Arama

Popüler aramalar

Duvar

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Bursaspor Kulübü, Fenerbahçe'ye ayırdığı biletlerin cumartesi gişelerden satılacağını duyuruyor. Sabahın köründe gelip sıraya girenler, çok az biletin dakikalar içinde tükenişini çaresizce izliyor. Rivayetlere göre biletlerin bir kısmı derneklere dağıtılmış. Kalanı evsahibi tarafından karaborsaya mı düşürüldü, eşe dosta mı verildi, belli değil. Anadolu'daki sıradan taraftarın, yani önemli tanıdıkları ve bağlantıları olmayan, tribün gruplarının dışındaki bir taraftarın maça gitme hakkı yok. Senede bir kere takımını izleyecek olan Bursa, Sakarya, Balıkesirliler ne yapmalı? İlginin yoğun olduğu, deplasmanda taraftar potansiyeli yüksek tüm kulüplerin (özellikle Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın) genelde durumu böyle. Bilet bulanlar şanslı mı? Maç başlamak üzere. Dışarıda yığınla insan çırpınıyor, eziliyor. Tek kapı açılmış. Düzenli sırada bekleme becerimiz yok, düzenli sıra olunması için planlanmış giriş-çıkışlarımız da yok. Bayan, çocuk varlığının vicdani ağırlığının kalmadığı mezbaha gibi. En sakin insanın kendini kaybetme noktasına geldiği koşullarda, taraftar ve polis başbaşa, karşı karşıya. Bir adım ötesine ramak var, yani iki taraf arasında sıcak temasa. Ama hiç alışkın olunmadığı kadar sakin ve kontrollü polisler. Bir şey yapamıyorlar, anlıyor gibiler. Hiç alışkın olunmadığı üzere stat güvenliğinden sorumlu bey gelip müdahale ediyor. Acil çıkış kapılarını açtırıp biletli seyirciyi kontrollü biçimde içeri sokuyor. Herkes ona minnettar. Yine iş kişilerin iyi niyetiyle hallediliyor.Kulüp ve yerel yöneticiler, dışarıda ve tribünde neler olduğunu umursamıyor. Federasyon, ilgili devlet yetkilileri de. Holiganlarla diğerlerini ayırmıyorlar. O diğerlerine, holiganlardan farklı oldukları için hak ettikleri saygı, hizmet ve güveni sunmuyorlar. Yazarlar, yorumcular, devlet erkanı... Sıradan vatandaş gibi gelin maçlara. Yani sistem tarafından hayvan muamelesine layık görülen sıradan vatandaş gibi. Nüfusunuzu kullanmadan bilet almaya çalışın. Karaborsada kale arkasına 10 yerine 50 milyon verin. Çocuğunuzu, eşinizi, kız arkadaşınızı getirin. Stada ezilerek girin, çocuğunuzu korumaya çalışarak. Elinizde biletle dışarıda kalma korkusunu hissedin. İçeride maçı izlemeden geçirin 90 dakikayı. Tuvalete gidemeyin. Çocukluk, gençlik yıllarınızın stat manzaralarında değişiklik olmadığını görün. 10, 20, 30 yıl öncesiyle. Ve Yunanistan'ı, Norveç'i yenmekle, dünya kupasında 3. olmakla, uygulanmayacak kanun çıkarmakla iyi yönetici olunmayacağını, sorunların çözülmediğini anlayın. Skorların, paranın ve gücün arkasına saklanmayın. Protokol, VİP tellerin öte tarafındaydı. Artık aradaki tel değil, tepesi görünmeyen uçsuz bucaksız bir duvar. Sistemin içindekilerden umut yok. Taraftarlar insanca maça gitmek, girmek ve çıkabilmek için kulüpleriyle, futbolu yöneten tüm organlarla hukuk mücadelesi yapmalı. Türkiye taraftarları bir araya gelmeli. Kimse birbirini sevmek zorunda değil. Kimse maça rakibiyle yanyana girmek zorunda değil. Husumetlerinize devam edebilirsiniz. Ama Türkiye'de statlarda, bilet kuyruğunda takım adının artık olmadığını unutmayın.