Haftanın filmlerini Abbas Bozkurt yazdı: Wes Anderson'ın Köpek Adası
Günümüz sinemasının dâhi çocuğu Wes Anderson yine görselliğiyle arzu nesnesine dönüşen, bol oyuncaklı bir dünya kuruyor.

Hollywood’un tamamı onun filmlerinde ufacık bir rol kapabilmek için can atıyor, genç hayran kitlesi onun her filmini kare kare ezberine alıyor. ‘Tenenbaum Ailesi’, ‘Büyük Budapeşte Oteli’, ‘Steve Zissou ile Suda Yaşam’…
Wes Anderson filmlerini kısacık bir bölümünden bile rahatlıkla tanıyabilirsiniz. Simetri takıntılı tuhaf mizansenleri, kendine has renk kullanımı, oyuncularının donuk duruşu, enteresan giyim kuşamları… Anderson, bu kez Japonya’da köpeklerle dolu bir adanın öyküsünü anlatmaya soyundu. Hem de bu işi stopmotion animasyon yöntemiyle yapmayı kafasına koydu. Yakın gelecekte, yaşanan salgın hastalıklar sonucu Japon hükümetinin köpekleri tecrit etmeye karar verdiğini görüyoruz. Sonrasını, patili dostlarımızın penceresinden öğreniyoruz. Bir çete kuruyorlar ve kaderlerini kendi patilerine almaya karar veriyorlar.
Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olan ‘Köpek Adası’, ilk kez görücüye çıktığından bu yana herkesin beklentisini karşıladı. Tuhaf diyalogları, naif ve melankolik karakterleri, oyunbaz yapısıyla tipik bir Wes Anderson filmi bu. Üstüne üstlük, her bir karesi günlerce süren emeğin ürünü olan animasyon tekniği mükemmel sonuç vermiş. Bu garip deneyimden kendinizi mahrum etmeyin!
Bütün Saadetler Mümkündür
Ziya Osman Saba’nın meşhur şiiriyle aynı adı taşıyan film, yönetmen Selman Kılıçaslan’ın ilk uzun metrajı. Geçtiğimiz yıl İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma bölümünde gösterilen ‘Bütün Saadetler Mümkündür’ şiire, edebiyata meraklı, hayatının baharındaki bir gencin, aşk acısıyla, değişen kentle ve hayal kırıklıklarıyla baş etme mücadelesini duru bir anlatımla perdeye taşıyor.