Fenerbahçe'nin eski sporcusu Hürer Fethi Gündüz'den FANATİK'e özel açıklamalar: 'Fenerbahçe için birlik zamanı'
04 Haziran 2025, Çarşamba 06:59Güncelleme Tarihi:

Dünya futbol tarihinin en uzun sponsorluğunu Fenerbahçe’ye sunan, 30 yıldır kulübün ulaşım sponsoru olan Gürsel Turizm’in ekonomist yöneticisi, aynı zamanda Fenerbahçeli eski kürek sporcusu Hürer Fethi Gündüz, FANATİK'e özel önemli açıklamalarda bulundu.
'Fenerbahçe’ye olan aidiyetiniz nasıl şekillendi?'
"Fenerbahçe benim çocukluk sevdam. Bu sadece bir taraftarlık meselesi değil; kulübün kültürüne, tarihine ve değerlerine duyduğum derin bir bağlılık var. Bu aidiyet zamanla tribünle sınırlı kalmadı, kulübün her alanında katkı sunma arzusuna dönüştü. Fenerbahçe’de kürek sporcusu olarak da görev aldım; yani bu kulübün havasını soludum, ruhunu hissettim. Şimdi de yaklaşık 30 yıldır dünya tarihinin en istikrarlı sponsorluk desteklerinden birini bu büyük aileye sunuyor olmak hem benim hem de şirketimiz Gürsel için onur ve sorumluluk."

'Kulübün mevcut durumu hakkındaki düşünceleriniz neler?'
"Sayın Başkan Ali Koç, Fenerbahçe için çok büyük bir şans çünkü kulübe hem maddi hem manevi anlamda çok ciddi katkılar sağladı. Bu kolay bir şey değil. Ancak her alanda her şeyi doğru bile yapsanız futbolda başarı gelmeyince bunun fazla bir kıymeti olmuyor. Başarı da yalnızca liderin iradesiyle değil, doğru ekip, doğru yetki paylaşımı ve profesyonel yapı ile gelir. Basketbol şubesi bunun en güzel örneği: Doğru ekip kuruldu, istikrarla sürdürüldü ve başarı geldi. Futbolda da benzer bir yapı kurulursa, Fenerbahçe’nin bu ülkede rakibi kalmaz. Hatta sadece Türkiye’de değil, Avrupa futbolunun merkezinde yer alacak bir konuma ulaşabiliriz. Basketbolda gelen bu başarı, kuşkusuz liyakatli bir kurumsal organizasyonun hafızaya dönüşmesiyle ortaya çıktı."

'Türkiye’de kulüp yönetimlerinin en büyük sorunu sizce nedir?'
"En temel problem: plansızlık ve mali disiplinsizlik. Ne yazık ki Türk futbolu, günü kurtarmaya endeksli. Gelir-gider dengesi, organizasyonel devamlılık ve performans planlaması çok zayıf. Avrupa’da kulüpler kurumsal akılla, şirket gibi yönetiliyor. Bizde hâlâ birey merkezli kararlar, sezgiler ve kişisel ilişkilerle ilerleniyor. Bu yaklaşım sürdürülebilir değil. Ben her fırsatta, Avrupa’nın ve Amerika’nın önde gelen spor organizasyonlarını yerinde inceleme şansı buluyorum. Premier League’in pazarlama stratejileri, NBA ve NFL’in gelir modeli, Alman kulüplerinin taraftar ilişkileri, Fransız kulüplerinin scouting mekanizmaları, City Group’un küresel futbol modeli gibi başlıklarda kendimi sürekli güncel tutuyorum. Sporun ekonomisine, yapısına ve iletişim boyutuna hâkim olmadan kulüpleri ileriye taşımak mümkün değil. Bu farkındalıkla Fenerbahçe gibi büyük bir markanın neye dönüşebileceğini çok net görebiliyorum."

'Avrupa’da örnek gösterdiğiniz “doğru yönetilen” kulüpler hangileri? Fenerbahçe bu seviyeye çıkabilir mi?'
"Avrupa futbolunda başarıyı artık yalnızca sahadaki kalite değil, sahadışındaki organizasyon belirliyor. Bu anlamda üç kulüp öne çıkıyor: Ajax, Paris Saint-Germain (PSG) ve Manchester City. Ajax, futbolu bir kültür olarak yöneten bir yapı. Sadece altyapısı değil, teknik direktör seçimi, sportif direktörlük modeli ve içerideki futbol değer zinciriyle adeta futbolun akademik laboratuvarı. Bu sistem onları her dönem yarışmacı tutuyor. PSG, yıllarca çok büyük bütçelere rağmen istikrar yakalayamadı. Ancak son yıllarda vizyon değiştirerek altyapıya yatırım yaptı, sportif yönetime profesyonellik getirdi ve oyun kültürünü yeniden tanımladı. Şimdi başarı daha dengeli geliyor. Manchester City ise başlı başına bir çağ atlama hikâyesi. 2008’deki mülkiyet değişiminden sonra sadece kadroya değil, tüm organizasyon yapısına yatırım yaptılar. Bugün City Football Group aracılığıyla 5 kıtaya yayılmış bir futbol imparatorluğu kurmuş durumdalar. Scouting, teknoloji, veri bilimi, iletişim, finans yönetimi gibi alanlarda inşa ettikleri know-how sayesinde sadece İngiltere’nin değil, dünyanın en güçlü futbol organizasyonlarından biri oldular. Fenerbahçe’nin de bu potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Marka değeri, camia gücü ve taraftar tutkusu olağanüstü. Şimdi bu yapının üzerine profesyonel bir organizasyon ve sürdürülebilir bir sistem inşa edilirse, sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da ciddi başarılar yakalanabilir. En büyük fark ve avantajı çok daha müthiş ve kulübüne bağlı bir taraftara sahip olması. Bu öyle bir güç ki doğru kullanıldığında kulübe birkaç seviyeyi doğal olarak artırır."
