Detaylarda kaybettik

Öncelikle eleştirilerin odak noktası Orhun Ene tercihi ile başlayalım. Madem bir milli takımı, kulüp takımı hüviyetinde oluşturma projesi var. Madem 6 yıldır Tanjeviç’le süregelen bir düzen, bir sistem var. 6 yıldır Tanjeviç’in yardımcılığını yapan, o sistemin, düzenin her detayında payı olan ve bilen, her ne kadar kulüp düzeyinde çok üst düzeyde çalışmasa da Beko Basketbol Ligi’nde önemli işler yapan Orhun Ene’ye bu görevi vermekten başka yol yoktu. Macera aranacağına, tecrübesizlik riski de olsa, verilen kararın sonuna kadar arkasındayım.
Haberin Devamı ›
Orhun’un, Orhun’u yoktu
Gelelim Orhun Ene’nin Avrupa Şampiyonası performansına. Kaybedilen tüm maçlarda takım kötü oynasa da, son ana kadar galibiyete ortak oldu. Bu, düzenin öyle ya da böyle işlediğinin, oyuncuların birlik, bütünlük içinde olduğunun, en azından takım olarak hareket ettiğinin bir göstergesiydi. Yoksa ortada takım kimliği olmasaydı, o kadar kötü hücuma rağmen yenilgiler farklı olur, darmadağın bir görüntü sergilerdik. Teknik detaylarda ise tecrübe ve özgüven eksikliği ön plana çıktı. Burada da çok yalnız kaldı Orhun Ene, tüm tecrübesizliğiyle. Polonya ve Türkiye’deki şampiyonalarda asistan Orhun’un takıma ne katkılar verdiği, Tanjeviç’e nasıl uyarılarda bulunduğu biliniyor. Gerek kadro seçimi, gerek bazı oyuncuların pozisyonları, gerekse maç içinde ‘mola alma’ ya da ‘oyuncu değiştirme’ gibi detaylarda yaptığı doğru müdahalelerle hem karakterini ortaya koymuş, hem de inanılmaz faydalar sağlamıştı. Orhun Ene’nin yardımcıları Nihat İziç ve Alaeddin Yakan çok iyi antrenörler. Özellikle İziç’in bu kadronun oluşumunda, oyuncuların yetişiminde katkısı büyük. Keza Alaeddin Yakan’ın da. İkisi de değerli isimler. Ama daha önce Orhun’un Tanjeviç’e verdiği desteğin aynısını veremediler. Orhun’un bir Orhun’u yoktu.
Haberin Devamı ›
Demokles’in kılıcı!
Bir de kafası rahat değildi Orhun’un. Sonradan anlaşıldı ki Tanjeviç’in teknik danışman olması pek de iyi bir fikir değilmiş. Maç içinde aklının bir tarafında Tanjeviç vardı bence. ‘Acaba yanlış mı yaptım’ düşüncesi onu etkilemiş gibi gözüktü dışarıdan. Tanjeviç’in, ‘Demokles’in kılıcı’ gibi orada durması, Orhun’u olumsuz etkilediğini hissettirdi bana. En azından vücut dili bunu anlatıyordu.
Tanjeviç olsaydı turu geçmiştik
Tanjeviç devam etseydi, şu anda yarı finalde olduğumuzu söyleyebilirim. Son anda kaybedilen 5 maçın en az 2 tanesini tecrübesi ile döndürebilirdi. Hakemlerden daha çok saygı görebilirdik. Bizim oyuncularımız, biri kendini dürtmeden kendine gelmiyor. Bu ortaya çıktı. Kenardan bağıran çağıran, yeri geldiğinde küfreden, belki oyuncudan karşılık alan, ama onlarla bir şekilde iletişimi sağlayabilen Tanjeviç’in yokluğunda kenarda sadece taktik veren ve sakin duran Orhun’un kişiliği, bizim oyuncuları da belki rehavete soktu. Demek ki, kamçı olmadan koşmuyor bizim atlar.
73 değil de, 72 kaçırsaydık
İşin mücadele yönüne söyleyecek tek kelimemiz yok. İçimizi biraz da bu acıtıyor aslında. Savunmada o kadar çaba sarfet, savaş, elde ettiğin ganimetleri cömertçe harca hücumda. Rakipleri yüzde 41’de tutmuşuz. Bu alanda en iyi 4 takım arasındayız. Zaten yediğimiz ortalama sayı da 67. Taktik fauller olmasa bu sayı 65’e de inebilir. 3.4 blokla ikinciyiz. Düşük tempo hikaye, aslanlar gibi savunma yaptık. 5 maç kaybetmişiz, bu 5 maçta yediğimiz toplam fark 17. Taktik faulleri çıkarırsak 13’e inebilir. 5 yenilgideki
13 farkın karşılığında, 39 serbest atış 73 tane de üçlük kaçırmışız. Sadece 72 üçlük ya da 37 serbest atış kaçırmış olsaydık, şu anda çok farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Binlerce vuruş yazı, saatler süren tv programlarındaki yorumlar yapılmıyor olacaktı. Yani felaket değil de, çok çok kötü bir yüzde bile o savunmaya yetecekti sadece 2 sayı daha fazla atabilmiş olsaydık...
Haberin Devamı ›
Ev sahibi farkı böyle bir şey...
Kaçan serbest atışlardan daha çok yakındık, ama asıl farkı üçlükler belirledi. Geçen yıl Dünya Şampiyonası’nda aynı oyuncular yüzde 42.9 ile üçlük atmış. 24 takım arasında birinci sıradayız. Uzak ara öndeyiz, zaten de finaldeyiz. Litvanya’da ise yüzde 27.5 ile 24 takım arasında 21. sıradayız. Birinci kim? Tabii ki Litvanya. Oyuncu psikolojisi işte. Arkanda binlerce taraftar desteği, özgüven had safhada, evde olmanın rahatlığı... Asıl ilginç istatistik ise serbest atışlarda. Geçen yıl da 218 serbest atışın (ki en çok biz kullanmışız) tam 131’ini kaçırmışız. Yüzde 60.1 ile 24 takım arasında sonuncuyuz. İşler iyi giderken kaçan faullere takılmıyor insan. Ama üçlükler de girmeyince serbest atışlar değerli oluyor. Nitekim bu yıl yüzde 64.6 ile 21’inciyiz. O kadar yakınıyoruz ama geçen yıldan çok daha iyi serbest atış yapmışız aslında! Fakat çeyrek finali bile göremedik.