MENÜ

Naftalinsiz olmaz

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

A milli takımın başarısızlığını da çözdük. Özlemimiz, 20 yıllık küflü yöneticilerin 20 yıl öncesine ait küflenmiş demeçlerineymiş. Ya da küme düşme hattı maçlarının aynı saatte oynanmamasına veya birini izlerken diğerinin ekrana yansımamasına... Ligin altı, çözümü bilgisayara emanet edilecek karmaşaya ittirilmiş olabilir. Her kulüp birbirine “hatır” işlerini hatırlatıyor olabilir. Ocakta Haluk Ulusoy’a kimler oy verdi kimler vermedi diye liste yapıyor da olabiliriz. Cevaplar, “Brezilya-Arjantin Dünya Kupası Finali’nde karşılaşır mı”yı fikstüre bakıp bulmaktan daha basit aslında. Ama maçlarla, cezalarla, fikstürle yine bu kadar oynanmaya başlanmışken ve bunları yıllar önce yaşamışken, keyifle koltuğuna kurulan bizlerin, medyanın ruh halini izah etmek en zoru. Levent Bıçakçı federasyonu ile Haluk Ulusoy federasyonu veya Şenol Güneş-Ersun Yanal-Fatih Terim arasındaki farkları, kim kime neden taraf olmuş, altında yatan gerekçeler nedir dökebilecek özeleştiri cesareti kimde var? Ölü dönemlerde pek nezih davranıp, hararetli dönemlerde net biçimde taraf olmanın verdiği sorumluluğu taşıyabiliyor muyuz? İktidara sürtünüp, karnını doyurup, devir tamamlanınca zulada bekletilen “kirli dosyaları” ortaya saçan medya anlayışının bir alt kimliği spor medyasında yok mu? Küften çürümüş yöneticiler, yönetilmekten ve kullanılmaktan hoşlananlar hala aynı numaraları halka yedirmeye çalışırken onların kaşığı olmak hoşumuza mı gidiyor? Karar zamanıdır. Futbol aleminin kaçınılmaz ilişkileri, medyayı şekillendiriyorsa en azından bu, kamuoyuna da itiraf edilmeli, dürüstçe kabullenilmeli ve “biz böyleyiz, ister alın-seyredin ister bırakın” denmeli. Brezilya, Mourinho, 4-2-3-1, Beckham, Desailly, Dica bu emellere alet edilip harcanmamalı. Sezon içi ortalama 2-3 teknik adam kovup, milyonlarca doları batıran, takımları politik hevesleri için kullanan, hedeflerini sezondaki bir iki maça zincirleyen, kendi dar bakışlarını futbolculara da ezberleten, “Bizi düşürüyorlar, bize az para veriyorlar” diye ağlayan takımlara gerçek yüzlerini gösteremiyorken ağzımıza Brezilya adını bile almamız günahtır. 8-0’lık Ankaragücü-Galatasaray maçını diline dolarken, o dönem ismi geçen yöneticileri hala bu sistemin baş köşesine oturtmaktan hicap duymuyorsak Dünya Kupası’ndan bahsetmek haddimize değildir. Şampiyonluk mücadelesini etkilemek için çaba sarfederken İsviçre’yle uğraşmak vakit kaybıdır. Bu ortamda futbol taraftarlığı kimliğini korumaya çalışan Saracoğlu dışı, İnönü içi kitlelerininki ne şaşırtıcı bir direniş! Seçim öncesi güdümlü anket sonuçlarını hep ters köşeye yatıran halkın yaptığı gibi.

YORUM YAZ