Haftalardır Galatasaray’ın oyununun iyi olmadığını, ligin kalitesi sebepli yoluna bir şekilde devam ettiğini konuştuk, herkes konuştu, yazdı çizdi.
Bu yazı bir bakıma Okan Buruk'a açık mektup niteliğinde. Okur mu okumaz mı bilemem! Tahminim okumayacağı yönünde ama önemli değil. Onu ve Galatasaray'ı sevenlerin okuması yeter. Ben görevimi yapayım.
Alkmaar ile aynı sezon içinde ikinci kez oynuyorsun ve rakibin ne oynadığı belli. O zaman, bu yetersiz kadroyla bu maçlık farklı bir oyun planı geliştirmek gerekirdi.
Zaman zaman kopuşlar yaşasa da genel olarak maç boyu dengeli göründü Fenerbahçe. Bu maçta, oynamaya çalışan rakibi Anderlecht karşısında istediğini aldı kuşkusuz ama futbolun polemiğe, münakaşaya, oyunsuzluğa tercih edildiği bizim ‘’Süper Lig’’de bundan sonra nasıl bir rota izleyecek Fenerbahçe...
Görünüşte Fenerbahçe rakibine önemli eksiklikler ile yakalanmıştı. Düşünün devre arası takviyelerinden Anderlecht'e karşı sahada sadece Skriniar vardı.
Sezon başında UEFA Avrupa Ligi'nde hedefi final olarak belirleyen Galatasaray, önce turnuvada play-off'a kaldı. Ardından da bu turda büyük ölçüde Avrupa defterini daha ilk maçtan kapattı.
Fenerbahçe harika bir 90 dakikanın ardından Anderlecht’i sahadan bildi, rakibinin üzerinden silindir gibi geçti.
Sahanın hiç bir bölgesinde varlık gösteremeyen temsilcimiz, 4-1’lik yenilginin ardından, ikinci maç için Alkmaar’a güzel bir İstanbul gezisi ikram etti.
UUFA Avrupa Ligi’nde Belçika devine karşı Fenerbahçe 3’lü defans ve çift forvetle maça başladı. Gelelim 90 dakikanın önemli anlarına...
Gencecik Az Alkmaar futbolcuları karşısında, Sarı Kırmızılılar’ın yaşadığı zaafları izledikçe düşündüm…