MENÜ

Siyah-Beyaz ayarı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

30 günde 9 maç yapan, diğer bir hesaplamayla 3 günde bir maç oynayan Kara Kartal ilk turnikeden başarıyla çıkmış oldu bizce. Sezon öncesi, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları ve ligin başlangıcına denk gelecek sıkışıklığı hesaplayarak yola çıkan Siyah-Beyazlılar, önce Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını elde ederek, sonrada ligin ilk periyodunda olabilecek en az puan kaybıyla ileriye ümitle bakacak pozisyonda milli maç arasına girdiler. Şampiyonlar Ligi’ne giriş ile kasasını rahatlatan, Del Bosque ile sıkışan, Kleberson ile ferahlayan, ligin ilk dört haftasında aldığı puanlarla kafasını rahatlatan Beşiktaş’da bundan sonraki turnikede bazı sıkışıklıklar olabileceğini düşünür oldum Kayserispor maçını tribünden izlerken. Beni şüpheye düşüren, kaybedilen iki puan değil, kazanılan bir puanın ardından yapılan açıklamalar ile bir aydır gözlemlediğim davranışlardır. En sondan başlayarak geriye gidersek; Kayserispor maçı bitmiş büyük bir dirençle Beşiktaş’ı bunaltan rakibinin karşısında neden bu hale düşüldüğünü bir tek Ertuğrul hocanın sağlıklı analiz edebilmiş olması, diğer bütün yetkililerin klasik kılıf arama edebiyatı ile işi geçiştirmeye çalışmaları düşündürücüdür. Maçın hakemini öne sürenlere Kayserili yöneticileri de dinlemelerini tavsiye ederim.
Doğru kabul edilen transferlere, alınıp kulübede oturan yabancılara, geleceğin yıldızı olmaya aday parlayan gençlere, kaliteleri tescilli tecrübeli yerlilere, kadroya girememişlere bakarsanız dört dörtlük futbolcu ordusunun Türkiye Ligi’nde mazeret paravanının arkasına saklanamayacak büyüklükte olduğunu görürsünüz. Her puan kaybının sebebini başka yerlerde arayanlara yanlış adreste dolaştıklarını hatırlatmak isterim. Sezon başı transfer politikası ve bunun gerçekleşmesi ne kadar önemliyse, sonrasında takım olabilmek ve yönetmekte başarıya giden yoldra o kadar önemlidir. Bunu sisteme oturtarak yapabilirseniz de arzulanan istikrar o zaman gelir.
Cümlelerin içindeki kelimeler de önemlidir bu işte. Örneğin, sürekli olarak bu bir, “savaş” derseniz, kendi futbolcunuzu yorarsanız savaş psikolojisini onlara yükleyerek sürekli ateş altında hissi vererek, onları gererek bir yere varacağınızı zannederken beklenmeyen davranışlarla karşılaşabilirsiniz.
Kartal’da eğer sakatlar çoğalıyorsa, oyundan çıkanların tepkileri aşırıya kaçıyorsa, ceza verilenler nasıl olsa affederler diye düşünülüyorsa, yeni transfer edilen yabancılar sahada olacaklarına kulübede oturuyorlarsa, “Kadroyu ekonomik kullanıyoruz” derken bir yandan da “Üç günde bir maç bizi yoruyor” demeci geliyorsa bu futbolcu kalabalığında ortada bir tuhaflık var demektir.
Sözün kısası; oyuncu kalitesi ve hedef yükseldikçe takım yönetmek eski felsefeyle zorlaşır. Yenilemeyen zorluklara, uydurulan mazeretlerle de işler yozlaşır.
Süper lig, Türkiye Kupası, Şampiyonlar Ligi trafiğine girmeden önce konuları ve varsa sorunları hep beraber düşünelim istedim. Hayranlık uyandıran taraftar desteği ile Kara Kartal’ın geleceğini Siyah ve Beyaz kadar net görmek dileğinde olanlara tercumün olduk, bu kadarı bizden, gerisi...

YORUM YAZ