MENÜ

Aşık olmak akıl ister

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Enine boyuna oturtulmuş bir rövaşata örneğin. Ya da iyice yükselip belden çıkarılmış bir kafa şutu, bir domi vole hatta ‘kral vole’ ya da tam gol olacakken kayarak çizgiden çıkartılan bir top olsun anlatacak. Sert ama ‘namuslu ikili mücadeleler’, kanattan 20-30 metrelik fişek gibi bindirmelerden sonra gelen sert ortaları konuşalım istiyoruz. Duvar paslarını, topuk paslarını, incecik bel kıran çalımları... Ama olmuyor. Çünkü, biz onlardan bunu beklerken gencecik futbolcu çocuklar bize sürekli ‘kazanmanın her şey olduğunu’ anlatıp duruyorlar. Kazanmak için neler yapabileceklerini, bizim de kazanmak için neler yapmamız gerektiğini öğütlüyorlar parmak kadar çocuklar. Elif Korap, Milliyet Pazar için Beşiktaşlı Emre Aşık ile konuşmuş. Şeref Bey’in, Baba Hakkı’nın, Niko’nun, Süleyman Seba ve daha nicelerinin gözümüz gibi korumaya çalıştığımız erdemleri bize miras bıraktıkları takım olan Beşiktaş’ın futbolcusu Emre Aşık... Bize diyor ki Emre; “Kazanmaya giden her yol mubahtır...” Doymuyor söylediklerine... “Ben” diyor Emre, “Kazanmak için haksız penaltı kazandırırsam takımıma, vicdanım hiç sızlamaz.” Yetmiyor bu sözler ona, kendisi için göze aldığı bu acaipliği bize, hepimize, başka küçük çocuklara da öneriyor Emre, “Kazanmak için ne yapabiliyorsan yapacaksın. Ama rolünü de ‘iyi oynayacaksın.” O kadar beğeniyor ki söylediklerini, bu ahlakdışı söylemi yücelttikçe yüceltiyor Emre Aşık. Konuştukça açılıyor, açıldıkça konuşuyor. Devam ediyor; “Futbolda centilmenlik pek takdir gören bir davranış değil. Benim için Fair Play’den önce galibiyet gelir. Önce galibiyet sonra Fair Play.” Bütün bunları söylerken de kah montunun yakasını kaldırıp, kah bir koltuğa kurulup kendinden emin pozlar veriyor Emre. Oysa, soyadındaki Aşık; ‘gönül gözü açık adam’ demekti. Aşık, ‘gönül verendi’ hem de hiç karşılık beklemeden. Aşık ‘göze alan’ demekti, kalenderdi, efendiydi. Ateşli ama namuslu adamdı, aşık. Ateşini kendi içinde yakandı. Örnek adamdı aşık. Mecnun gibi çöller geçerken, Ferhat gibi dağlar delerken, Kerem gibi aşkı için yanıp tutuşurken, karıncanın bile hakkını koruyan adamdı aşık. Bize böyle öğretilmişti. Peki, ne oldu bu çocuklara böyle? Biz ne yaptık bunlara da, böyle erdemsiz böyle faziletsiz bir hayatı tercih ettikleri gibi, bunu böylesine cesurca savunur oldular. Biz bu çocuklara, cahil olmanın ve cahil kalmanın, başkasının hakkını yemenin, başkasını ezmenin, yalan söylemenin, üç kuruşluk menfaat için rol yapmanın ne önemli büyük bir meziyet olduğunu nasıl öğrettik acaba? Bitirirken Emre’ye ve hepimize iki eski alıntıyı hatırlatmakta fayda var... İlki sıklıkla tekrarladığımız Albert Camüs’den bir alıntı; “Ahlak adına ne öğrendiysem hepsini futboldan öğrendim. Ama top hep beklemediğim yerden geldi...” İkincisini anonim; “Kazanmak her şey değildir, ama kaybetmek hiç bir şeydir.”

YORUM YAZ