Arama

Popüler aramalar

Al ama verme

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Öncesindeki ümit milli takım performansını da hatırlatalım. Ekolleşen Portekiz’in parlak gençleriyle aşık atan ümit milliler kimlerdi? Volkan - Selçuk - Kemal - Tuncay - Servet - Serkan’lı Fenerbahçe altılısını ayrı tutmak lazım. Önemli ilerlemeler kaydettiler, ama hala gelişmeliler. Kemal ve Selçuk’un niye daimi ilk 11 olamadıkları Daum nezdinde sorgulanıyor. Suat’ın simasını bile hatırlamakta zorlanıyordur çoğu otorite. Ya da hangi kulüpte olduğunu! Okan Koç’u 90’ların az gelişmiş kişilikle kaybolanları arasına çoktan ekledik. İbrahim Toraman, Uğur, Baki ve Hüseyin kendi halinde. Sinan Kaloğlu da. Fatih’i şu anda sağ kanadına doğru düzgün bir isim bulamayan, devşirmelerle devam eden Beşiktaş bıraktı. O da Porta’ya gitti (Zaten Hollanda’da yetişmişti). Portekizliler’e bakarsak: Bruno Alves, Quaresma, Tiago, Postiga, Bosingwa, R. Costa, Hugo Viana, Ronaldo, Makukula...Hollanda’daki Dünya Gençler Şampiyonası’ndan daha ağız sulandıracak fırsat var mıdır futbol alemi için? Kaymak tabakanın “Aman elimizden kaçırmayalım” diyebileceği gençlik panayırıydı. Milliler ağzımızı çok tatlandırmadılar, ama o patronların kaşlarını havaya kaldıracak kadar da parıltı gösterenler çıktı. Elin transfer patronlarının futbolcuları bir iki maçla değil, neredeyse duydukları ilk andan itibaren göz hapsine aldığını düşünürsek, ümitlerin, U - 20’lerin ve yarı finalde elenen U -17’lerin yabancı kulüplerden teklif almadığına inanmamız mümkün mü? Yurt dışında yetişen ve oynayanlar hariç. Çoğunlukla da dikkat çekenler onlar oluyor. Zor iş. Bu turnuvalarda kral olan gençlerin ancak “en iyi 11”e girenleri tercih ediliyor. Nadiren büyük takımların 18’ine, 11’ine girebiliyorlar. Taiwo, Messi, Rafael, Senderos, Afellay, Zabaleta ... Takımında garanti ilk 11’de olan kim var desek bir Marsilya’da Taiwo bir de Gençlerbirliği’nde Isaac çıkar. Yoksa bu Avrupalı, altyapısına Türkiye’de yetişmiş gençleri istemiyor mu?? Dünyanın altını üstüne getirip, mahallenin süper yeteneğini 7-8 yaşında bulan, tüm sülalesini de onunla transfer eden bir sistem kurmuş zengin ağabeyler kör olamaz.Düzen açık değil mi? Fakir veya kendi futbolunu pazarlayamayan ülkedeki iyi futbolcu gider, futbol ortamı maddi ve manevi daha zengin ülkede oynar. En iyi Fransız, İtalya’daki Fransızdır! Veya İngiltere’deki. Değişmez. İstisnalar olsa da geneli budur. Hani problem denizinde bata çıka boğulmamak için direniyoruz, ama ciğerimizi en çok yakanlardan biri futbolcularımızın dışarı gidememesidir. Bunun sınırını 17 yaşa kadar çekebiliriz. Ama büyüyüp olgunlaştıklarında ya da yaşlarına bakıp öyle düşündüğümüzde dahi evlerinde oturuyorlar. Gidenler ağlaya ağlaya dönüyor.Öyle ya, Türkiye’deki takımlar onlara muhtaç. Nasılsa 3 büyüklerin isitkrarlı ve oturaklı altyapı organizasyonu yok. Almanya’da orta karar bir takıma gitmektense bekler, orada alamayacağı parayı kazanır. Belki de Brezilyalı Rafael’in Schalke’ye transferi bana bu yüzden kabul edilmesi zor gelmişti. Dünya Gençler Şampiyonası’ndaki Brezilyalı gibi oynayamayan Brezilya Milli Takımı’nın harika çocuğuydu. En iyi 11’de sağbekti. Real Madrid, Barca, Manchester, Chelsea, Bayern dururken Schalke’de ne işi vardı? Ya da Arjantin takım kaptanının Espanyol’da? Biz oyuncularımızın Juventus, Milan, Real’de oynayacağı hayalini kuruyorsak, bu kontenjandan Avrupa Şampiyonası’na katılan, plajdan gelip güneş gözlükleriyle Avrupa Şampiyonu olan Danimarka masalını beklemeye benzer.Yok, yok. Ekonomik ve sosyal yönden dünya futbolunu Türk futbolundan detaylı bilmemizi sağlayan kaynak ambarı varken, “Türk futbolu yabancı sayısı sınırlandırılarak geliştirilebilir” palavrasını yutmayız. Hollanda, Fransa gibi “Yeter artık” deyip, ülke çapında altyapı temeli üstüne yeni bir organizasyon kurmadan, sistemin değişimi üzerine cesaret dolu kararlar alıp uygulamadan, kulüp yönetimi kalitesini yükseltmek için çalışmadan, çocukları eğitecekleri doğru düzgün eğitmeden olmaz. Bunları halledin, ondan sonra o yeni yapı içinde yabancı adedini tartışalım. Yani sayının artırılmasının iç rekabete faydasını. Belki de yabancıların Türk futbolcusunda onca yeteneğe rağmen neyi eksik bulduğunu da çözeriz! Lig tarihinin şampiyonluklarını paylaşan 4 kulübün de şikayetten başını kaldırıp, La Liga’daki oyuncuların yüzde 17’sinin Real Madrid ve Barca altyapısından gelişine, Fransız ve Hollandalılar’ın organizasyonlarına, İngilizler’in örgütlenmesine bakıp bu işlere bulaşma zamanıdır.