Savunmayı unutunca

Haberin Devamı ›
Her şey yolunda gider gibi gözükürken, bu tip şamarlar insanı kendine getirir.
İran ve Yeni Zelanda karşısında övdüğümüz savunma arzusunun yerinde yeller esince, Sırplar daha ilk yarıda 50 sayıyı göndermişti potamıza.
Sırplar ilk 16 dakika kullandıkları 20 şutun 17’sinden isabet buldu. Neredeyse her hücumdan basket çıkardılar.
Böyle savunma olmaz...
Çaldığımız toplar ve aldığımız hücum ribauntlarıyla rakipten ilk yarıda 8 fazla şut kullanmamıza rağmen, devreyi 13 sayı geride bitirmek, savunmadaki umursamazlığımızın göstergesiydi.
Ardından arayı kapamak için gösterilen ekstra efor, kısa sürede işe yarar gibi gözükse de, bu efor nedeniyle ortaya çıkan yorgunluk, hücumda hiçbir şey üretemeyen bir takım haline getirdi bizi.
Engin’in sakatlığı bu takımdaki bütün planları derinden etkileyebilir.
Ender’in de olmadığı dünkü maçta sadece Kerem Tunçeri’ye kalmamız, hücumda fazlasıyla tıkanmamıza neden oldu.
Sinan’ın mecburen oyun kurucu olarak sahada bulunduğu dakikalarda, iki pası zor yapabildik.
Teknik ekip, bu saatten sonra yeni bir oyun kurucu çağrılamayacağına göre mevcut oyunculardan bir B planı yaratmak durumunda. İşleri de oldukça zor gözüküyor.
Bir de Ersan’ı mutlaka ama mutlaka 4 numarada kullanmalıyız. Barcelona’da, hatta tamamen fizik ve atletik üstünlüğün ağır bastığı NBA’de bile bu pozisyonda oynayan Ersan’dan üç numara yaratmaya çalışmak, son derece gereksiz. Ondan, yıllardır edindiği alışkanlıklarından vazgeçip, yeni alışkanlıklar edinmesini beklemek, abesle iştigal olur.
Tanjeviç, geçen yıl yaptığı doğrulardan vazgeçmez umarım.
Bir de son iki dakikada baskı yapıp farkı kapama şansımızı denemek gerekirken, neden alan savunmasına dönüldü anlamış değilim.
Arka arkaya yediğimiz iki üçlük, az olan tüm umutları yok etti.
Övgüler yağdırılan Partizan coachu Vujoseviç de aynısını yaptı sezon boyu ve hiçbir maçta son iki üç dakikada döndüğü alan savunmasından sonuç alamadı.
Bu Sırplar’ı anlamak bazen güç gerçekten.