İlker Başbuğ'un açıklamaları büyük yankı uyandırdı
30 Aralık 2014, Salı 12:20Güncelleme Tarihi:

3 Temmuz süreci başladığında Fenerbahçe takımı 2011-2012 sezonunun hazırlıklarına Topuk Yaylası'nda başlamıştı. Haberi alan futbolcular ve teknik ekip adeta çökmüştü.

Fenerbahçe, biten sezonu şampiyon tamamlamış ve o sezon Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılma hakkı kazanmıştı. Transferlerin çoğu henüz yapılmamıştı ancak Selçuk İnan, Lassana Diarra gibi yıldızlar kadroya katılmak ve yeni sezon için güçlü bir kadro oluşturulmak isteniyordu.

Ancak her şey 3 Temmuz pazar sabahı değişti. Evinde, tatilde ya da işinde olan taraftarlar yataklarından kalktıklarında ya da televizyon ve radyolarını açtıklarında gördüklerine, duyduklarına inanamadılar.örgüt kurduğu iddia edilen Aziz Yıldırım, şike yaptığı suçlamasıyla göz altına alınmıştı.

Az sayıda elde edilen görüntüler ekranlarda dönerken, polis fezlekesinde yazanlar sadece Fenerbahçeliler'i değil herkesi şoke etmişti.

Sarı Lacivertli taraftarlar ise çok çabuk organize oldular. Hemen başkanlarına koştular. Onun şike yaptığına inanmıyorlardı. En çok söyledikleriyse "Şike yapacak olsa Denizli'de (2006) ve Trabzon maçında (2010) yapardı" cümlesiydi. İki şampiyonluğu son hafta kaçıran Fenerbahçe, 3. 'sünü yine son hafta tek gol farkıyla kazanmıştı.

İddialar ve görüntüler geçtikçe taraftarın Aziz Yıldırım'a olan inancı daha da artıyordu. Silahlı örgüt suçlaması mantıklı gelmiyordu. Televizyonda dönen silah, pasaport ve buğulanmış bir kaç görüntünün ardından Aziz Yıldırım'ın polisler tarafından evinden alınma görüntüsü tepki toplamıştı.

Pasaport ve silahların olduğu görüntülerin Aziz Yıldırım'ın evinden çekilen kayıtlar olmadığı ortaya çıkınca taraftarın başkanlarına olan inancı sorgulanamaz olmuştu. 3 Temmuz'un üstünden 24 saat bile geçmeden taraftar sokağa dökülmüştü. Stat ve Bağdat Caddesi merkez noktalardı.


Kampta olan Fenerbahçe futbol takımındaysa herkes şaşkındı. Teknik direktör Aykut Kocaman ve yardımcısı İsmail Kartal düşünceliydi.

Stadın önündeyse çevik kuvvet önlem almaya başlamıştı. Fırtına öncesi sessizlikti bu...




Stadın önünde polisler vardı. Topuk Yaylası'na da jandarmalar gidiyordu.

Onlarca araç, yüzlerce jandarma ne olur ne olmaz! diye Topuk Yaylası'nın yolunu tutmuştu.

özellike Twitter'dan muazzam bir şekilde örgütlenen taraftarlar Topuk Yaylası'na çıkarma hedefliyorlardı. Hatta bazıları direkt olarak oraya bile gitmişti...

önce Alex ardından da Aykut Kocaman basın toplantısı düzenlemişlerdi.

Alex'in "Takımdan ayrılmayacağım. Neler yaşadığımızı nasıl şampiyon olduğumuzu sahada oynayan bizler biliyoruz. Gerekirse bir sene para almadan oynarım." sözleri kulübün tek yumruk olması adına atılan çok büyük bir adım olmuştu.

Twitter başta olmak üzere sosyal medyadan örgütlenen taraftarlar ilk günlerde sessizliğini korudu. Herkes ilk önce durum değerlendirmesi yaptı. Televizyondan Aykut Kocaman ve Alex'in basın toplantıları izlenirken, sorguda olan Aziz Yıldırım hakkında gelen bilgiler de merakla takip edildi.

Aykut Kocaman da şampiyonluk yolunda ne kadar dirençli takımlarla karşı karşıya olduklarını herkesin gördüğünü, ancak bu dirençli takımların şampiyonluk yolundaki rakiplerine karşı aynı seviyede oynamadığını söylerek, senelerce sürecek tartışmaları başlatıyordu.

