Monaco mağlubiyeti sonrası Galatasaray'a usta isimden eleştiri: 'Pili 45 dakikalık' | 'Enerjisi sönmüş gibiydi'
10 Aralık 2025, Çarşamba 07:13Güncelleme Tarihi:
Şampiyonlar Ligi'nin 6. haftasında temsilcimiz Galatasaray deplasmanda konuk olduğu Monaco'ya 1-0 mağlup oldu. Mücadelenin ardından FANATİK yazarları Galatasaray'ın performansını yorumladı. Sarı Kırmızılılar'ın 2. yarıda iyi oyununu sürdürememesini eleştiren usta isimlerden dikkat çeken değerlendirmeler geldi.

Şampiyonlar Ligi'nin 6. haftasında temsilcimiz Galatasaray deplasmanda konuk olduğu Monaco'ya 1-0 mağlup oldu. Ev sahibi ekibe galibiyeti getiren golü Folarin Balogun kaydetti. Sarı-kırmızılı ekip bu mağlubiyetle birlikte 9 puanda kalırken, Monaco da puanını 9'a yükseltti.

OKAN BURUK: POZİSYONLARI SONUÇLANDIRAMADIK
Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, UEFA Şampiyonlar Ligi'nin 6. haftasında Fransa 1. Futbol Ligi (Ligue 1) takımlarından Monaco'ya 1-0 yenildikleri için üzgün olduklarını söyledi. "Bu takımı nasıl yenemiyoruz?' dediğimiz bir gece yaşadık." ifadesini kullanan Buruk, "İlk yarıda oynadığımız futbol, girdiğimiz pozisyonlar ve kurduğumuz üstünlük vardı. Bir Fransız takımına karşı bu kadar çok pozisyona girmek, rakip kaleye rahat gitmek ve net topa sahip olmak beklediğimiz bir şey değildi. İlk yarı girdiğimiz pozisyonları sonuçlandıramadık. İkinci yarı da rakibimiz ikinci topları aldı, oyun kurmada zaman zaman yanlış tarafı kullandık ve öndeki oyuncuların hareketliliğine savunma anlamında cevap veremedik." ifadelerini kullandı.

POCOGNOLI: ÇOK MEMNUNUM
Monaco'nun teknik direktörü Sebastien Pocognoli, oyuncularının karşılaşmadaki performansından memnun olduğunu söyledi. Müsabakayı değerlendiren 38 yaşındaki teknik direktör, "Oyuncularımın performansından son derece memnunum. Yapabileceğimiz şeyleri gösterdik. Özellikle ikinci yarıdaki performanstan çok memnunum. Pozitif bir yaklaşım içindeydik. Bizim için önemli bir maçtı. İkinci yarı agresif performans sergiledik ve çok sayıda pozisyona girdik." dedi.

Mücadelenin ardından FANATİK yazarları Galatasaray'ın performansını yorumladı. Sarı Kırmızılılar'ın 2. yarıda iyi oyununu sürdürememesini eleştiren usta isimlerden dikkat çeken değerlendirmeler geldi.

GALATASARAY'IN PİLİ 45 DAKİKALIK / BURAK ÖZDEMİR - FANATİK
Deplasmanda 3-0 kazanılan Ajax maçının ardından 'Galatasaray ilk 8'e kalıp doğrudan son 16 yapar mı?' diye düşünmeye başlamışken önce USG ardından Monaco maçlarında alınan mağlubiyetlerle şimdi ilk 24 şansını da zora soktu. II. Louis Stadyumu'ndaki ilk yarıda Galatasaray rakip kaleye çok rahat gitse de golü bulacak dokunuş bir türlü gelmedi.

TEK DEVRELİK TAKIM
Galatasaray, sakat oyuncuların ve sakatlıktan yeni dönen oyuncuların fazlalığı nedeniyle tam anlamıyla bir tek devrelik takım oldu. Samsunspor maçının ardından Monaco karşısında da takımın ikinci yarıda pili komple bitti. Monaco'nun ileri ucunda bitiriciliği yüksek bir golcü olsa skor çok farklı da olabilirdi. Galatasaray ilk yarısında iki gol bulamadığı her maçın kaybetme favorisidir.

ÇARESİNİ BULMASI LAZIM
Galatasaray, Samsunspor maçında yaşadığı kabustan son dakika golüyle çıkmıştı. Şampiyonlar Ligi seviyesinde işler daha da zor oluyor. Okan Buruk, Antalyaspor maçına kadar buna bir çare bulması lazım. Şampiyonlar Ligi'nde ise şu haliyle ne Atletico Madrid'den ne de Manchester City'den puan almak imkansıza yakın!

