Fırsatı tepince...

Haberin Devamı ›
‘Fırsat teptik’ tabiri, özellikle spor basının lûgatında fazlasıyla yer alıyor. Buna neden olan da takımlarımız. İlk maçta elimizle sımsıkı kavradığımız galibiyeti, inanılmaz hatalarla Real Madrid’e hediye etmiştik. Bu şansı altın tepsiyle rakibe sunarsan, bir daha kolay kolay elde edemezsin.
Nitekim daha maç başlamadan şanssızlıklar başlamıştı. Rakoçeviç oynasa bir türlü, oynamasa bir türlü. Ama dün net olarak görüldü ki, Rakoçeviç olmayınca Efes’in hücumda eli ayağı bağlanıyor.
12-12-13.
İlk üç çeyrekte atılan sayılar bunlar. Yine üçüncü çeyrek bittiğinde, Efes kullandığı 11 üçlükten sadece 1 isabet bulabilmiş, sadece 4 asist yapabilmişti. Bu şartlar altında kadrosundaki her biri yıldız olan Real’e direnmek imkansız.
Rakoçeviç’in yokluğunda bel bağlanan Murray, 1/7 isabet oranı ve 2 top kaybı ile faydadan çok zarar verdi. O Avrupa basketboluna alışana kadar iş işten geçebilir. Dünkü maçta da iş işten geçtikten sonra, coach Perasoviç ‘denize düşen yılana sarılır’ misali, aylardır yüzüne bile bakmadığı Ender’i kurtarıcı olarak aldı.
Moralsiz, özgüvensiz, maç eksiği bulunan Ender’den ‘medet’ ummak, hayalcilikten öteye geçmedi. İspanya’daki maç fazlasıyla moralleri bozmuş, belli.
Sonuçta kaybedilmiş birşey yok. Harika başlayan Euroleague, iki uzatma yenilgisi ile Türk takımları için kabusa dönüşmek üzere. Ama bunu pempe rüyalara çevirmek yine bizim elimizde.
Efes’in Siena’yı deplasmanda yenmesi şart oldu. Önceki gün neredeyse Partizan yeniyordu. Sadece İspanya’da Real Madrid’e karşı nasıl oynadıklarını hatırlasınlar, güvenler kaybolmasın yeter. Efes, buraya kadar getirdiği işi tamamlamayı hak ediyor. Siena maçı zor ama imkansız değil. Hem de hiç.