Bu arada dönemin Türkiye Futbol Federasyonu başkanı olan ve Fenerbahçeliliği'yle tanınan Mehmet Ali Aydınlar'ı da çok zorlu bir süreç bekliyordu. Aydınlar'ın her açıklaması tüm kulüp taraftarları tarafından dikkatle takip ediliyordu.

10 TEMMUZ BAĞDAT CADDESİ ÇIKARMASI
3 Temmuz'dan tam 1 hafta sonra... 10 Temmuz pazar günü Türkiye'de adeta herkes Fenerbahçe'yi konuşuyordu.

Yüz binlerce Fenerbahçe taraftarı Bağdat Caddesi'ne akın etmişti.

Fenerbahçe Stadı önünde de binlerce taraftar Bağdat Caddesi'nden gelecek konvoyla birleşip, Boğaziçi Köprüsü'ne gitmeyi planlıyordu.

Her yaş grubundan Fenerbahçe pazar günü olması sebebiyle Bağdat Caddesi'ne koşmuştu.

Taraftarlar bunun bir operasyon olduğunu düşünüyor, herkes Ergenekon ve Balyoz davalarına gönderme yapıyordu.

Taraftar sinirli ve öfkeliydi. Hükümet ve Fethullah Gülen Cemaati özellikle ulusalcı görüşe sahip birçok Fenerbahçeli taraftar tarafından hedef tahtasındaydı. Bağdat Caddesi'nde yüzbinlerin yanında çok az sayıda ve kimseye müdahalede bulunmayan bir polis grubu vardı

Polisin olmaması belki de cadde ve stat bölgesinde olay çıkmamasını sağlamış ancak çok büyük bir kalabalığın ses getirmek için Boğaziçi Köprüsü'ne yönelmesi ve trafiği kapaması polisi alarma geçirmişti.

Ve beklenen oldu. Gaz bombaları ve biber gazı mermiler havalarda uçuştu. Bir polis amirinin teksizde kullandığı "Mermi kullanabilirsiniz" sözü günlerce tepki çekmiş ve manşetlerde yer almıştı.

10 Temmuz Fenerbahçe taraftarı gibi camiası için de unutulmayacak bir gün olmuştu. Bağdat Caddesi'ne yürüyen yüzbinlerin yanında 5 bin kadar Fenerbahçe taraftarı da Topuk Yaylası'nın yolunu tutmuştu.

Futbolculara yenis ezon öncesi moral vermek, onların sonuna kadar arkalarında olduklarını göstermekti amaç...

Futbolcular ve taraftarlar ilk kez bu şekilde kenetlenmişti.

İlgi odağı tabiiki bir sezon öncesinin şampiyonluğunu gol krallığıyla taçlandıran kaptan Alex de Souza'ydı. "Takımda kalacağım" açıklaması herkesi mest etmişti.

Futbolcular ve taraftarın kenetlenmesi, yürüyüşler, Aziz Yıldırım'ın "Biz şike yapmadık" açıklamaları camiayı bir arada tutmuştu.

Sarı Lacivertli renlere gönül verenler, Türk futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu olaya sanki daha önce birçok kez yaşamışlar ve bu konuda tecrübeliymişler gibi anında ve mükemmel bir biçimde reaksiyon göstermişlerdi.

Henüz bir hafta olmasına rağmen taraftar sınavı geçmişti ve aslında her şey daha yeni başlıyordu.

Ancak Fenerbahçeliler için 10 Temmuz iyi bitmemişti. Başkan Aziz Yıldırım mahkeme tarafından tutuklanmıştı.

İstanbul Bayrampaşa'daki Metris Cezaevi önü Fenerbahçeli taraftarlarla dolmuş, Aziz Yıldırım'a destek devam etmişti.

Gün boyu yaşananların ardından Metris'in önünde güvenlik önlemleri artırılmıştı.

Taraftardan aldığı güçle yönetim de ilk şaşkınlığını üstünden atmış ve kamuoyuna net söylemler iletmeye başlamıştı.

Nihat özdemir, Murat özaydınlı, o zaman yönetimde olmayan ancak desteğini esirgemeyen Mahmut Uslu ve ömer çavuşoğlu gibi futbol camiasının yakından tanıdığı isimler Aziz Yıldırım'ın arkasındaydı.