ENERJİSİ SÖNMÜŞ GİBİYDİ... / CEM DİZDAR - FANATİK
Devamındaki maçların zorluk dereceleri düşünüldüğünde iki takım için de kritik önemdeki maçın ilk devresinin başa baş geçmesi planların ikinci devreye saklandığını düşündürttü. İlk devre boyunca yakalanan fırsatların gol ihtimalininin düşüklüğünü ‘Savunma önceliği’ parametresityle açıklamak doğru olur. İki takım da hücum tasarlamaktan önce sahada doğru yerleşmeyi, doğru baskı yapmayı öne koymuştu.

Bu nedenle topla daha çok oynayıp daha çok şut atmış (6/9) olan Galatasaray’sa da yakalanan ve kaçan ‘Büyük şans’lardaki eşitlik devreyi özetliyordu. İkinci devre belirgin Monaco üstünlüğüyle başladı. Ardından VAR’dan gelen penaltı ve Uğurcan Çakır’ın kurtarışıyla devam etti. Her geçen dakika baskı artıyor fakat yanıt verilemiyordu. Galatasaray’ın ilk devredeki rakibi karşılama enerjisi sönmüş gibiydi. 60. dakikaya varıldığında ise ‘Topla oynama’ hariç ilk devredeki tüm istatistikler tersine dönmüştü.

BU SONUCA SEVİNMEK LAZIM / TUNÇ KAYACI - FANATİK
Şampiyonlar Ligi’nde kritik dönemeçte Monaco deplasmanında işimizin kolay olmadığını biliyorduk. Çünkü rakibimiz içinde yola devam etmesi için kazanması gereken bir maçtı. Okan Buruk önemli eksikleri olmasına rağmen güçlü bir 11 sahaya sürdü. Özellikle iki kanadı çok etkili kullandık ancak son toplarda beceriksizdik. Sane klasına yakışır bir futbol ortaya koyarken, Monaco savunmasına zor anlar yaşattı. Alman yıldız gerçekten toplu ve topsuz oyunda tam bir takım oyuncusu gibi mücadele etti.

Barış Alper de sol kanattan etkili bindirmeler yaptı. Ama tek yapamadığımız goldü ve İlkay ile Sara ile Osimhen ile önemli pozisyonları değerlendiremedik. Ancak ilk yarıda şunu gördük, topa daha çok hakim olan taraf bizdik ama sadece 1. ve 2. bölge futbolu yetmez olduğunu gördük. Açıkcası beraberlik için yeterli ama galibiyet için yetmezdi bu futbol. Tabii ki bu kadro yetersizliğinde bir eleştri değil bir yorum bizimkisi. Ama yaratıcı isimlerin devreye girmesi ve doğru kilit paslarla golü bulmamız gerekiyordu. İkinci yarıda eldeki önemli hamle ismimiz Yunus Akgün’dü. Sakatlıktan çıkan genç yıldız 45 dakikada kader adamı olmaya en büyük adaydı. İkinci yarı rakibin baskılı oyunu karşısında zorlandığımız anlardı. Sanchez’in sebebiyet verdiği penaltıda Uğurcan kalesinde devleşti ve geçit vermedi. Ancak bu kurtarışa rağmen gereken reaksiyonu gösteremedi Sarı-Kırmızılı ekibimiz.

KONDİSYON EKSİKLİĞİ
Balogun gününde olsa sanırım skor çok erken aleyhimize olabilirdi açıkçası şans yanımızdaydı. Okan Buruk’un, Yunus hamlesi bizim için umutların tazelendiği anlardı. İkinci yarıda şunu gördük kondisyon olarak yetersizlik göze fazlasıyla çarpıyordu. Bir de işler kötü giderken Uğurcan’ın sakatlanıp çıkması tuzu biberi oldu. Gol geliyorum dedi ve hemen kaleci değişikliğinin ardından kornerden yenik duruma düştük. Şampiyonlar Ligi’nde bu kadar para harcarken seviyeye uygun ve dayanıklılığı yüksek oyuncular seçmek gerekli. Daha sezon ortasında kulübesiz kalmanın hamle gücünün olmamasını şanssızlık diye izah etmek kendini kandırmaktır. Özetle ikinci yarıdaki ezik futbola bakarsak bu sonuca sevinmek lazım.

TFF&MONACO: 1 GALATASARAY: 0 / HAMİT TURHAN - FANATİK
Şimdi size bir senaryo yazacağım sevgili okurlar. Senaryonun adı: Galatasaray Nasıl Durdurulur! Hikâye bu ya... Türkiye Süper Ligi'nde son üç yılın şampiyonu Galatasaray dördüncü şampiyonluğa giderken önce kendi içinden çökertilir. Kulüp değerleri açısından kabul edilebilir ama futbolla ilgili konularda vizyonsuz ve yetersiz bir yönetim oluşturulur. Özellikle de Futbol Şube Sorumluluğu adı altında faaliyet gösteren makamda!..

