Doğru yolda gitmiyoruz!

10. haftanın ardından; hakem performanslarıyla ilgili yazdığım değerlendirme yazısında, “Yalancı bahar bitti, bu saatten sonra MHK’nın işi daha da zor!” ifadesini kullanmıştım. “Haklı çıktım” diyerek ukalalık yapmak istemem ama “Görünen köy de kılavuz istemiyordu!” Merkez Hakem Kurulu, ilk haftadan itibaren “sözde gençleştirme” prensibiyle sezona başladı. Gençleştirmeye kimse karşı çıkmaz ama gençleştirmenin de bir planı, programı, metodu olmalı. “Ben bu hakemi bu maça atadım!” demekle gençleştirme olmuyor ki! “O hakem, o maçı yönetmeye hazır mı? Tecrübesi yeterli mi? Maçı hak etti mi? Daha çok hak eden bir başka hakem var mı?” gibi soruların cevabı aranmadan rastgele bir metotla maçlara hakemler atandı.
Haberin Devamı ›
Hakeme maç bulunmaz; maça hakem bulunur!
Benim tespit edebildiğim kadarıyla tek kriter, hakemin kimliğinde yazan doğum tarihi ve hakemlerin ligde yönettikleri maç sayılarıydı. Yaşı nispeten küçük olan ve ligde en az maç yönetenden başlayarak atamalar yapıldı. 12. haftanın atamalarına da bakınca görüyorum ki bu kez bir inatlaşma başlamış. Plansız atılan gençleştirme adımının üzerine daha da ısrarlı bir büyük adım daha atılmış. Ödül-ceza, başarı-başarısızlık da rafa kalkmış. Bu işler inatlaşma ile yürümez. Hakem atamak bir prensip ve planlama işidir. Hakeme maç bulunmaz. Maça uygun
Haberin Devamı ›
hakem bulunur. Bu gidişle genç diye tabir ettiğimiz hakemler hatalı atamalar neticesinde hem takımların canını yakacak hem de kariyerlerini sıkıntıya sokacaklar. İnanın hiç doğru bir yolda gitmiyoruz!