Bülent Erciyes Korkmaz

Haberin Devamı ›
Pastırma yazı havası olan İstanbul'dan, pastırmasıyla ünlü Kayseri'ye uçarken gazeteci arkadaşlarımla Fenerbahçe'nin oyun planını konuşuyorduk. Rakamlar havada uçuştu. Dörtlü savunma, iki ön libero diyenler. Hayır, 4-1-4-1 daha uygundur diyenler. Dörtlü savunma, üçlü orta saha, iki ve birle biten oyun şablonu derken düşündüm; Zico'nun Brezilyası, serbest oynayan, oyuncu yaratıcılığına oyun şablonunu uyduran, şablona oyuncu yerleştirmeden, keyif veren futbol oynayan ülkenin önemli futbol adamı ne yapıyordu diye. Lugano'nun olmaması, Can Arat'ın cezası... Belli ki Deniz Barış'ı stopere, Deivid'i de tek forvete döndürecektir. Bunu soyunma odalarında esame listesi (oyuncu listesi) gelene kadar maç öncesi planlar yapan teknik adamlar da aynen böyle beklerler. Maç öncesi maçı çözmek ve okumak önemli bir süreçtir. Bu sürecin sürprizi Zico'nun Ümit Özat'ı sahaya sürmesi oldu. Ümit'i stopere mi, ön liberoya mı alacak derken oyun başladı. Ümit Özat ve Appiah ile orta sahayı kontrol etmek isteyen Zico karşısında ilk toplara baskı yapan ve çabuk çıkmayı hedefleyen Lazarov, Cenk, Djaloviç ile gol arayan Bülent Korkmaz'ın Erciyes'ini buldu. Daha sonra 45 dakikalık pozisyonlar 5 dakikaya sığdı. 13. dakikada Cenk mucize bir gol kaçırdı. 16 ve 17'de Fenerbahçe'nin kaçırdıkları ve 35. dakikada büyük takımda olmayacak bir defans hatasıyla gelen gol. 37. dakikada ise büyük takım formasını giydiğini unutan iki futbolcunun çirkin itişmesi. Daha sonra oyuna girenler, niye girdiğini, çıkarken niye çıktığını anlamayanlar. Kenarda bizim gibi oturan Aurelio. 70. dakikadan sonra kabul gününe dönen bir oyun. Alex'in ümitlendiren golü, ligin üstüne heyecan getiren sonuç, altını hareketlendiren skorla futbola merhaba dedik.