Gole (sırtı) dönük takım

Haberin Devamı ›
Siyah-Beyazlı ekibin, özellikle de ofansa dönük eksileri dile getirilirken, son pozisyonlara değil de, oyun içindeki gelişmelerin tümüne bakılıp bir değerlendirme yapılırsa, sanırım tespitlerdeki ayrılıklarda da ortak bir nokta bulunur.
“Beşiktaş’ın gol yollarında problemi var” deyişi, yuvarlak bir cümle. “Golcüsü yok” demek, yanlış... Golcüsü var. Bobo’nun son vuruş kalitesi, pozisyon alma ve tamamlama becerisi, ağır görünümüne rağmen yeterli... Ama tek forvet oynadığında, Beşiktaş’ın santrforu var mı? İşte, o yok... Bu ne demek... Günün futbolunda, hele ki Beşiktaş formatında oynayan bir takım için uçtaki son oyuncunun, birden fazla özellik taşıması gerekliliği demek...
Beşiktaş’ın en güçlü yanı; dinamizmi ve mücadelesi... Ama bunu ekonomik kullanamıyor. Yerden-havadan, ileriye çıkardığı topları rakip savunma önünde tutmayı becerecek oyuncudan mahrum. En ufak rakip savunma müdahalesi, gerisin geriye, oyunun tekrar Beşiktaş yarı alanına yığılmasına sebep oluyor. Futbolculuk, biraz da sevgi işi... Bobo’ya çıkan uzun topların geri dönme olasılığına inanç, o kadar fazla ki, Beşiktaş orta alanı, topu orada kalamayacağı önyargısından dolayı, forvetteki çoğalmayı hedeflemiyor. Kopuk takım görüntülerinin nedeni de burada yatıyor.
Gelelim Sivasspor’un ikinci yarının ikinci bölümünde risk aldıktan sonra, Beşiktaş’ın kaçırdıklarına... O pozisyonların heba edilişine, “golcü yok” yorumu yapmak da çok doğru değil. Her gol pozisyonuna santrfor ya da golcü girecek, diye bir kural mı var. Ekrem, Fink, Ernst’in kaçırdıkları, lisansı olan her futbolcunun sonuçlandırması gereken fırsatlar.
100. Yıldan ne eksik, ne fazla?
İbrahim Üzülmez, Sivas maçı sonrasında, “100. yıldaki takım havasını seziyorum” dedi. O işe, ‘arkadaşlık ve takım kenetlenmesi penceresi’nden baktı. Biz de, oyuncu bazında bakalım. O ekipten sadece kendisi kaldı. Kaan Dobra’nın rolü; Ekrem’de... Ferrari Zago’dan, Toraman da Ahmet Yıldırım’dan iyi... Sivok Ronaldo’yu, Rüştü de Cordoba’yı aratmıyor. Fink, Tayfur’un dörtte üçünü yakalamak üzere. Ernst, Giunti’yi çoktan solladı. Kim eksik; Pancu... Başka, Tabata-Yusuf-Tello’nun hepsini bir kalıba dökersen, ancak bir Sergen eder. Ama İlhan Mansız’ın yeri zor dolar.
Vur-al tarzı
Kasımpaşa Teknik Direktörü Yılmaz Vural, niye büyük takımlar tarafından talep görmediğinin sebebini Fenerbahçe maçı sonrasında, futbolcusu Koray’la ekranlara yansıyan diyaloğunda aramalı. Tercih edilmemesinin nedeni; bilgi yoksunu, tecrübe eksiği değil kuşkusuz. Tarz ve metod... Koray, büyük takım görmüş biri... O sessizlikte, çocuk gibi azarlandığına, doğal olarak bozuldu. Ama Vural da azarlamadan motive edemez ki... Büyük takım oyuncusu, hatta yabancı yıldız da, fırçadan sonra teselli etme çabasını yemez. Kısacası büyük takımda Vur-al tarzı sökmez...
Zirve bayramı kutlanıyor
İş, fedakârlık gerektirir, fedakârlık da başarıyı getirir. 8 gündür, ailesinden, sevgilisinden ayrı kaldı Beşiktaşlılar. Araya bayram da girince, bu ayrılık daha bir dramatize edildi. Neyse, bayramda çocuklarını göremediler belki ama, bayram sonunda hep beraber zirvede olduklarını gördüler...
Beşiktaş in Alex-Arda out
Beşiktaş’ın yarışa büyük ortak oluşu, kendi performansından çok, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin düşüşüne bağlandı. Galatasaray ve Fenerbahçe diye genelleştirmek, ne kadar doğru bilemem ama, Kartal’ın zirveye çıkışında Alex ile Arda’nın tatile çıkışının etkisi büyük...