Türkiye - İspanya maçının ardından usta isimden sert eleştiri: 'Sadece yenilmedik, özgüvenimiz kırıldı, incindik!' | 'Gerçekler acı verici'
08 Eylül 2025, Pazartesi 07:10Güncelleme Tarihi:

2026 FIFA Dünya Kupası Elemeleri E Grubu 2. maçında A Milli Futbol Takımımız, son Avrupa şampiyonu İspanya ile karşı karşıya geldi. Müsabakayı konuk ekip İspanya 6-0'lık skorla kazandı.
MONTELLA: HEPİMİZ ÇOK ÜZGÜNÜZ
Karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Teknik Direktör Vincenzo Montella, "Son yıllarda oyuncularımızla birlikte birçok başarıya imza attık. Bu maçı daha fazla hissettiği için oyuncularımız kontrol edemediği için kendi performanslarının altında kaldılar. Hepimiz çok üzgünüz. İlk yarıda fırsatlar yakaladık. Gole çeviremedik. Rakip üst üste goller buldu. İkili mücadelelerde kazandığımız ikili mücadele yoktu. Avusturya maçında olduğu gibi bu maçtan da gerekli dersler çıkaracağız" ifadelerini kullandı.

DE LA FUENTE: HARİKA BİR DUYGU
Karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan İspanya Milli Takımı Teknik Direktörü Luis de la Fuente, soruları yanıtladı. Takımının özellikle ilk yarıda gösterdiği performansla ilgili De la Fuente, "Kişisel fikrim hala geliştireceğimiz yönler var. Bu takımın ne kadar potansiyele sahip olduğunu biliyorum. Bulgaristan maçı sonrası eleştiriler oldu. Öyle bir jenerasyon var ki sürekli kazanmak istiyorlar. Kazanmak için oynuyorlar. Bana en yoğun hissettirdikleri duygu muazzam bir gurur. Onların teknik direktörlüğünü yapmak harika bir duygu" değerlendirmesinde bulundu.

Mücadelenin ardından FANATİK yazarları, köşe yazılarında maçı değerlendirdi. Skorun yanı sıra oynanan oynu da eleştiren usta isimlerden çarpıcı yorumlar geldi.

80'LERE DÖNÜŞ / SERKAN AKCAN - FANATİK
İspanya, son Avrupa Şampiyonu ve şu anda dünyanın en formda Milli Takım’ı. Pas oyununu gözü kapalı oynuyorlar, bizim baskımızı o kadar rahat kırıp kalemize geldiler ki 22. dakikada skor 2-0’dı ama hepimiz 4-0 olmadığı için şükreder vaziyetteydik. Korner atmaya korkar mı bir takım? Dün gece İspanya’ya karşı korner attığımıza bin pişman olduk. Ne zaman korner bayrağına topu diksek ailecek geri koşmak zorunda olduğumuza emin olarak oyunu başlattık. Bu yüzden goller yedik. Çünkü İspanyollar baskıyı o kadar kolay kırıp, savunmadan hücuma hızlı öylesine hızlı geçiyorlar ki futbolcularımızın onları korner dönüşlerinde yakalamak için attıkları deparların sayısını hesaplayamadık bile. Tamam kabul ediyoruz, İspanya seviyesinde bir takım değiliz ama arada da bu kadar fark olmamalı. Bireysel olarak kadromuzun potansiyeli yüksek, yetenek setleri gelişmiş, Avrupa’nın büyük takımlarında oynayanlar var ve fakat sahaya karakter koymak gerektiğinde herkesin sinmesi endişe verici.

SADECE İZLEDİLER
Sanki 1980’lerde gelenden gidenden 8 yiyen hallerimize geri döndük, 20. dakikada maç henüz 1-0’ken tüm takım yenilgiyi kabullenmiş gibiydi, herkes mücadeleyi erkenden bıraktı. Futbolcularımız İspanya Milli Takımı’nı sahada kovalamayı bıraktı, izlediler. Ondan olsa gerek faul bile yapmaktan imtina ettiler. Koca 90 dakikada İspanyollar 9 faul yaparken bizim çocukların sadece 6’da kalması bile ne kadar erken vazgeçtiklerinin ispatı gibiydi. Sadece yenilmedik, özgüvenimiz kırıldı, incindik.