Bu yöneticilerden en çok ön plana çıkan ise Ali Koç'tu... Koç'un yaptığı her açıklama yankı uyandırıyordu. Uluaslararası bir isim olan Koç, CNN Internatiaonal'a da bağlanmış ve olanları tüm dünyaya aktarmıştı.

Ancak takımda işler iyi gitmiyordu. Mamadou Niang ve Lugano takımdan ayrılmıştı.

Zor günler yaşayan flaş transfer Emenike de maddi problemlerden dolayı Spartak Moskova'ya satılmıştı. Takımın kadro derinliği azalıyordu.

Lig başlamıştı. Mehmet Ali Aydınlar Federasyonu'nun ilk ve çok ilginç uygulamasıysa kadın ve çocuklar projesiydi.

Artık seyircisiz maç kavramı olmayacaktı. Seyirci cezası alan kulüplerin maçlarının kadın ve 12 yaş altı çocuklar, ücretsiz takip edebileceklerdi.

Bu konuda ilk cezayı! alan Fenerbahçe olmuştu. Ve 21 Eylül 2011 tarihinde Manisaspor ile Kadıköy'de oynanan maç tarihe geçmişti.

50 bine yakın kadın ve çocuk taraftar stadı doldurmuştu. "Kimse gitmez" denilen maç 'full' çekmişti.

Taraftar; kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısı, genciyle 3 Temmuz'a direniyordu.

Ancak asıl maçlar önce Metrsi'te daha sonraysa çağlayan Adliyesi'nde oynanıyordu.

Fenerbahçe taraftarının imtihanı özellikle 2011-2012 sezonu boyunca hiç bitmedi. Lig başladı, inişli çıkışla performans gösterilen maçlar oldu.

14 Şubat 2012 günü Ergenekon, Balyoz ve Oda tv davalarının da görüldüğü Silivri Ceza Yerleşkesi'nde şike davasının ilk duruşması yapıldı. İddianame orada okundu.

Başta Ali Koç, Nihat özdemir, Abdullah Kığılı gibi yöneticiler Silivri'deydi.



Taraftar da her zamanki gibi oradaydı. Hafta içi ve kış olmasına rağmen onlarca otobüs Silivri'ye gitmişti.





SAVUNMALAR BAŞLIYOR
Silivri'deki iddianamenin okunduğu duruşmanın ardından sıra savunmalara gelmişti.

Avrupa'nın en büyük adliyesi" olmasıyla övündüğümüz! çağlayan Adliyesi önünde yine binlerce Fenerbahçeli kış ve soğuk demeden yerini almıştı.

Dışarıdaki muazzam kalabalığın yanında içeride de adeta bir gazeteci ordusu vardı.

Gazeteciler özellikle Twitter'dan duruşmanın tüm detaylarını Türkiye ve dünyaya ulaştırıyordu.



VE TAM BİR YIL SONRA
2 Temmuz 2012... Şike davasında karar açıklandı. özel Yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, 93 sanığın yargılandığı şike davasını 2 Temmuz 2012 tarihindeki, 23. duruşmayla sonlandırdı.

Açıklanan kararla Aziz Yıldırım beraat edemedi ancak hapishanede geçirdiği süre göz önüne alınarak, Yargıtay'ın kararını onamasına kadar(ya da reddetmesine) yurtdışına kaçma şüphesinin olmadığı belirtilerek serbest bırakıldı.

çağlayan'dan yola çıkan Yıldırım, Metrsi'e eşyalarını toplamaya gidiyordu. Haberi alanlar ise Metris'in önüne koşmuştu.

Aziz Yıldırım artık dışarıdaydı. Tam bir sene sonra özgürlüğüne kavuşmuştu. Taraftarı onu hiç yalnız bırakmamıştı.

İşte Fenerbahçe taraftarı tam bir sezonu bu şekilde geçirdi. Kadınından yaşlısına, çocuğuna kadar İlker Başbuğ'un dediği gibi desten böyle yazıldı.

Daha sonra yaşanan 17-25 Aralık süreçleri de Türkiye'de birçok davanın seyrini etkiledi.

Şike davasında soruşturmayı başlatan isim olan savcı Zekeriya öz, görevden uzaklaştırıldı.
