Arama

Popüler aramalar

Denizli Panzerler'i hor kullandı

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Mustafa Denizli, Kayseri’de, geçen yıl Beşiktaş’ı kupa maratonunda benimsettiği düzene döndü. Maç öncesi kadrolar incelendiğinde, bu ülkede teknik direktörler için en yaygın ve basmakalıp tek kelimelik ‘korkak’ nitelemesine alabildiğine uygundu Beşiktaş’ın onbiri... Mutlak kazanması gereken bir maçta takımına çok fazla güvenmeyen bir önyargı taşıyordu. Mustafa Denizli maç bittiğinde sanırım galibiyetten çok bu önyargıyı kırdığı için amacına ulaşmıştır. Savunma ağırlıklı onbiri, Tello ve Ernst çıkana kadar hücum ve pozisyon zengini olarak seyretti zira... Savunma karakteri önde oyuncularla da oyunun domine edilebileceği gerçeği, Beşiktaş’ın kadro yapısına en uygun düşünce tarzı... Her maç, özellikle de evinde oynayacağın rakiplere karşı elbette sürekli üç ön liberolu bir orta alan kurgusu gerekli değil. Ancak ofansif ağırlıklı oyuncuların, top rakipteyken oynamayı hiç bilmemeleri nedeniyle evinde oynayacağı maçlarda da Mustafa Denizli’nin bu tür oyuncularda kesintiye gitmesi yararına olacaktır. Kaldı ki Galatasaray ve Kayseri maçlarının 60. dakikasından sonra baş gösteren düşüş hayra alamet olmadığından, Beşiktaş orta alanı için Denizli daha seçici olmak zorundadır.

60-65’ten sonra temponun düşüşü ve yorgunluk başlamasının sebebi de bellidir aslında.... Yukarıda bahsettiğimiz, top rakipte iken oynamasını bilmeyen topçuların çokluğuyla geçmiş maçlarda kadro dinamizmini ekonomik kullanamadı Siyah-Beyazlılar... Bu dönemde Ernst ve Fink’e aşırı yük bindi. Şimdi görülen düşüş Panzerler’in enerji zayıflamasından... Beşiktaş’ın ağır işçileri bu takımın kalbi... Daha fazla yıpranırlarsa, onlarla beraber Beşiktaş’ın da bu yarışın sonunu getirmeye nefesi yetmez.

Hiddink sihirbaz değil
Federasyonun Bank Asya Ligi’ndeki yabancı uygulaması en azından bir başlangıç olarak çok yerinde... Sayısal olarak bu lig için doğru... Ama 23 yaş sınırı ile kriterlendirilmesi çok daha olumlu... Süper Lig’de de bizce yeni bir uygulama gerekiyor. Türk pasaportu taşımayan oyuncu sayısı 6+2’ye çıktıktan sonra bakıyoruz ki, ligin kalitesinde de, Ulusal Takım düzeyinde de bir ileriye gidiş yok.

Süper Lig’de kontenjan 2 ile sınırlı tutulamaz. Ama 6+2’nin de saçma olduğu açık. Bu şartlarda her yıl hemen hemen yarı yarıya yenilenen yabancılarla bir istikrar yakalanması çok güç. Futbol Federasyonu’nun kulüplerin üstünde bir irade kullanması şart. Büyük kulüplerde transfer, başarılı olmak için değil, adeta popüler olmak için kullanılan bir araç haline geldi. En çok ses getirecek yıldızı transfer etmek, havaalanlarına onbinlerin koşması, büyük takımlardaki yöneticilerin işine geliyor. Ama bu sidik yarışı takım oyunu ve istikrara sürekli irtifa kaybettiriyor. Yerel ve ülke dışı harmanlamanın bir ayağı eksik. Alt yapı da bu karışıma eklenmeli... A2 Ligi daha özendirici ve itici olabilir. En azından bazı maçlar televizyonlardan verilmeli, gazetelerin spor sayfalarında daha iyi yer bulabilmeli. Rüyaları süsleyen Barcelona, Manchester United, Chelsea’nin oyuncularına göz dikeceğine, onlardaki harmanlamanın nasıl olduğunu incelesinler. 2010-2011 sezonuna girerken kulüpler eklenen yeni gelirlerini yine hovardaca ülke dışına saçmaya başlamadan, Federasyon reform düzeyinde bir düzenlemenin arefesinde olmalı... Sonuçta Hiddink de bir sihirbaz değil...