'PAS OYUNU' DERSLERİ / CEM DİZDAR - FANATİK
İlk yarı boyunca gördükleri karşısında memnunluk duyacak az sayıda birileri varsa ülkede onlar Galatasaraylılar olmalı. Öyle ya, milli takımı sahada tutan sadece bonservisine 36 milyon Euro harcadıkları Uğurcan Çakır’dı! İki takım arasındaki fark belirgin olmasına belirgindi ama bunun nedenleri üzerine kafa yoranımız kaç kişi, işte orası meçhul. İspanya takımı pas oyunuyla bizimkileri topun peşinden koşturup dururken gerektiğinde geri, gerektiğinde yana paslarla sükunet içinde hücuma hazırlandı. İlk devre attıklarından daha fazla kaçırırken ceza sahası çevresi ve içinde birbirlerini bulmakta en ufak zorluk yaşamadılar. Pas konusunda o denli gelişmişlerdi ki, yanlarına yaklaşıp atak başlangıçlarını engellemek için ‘Taktik faul’ yapılmasına dahi izin vermediler. Devre bittiğinde milli takımın faul yapma sayısı sadece üç idi. Öyle bir ilk devre düşünün ki, kimin nerede, ne zaman bulunacağını ve bulunduğu yerde nasıl davranacağını otomatikleştirmiş olan İspanya tempoyu yükseltmeden 3 gol atıp fazlasını kaçırdı. İkinci devre de ilkinden farklı değildi. Çocukluklarından bu yana pas oyunu konusunda eğitilen İspanya Miili Takımı oyuncuları tek tek yetenekli olduklarını gösterme ihtiyacı hissetmeksizin toplu oynama becerileriyle 6 gol buldu.

YETENEK DEĞİL, BİLGİ
Peki ya biz? Sadece moral değerlere güvenmekten, motivasyonu en yüce değer bellemeyi bırakmadan, öğrenme aşamasına terfi etmeden seviye atlamanın mümkün olmadığını anlayacağız ama zaman da çabuk geçiyor maalesef. En yetenekli bilinen Arda Güler ya da Hakan Çalhanoğlu gibi oyuncularımızı görünmez kılan pas oyununu doğru kavramadan sınıfı geçmek mümkün olmaz. Kısacası… Paraların har vurup harman savrulduğu ülkemizde oyunun yetenekten daha fazla bilgiyle oynanması gerektiğini gösteren bir maç izledik hep birlikte. Bu maçtan neler öğrenildiğini ise Bulgaristan ve Gürcistan maçlarında göreceğiz.

HAYALLER VE GERÇEKLER / FAİK ÇETİNER - FANATİK
2019 yılında o dönem Avrupa’nın en iyi takımlarından Fransa’yı Konya’da devirmiştik. Bu defa karşımızda Avrupa’nın en iyisi İspanya vardı. Acaba Milli Takım yine bir büyük zafere imza atabilir miydi? Hayalimiz böyleydi. Maç başladı, ümitlerimiz çok çabuk bitti. Karşımızda makine düzeninde oynayan bir takım vardı. Müthiş pas trafiği, alan savunması, toplu hücum, toplu defans oyunundan resitaller sunan İspanya daha ilk yarı bitmeden kalemize 3 gol bıraktı. Attıklarının yanında, Uğurcan’ın kurtardıklarını da hesaba katarsak 3 farka şükretmek lazımdı. Güçlü rakibimiz karşısında ender de olsa biz de pozisyonlar bulduk. Ama 3’üncü bölgedeki telaş ve son vuruş eksikliği bize dezavantaj olarak geri döndü.
