MENÜ

O kadar basit değil

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

UEFA’nın 2004-05 sezonu Şampiyonlar Ligi teknik raporu, taktik tercihler ve başarılı takımların nelerde daha iyi olduklarını verilere dayanarak yorumlayan bir değerlendirme. Gözatalım: Geçen sezon son 8’e kalan takımlardan altısı, grup maçlarında en az gol yiyen isimlerdi (6 maçlık ortalamaları 3 gol). İstisnalar Lyon ve PSV. Lyon yediği 8 golden çok daha fazlasını attı (17). PSV ise bu sezon olduğu gibi sinekten yağ çıkardı. Eksi averajla grupta 2. oldu (6-7). Geçen sezon Liverpool, Juventus, PSV gibi takımlar az gol atmalarına rağmen çeyrek ve yarı finali gördüler (Juventus hariç). Rakip asla acımıyor Fazla gol atmak başarının garantisi olmuyor. Ön plana çıkan; iyi savunma yapmak (takım savunması) ve gol bölgesinde kararlı-verimli olabilmek. Aksinde rakip asla acımıyor. İstanbul’daki Schalke maçında Nobre’nin kaçırdığı, farkı ikiye çıkaracak net gol pozisyonu gibi. O pozisyon bir anda tüm takımı maçtan kopardı, telafisi limitleri zorlamayı gerektirdi ve bu, diğer maçları da etkiledi. Atılan gollerin yüzde 25’i set hücumu denilen korner, direkt-endirekt serbest vuruşlar ve penaltıdan gelmiş. Bunların 1/3’ü ise kornerlerden. Geçen sezonun bu konuda en başarılı takımları Chelsea, PSV ve Fenerbahçe idi. Kontratağın büyük gücü Organize hücumlar, ortalar ve çapraz paslar sonucu atılan gollerin 1/3’ü kanatlardan,1/2’si ceza alanına sızarak kaydedildi. Bir önceki sezon gibi en dikkat çekici rakam ise kontratak gollerinin yüzde 40 gibi yüksek bir oran olması. Kontrataktan kasıt uzun pas, orta saha veya hücum bölgesinde rakipten kapılan toplarla bireysel çıkışlar ve rakip hücumda iken top kazanılır kazanılmaz birkaç oyuncu ile hücuma kalkmak. Bunun Yunanistan’ın yavan mantığıyla alakası yok. O, bir kere sonucu tutturabileceğiniz, uzun vadeli başarıda asla kazanamayacak anti-futboldur. Başarılı takımlar kontratağı bir silah olarak cepte tutuyorlar. PSV’nin Fener’e yaptığı Artık boş alan bulmak kolay değil. Tam saha, yüksek tempolu presi uygulamak çok zor. Güç ısrafı. Genelde yarı sahanıza girerken rakibin oyun kurucularına baskı yapmak, bunu orta sahada yoğunlaştırmak ve rakibi kalabalık bölgelere gitmeye zorlamak tercih ediliyor. Son maçta PSV’nin Fenerbahçe’ye yaptığı gibi. Topa sahip olmak, baskıyı kırmak, nefes alabilmek için de üst düzey takımların kullanabilmesi gereken bir koz. Ancak başarı için kritik veri değil. Barcelona (yüzde 63), Porto (yüzde 57) gibi yüksek topa sahip olma oranı tutturan takımlar ikinci turda elenirken yarı finaldeki 3 takım bu konuda diplerde gezen isimlerdi. Aykırı davranan yine PSV idi. En az hata yapan kazanır “Kazanan” takımlar, pas tercihlerinde en az hata yapanlardı. Pası doğru kişiye zamanında atabilmek, ne zaman kısa ne zaman uzun top göndereceğine karar verebilmek, garanti oynamak... Fenerbahçeli futbolcuların hücuma kalkarken ilk topu çıkarmada geç kalmaları pek çok gol pozisyonunu öldürdü, top kayıplarına sebep oldu, bunlar çoğunlukla ciddi kontrataklar üretti. Capello’nun dediği gibi topu alır almaz mikro saniyeler içinde ileri yollamak hayati. Bu pas becerisini ortaya dökmek, orta saha ve forvetlerin hareketliliğini gerektiriyor. Değişerek, sürekli orta sahanın süpriz adamlar olarak ceza alanını zorlaması, buna karşılık top rakibe geçtiğinde geriye gelmesi şart. Lyon’un istikrarlı başarısının altında bu bütünlük yatar. Bek sorunu dünyada var Çok didiklediğimiz bek sorunu ise bize özgü değil aslında. Real Madrid hala Roberto Carlos ve Salgado’nun alternatiflerini bulamıyor. Brezilya Milli Takımı, Cafu’dan, Carlos’tan vazgeçemiyor. Milan, Kaladze ile idare etmeye çalışıyor, Serginho’yu bek yapıyor. Hem defans hem de hücum yetenekleri olan beklerde sıkıntı var. Klasik beklerle yapılan sıfıra inip orta yapma anlayışı değişti. En iyi kaynak; Avrupa kökenli oyuncularda çoğalma olsa da hala Güney Amerika. Fransa belki de bu konuda en şanslı ülkelerden biri. Beklerin, son dönemlerde hücum setlerinde ön plana çıkışı, bir orta saha elemanı kadar oyun kuruculuk görevi üstlenmesi, bu istatistiklerde de takımlar arasındaki dengeyi bozan faktörlerden. Ortaya çıkan zaafiyetler Rapor, farkı yaratanları şu şekilde özetlemiş: Hızlı kontratak atabilmek, çalışılmış hücum setleri, bireysel beceriler (neyse ki hala geçerli!), bir oyuncu, hakem veya koçun anlık kararları (pas tercihi, bir düdük, bir taktiksel değişiklik) ve tabii ki şans. Fenerbahçe’nin de 2 sezonluk Şampiyonlar Ligi maçlarında ortaya çıkan zaafiyetleri çoğunlukla bunlarda toplanıyor. İlerleme kaydetseler de kilitlendikleri noktalar var. Bu değerlendirme gösteriyor ki, bir-iki oyuncu veya teknik direktör değiştirmekle halledilecek kadar basit meseleler değil. Tüm takımlar için geçerli.

YORUM YAZ