Fenerbahçe, ‘sendrom' kurbanı

Haberin Devamı ›
Kazanırsak ikinci tura lider olarak çıkacak, kaybedersek şansımızı oldukça zora sokacaktık.
Final maçlarını oynama özürlü bir ülke olduğumuz için maç öncesi yazımda endişelerimi dile getirmiş, ama şeytanın bacağını kıracağımıza inandığımı belirtmiştim.
Nitekim 25. dakikaya kadar hatalara rağmen her şey yolunda gidiyordu.
İlk yarıda Erceg 3/3 üçlük atmasa, Fenerbahçe farka daha çabuk ulaşabilirdi.
Ama ikinci yarının başında yapılan olağanüstü savunma, Kinsey’in oyunun iki yönünü mükemmel oynaması, Lavrinoviç’in ribauntları toplamasıyla potamızda sadece 3 sayı gördüğümüz bu 6 dakikada 12 sayı öne geçtik.
İki yıl önce oynanan Efes Pilsen serisi hâlâ Fenerbahçe taraftarına ve oyunculara ders olmamış.
Sanki maç bitmiş gibi ‘dağ başını duman almış’ marşları söylenmeye başlandı.
Takım da iyice havaya girdi. Coach Spahija da atmosfere uydu. Ama rakip Teodosiç, Papaloukas ve Spanoulis gibi tilki gibi kurnaz, son derece tecrübeli oyunculardan kurulu, başlarında da İvkoviç gibi kurt bir hoca olan Olympiakos’tu.
Hiç panik yapmadılar. 6 dakikada 3 sayı atan takım takip eden 4 dakikada 17 sayı atınca, maç bir anda berabere oldu.
6 dakikada gösterilen olağanüstü mücadelenin, harika savunmanın hiç anlamı kalmadı.
Spahija da tehlikenin farkına varamadı, molayı çok ama çok geç aldı. Son bölümde de yelkenler suya indi, Yunan ekibi liderliği garantiledi.
Çarpraz grubun lideri Real Madrid. İspanyollar rakip olarak Fenerbahçe’yi mi tercih eder Olympiakos’u mu. Tabii ki bizi.
Sahada da 2 tane İspanyol var. Geçen hafta Zalgiris yenilgisi sonrası ‘Fenerbahçe için düğmeye basılmış’ başlığını atmış, ‘umarım ben yanılıyorumdur’ demiştim. Yanılmamışım.
Sahada geçen haftadan daha ahlaksız hakemler vardı. Olympiakos’u oyunda tutabilmek için ellerinden geleni yaptılar.
ULEB, FIBA’daki hakem mafyasından kurtulmak için kuruldu.
Ama kendileri mafyanın kralı olmuşlar.