MENÜ

Mario Berk

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Yer Paris yakınlarındaki Fransa Milli Takım kamp tesisleri. Yönetimde olmamasına rağmen Abdi Celalettin Kolot da takımla birlikte kampta. Tigana saha içinde oyuncularına idman yaptırırken, kenarda oturuyoruz. Bu esnada Kolot, yanında genç ve sempatik bir genç ile yanımıza geliyor. Kolot’u uzun zamandır tanırız. Esprili, ağzına geleni, içinden geçeni şıp diye söyler. Gerisini düşünmez. İçinde kötülük olmayan biri yani. Neyse, “İşte yeni yönetici adayı. Berk çoraplarının sahibi” diye tanıyor. Yine espri yaptığını düşünüp atlıyoruz, “Ayağında çorap yok, nasıl çorap şirketi sahibi” diye... Mario ayakkabısını çıkarıp, çorabını ve markasını gösteriyor...” işte böyle oldu ilk temasımız... Gel zaman Mario Berk yönetim listesine girdi. Ve meslek yaşantımda en iğrendiğim, utandığım bir durumla karşılaştım. Birileri çıkıp da, “O Yahudi kulübe bir kuruş vermez” diye haber yaptılar. Allah’tan bu utanca kimse ortak olmadı. Öyle ya kulübün amigosu Ermeni, yönetiminde musevi birinin olması aslında ecdadımızın bizlere bıraktığı mirasın, kültürün, anlayışın, hoşgörünün ve saygının en güzel örneğiydi. Berk yönetimde dış ilişkiler sorumluluğuna getirildi, kızılca kıyamet koptu. Başkan’a karşı sessiz kalındıysa da, sağda solda kendisini karalamak için hem de yönetici arkadaşlarından eleştiriler aldı. Yönetimdeki casus, Başkan’ın maşası gibi yine belden aşağı suçlamalarla karşılaştı. Ama öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Transferde adı ön plana çıkınca, ayıpların en büyüğü yapıldı. Menacerler ile birlik olup cebini dolduruyor cinsinden iftiralara maruz kaldı. Bir günde çıkıp tek kelime etmedi, işine baktı. Berk, dış ilişkiler sorumlusu olmasına rağmen transferde Kolot’un sağ kolu gibi görev yaptı. Önce Tello işini bitirdi. Ardından, Paris ve Londra’da, günlerce süren temaslarda bulundu. Hem de kendi cebinden harcayarak. Kulübe yük olmadan... Sonra baktılar kulübün imkanları uygun değil, rest çekip geri döndüler. Yine eleştiri okları kendisine çevrildi. O yine sustu. Sabah 07.00’de uçağa atlayıp Antalya’ya giderek Rüştü’ye imza attırdı. Böylece içişlerine de bakar oldu! Mehmet Yozgatlı ve derken Cisse. 4 Milyon Euro’luk bonservisini yarıya indirerek. Önceki gün Ümraniye’deydim imza töreni için. Kurulan standın ortasında Cisse, Kolot, Kenan Öner ve Ertunç Soğancıoğlu oturdular. Berk de oradaydı. Kendisini gören olmadı! Görevimiz olmamasına rağmen ikaz ettik, aldıran yok. Bunu da sorun yapmadı ama yüzünden, bakışlarından anladım. Üzgün ve kırgındı. Tamam, yöneticiler imza törenine katılabilir. Bu uygulama Avrupa’da ve bizde var. Ama orada Cisse’den sonra olması gereken tek isim; Mario olmalıydı. Mesela mali işler, tesisler, altyapı, amatör branşlar gibi dallarda yapılan anlaşmalara sadece ilgili yönetici gider. Ama transfer olunca, yani medyanın olduğu yere ise herkes akın ediyor. Hadi etsin de anlaşmayı yapan neden dışlanır anlamadık. Bu konuda yıllarca devletin üst kademelerinde görev yapan bürokrat etiketli Öner’in duruma müdahele etmesini bekliyoruz. Ve başkan Demirören’e bir anektod. ‘Akıl yaşta değil baştadır derler’ Sayın Başkan. İşte Mario Berk... Kulüp tarihinin en kötü yönetimi içinde iş yapan bir genç. Kenara atma, attırma yeter. Yazı konusu yönetim olunca bir teşekkür de Hakan Aksoy’a. Artık Kartal Yuvası mağazalarında oyuncuların isimleri yazılı orijinal formalar var. Tabii böye olunca büyük de ilgi ve satış gerçekleşiyor. Bu konudaki uyarı ve eleştirilerimize anında karşılık veren Aksoy’un, kulüp ürünlerini özellikle çeşit olarak diğerlerinin önüne geçmesini en azından yakalamasını bekliyoruz.

YORUM YAZ