SEZON PLANLAMASINDA YAPILAN HATALAR
Bu makam sezon planlamasının yapıldığı transfer aylarında gerekli bütün yetersizliğini ve yeteneksizliğini sergiler. Söz konusu süreci en rahat geçirmesi gereken Galatasaray Kulübü transferde birçok hata yapar. En basitinden; Muslera'nın gideceği aylar öncesinden belli olmasına rağmen yerini dolduracak kaleciyi transferin son gününde 36 Milyon dolar gibi Türkiye şartlarında inanılmaz astronomik bir rakama bitirir. Üstelik yerli bir kaleciyle!

KULÜBEDEN SAHAYA SÜRÜLECEK ADAM KALMADI
Kadro derinliği ve rotasyon sağlayacak diğer mevkiler elbette bu süreçte boş kalır. Ve nihayet yumurta kapıya Şampiyonlar Ligi maçlarında dayanır. Ancak bir bakılır ki, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek-yarı final, hatta final hedefleyen bir takım sezon ortasında Devler Ligi'nin en kritik maçında kulübeden sahaya futbolcu süremeyecek duruma gelmiş ve çok rahat alacağı bir maçı kaybetmiş! Ligde de birkaç maçtır bu dertten mustaripti zaten. Tabii, burada takımın profesyonel bir yapılanmaya ihtiyacı olduğunu, kulübün 'futbol aklını' oluşturacak futbolun planlaması, pazarlanması gibi konularda uzman kişilerden oluşacak bir örgütlenmenin gerekliliğini ısrarla dile getirip de Galatasaray yönetimi tarafından "Ne aklı!" denilerek aşağılanan eğitimli, bilinçli kesimlerden bahsetmeyeceğim!

İÇİMİZDEKİ DIŞ ETKENLERİN ZARARI DAHA BÜYÜK OLDU!
Bu, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde işini nasıl mucizelere bıraktığıyla ilgili yönetimsel kısım. Elbette işin teknik heyetle ilgili boyutu da var. Ancak bu, devede kulak! Teknik heyetin hatalarından ziyade Galatasaray'a gerek Türkiye Süper Ligi'nde gerekse ülkemizi temsil ettiği Şampiyonlar Ligi'nde zarar veren Türkiye sınırları içindeki dış etkenlerin çok daha büyük bir faktör olduğunu belirtmeliyim. Ne demek istediğimi aşağıda anlatmaya çalışacağım:

FUTBOL, ÜLKEMİZDEKİ ÇÜRÜMENİN TURNUSOL KAĞIDI
Ben kendimi bildim bileli bu ülke normal bir zeminde seyretmedi. Her alanda... Yine ben kendimi bildim bileli bu ülke normal bir zeminin yedi katman altına bu kadar gömülmedi. Yine her alanda... Siyaset, ekonomi, kültür, eğitim vs. Bu hayati konular da bizi ilgilendiriyor elbette... Lakin bütün bunlar bu yazının mevzusu değil. Beni ilgilendiren futboldaki pespayelik, yozlaşma, çürüme... Bence, ülkenin hali pür melalini anlatan en önemli gösterge budur. Çünkü herkes kıyısından köşesinden olsa da futbolun içindedir! Adli makamlarca yürütülen bahis, şike vb. olaylardan söz etmiyorum. Bu hadise zaten başlı başına foseptik çukurunun metan gazı sıkışmasıyla patlamasından ibaret! Umarım sonuna kadar gider TC. Savcıları...

TFF BAŞKANI VAROŞ ÇETELERİYLE AYNI ZİHİN YAPISINDA!
Bahsedeceğim olay, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde bir bakıma 'tamam mı devam mı' maçı olan Monaco karşılaşması öncesi, aynı günün öğle saatlerinde Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu (İHO) isimli zatın düzenlediği basın toplantısı... Uzun uzadıya orada ne söylediği ya da ne söyleyemediği veya ne söylemeye çalıştığıyla ilgili ahkam kesmeyeceğim! Zaten buna gerek de yok! Bu çaptaki adama değmez birkaç kelam etmek! Fransız temsilcisinden alacağı puan ya da puanlarla hem Şampiyonlar Ligi'nde ilerleme sağlayacak hem de ülke puanına katkıda bulunacak Türkiye temsilcisi Galatasaray'a bu maç öncesi basın toplantısı düzenleyerek saldırmak için insanın ya aklını, izanını yitirmesi ya da bu ülkeye ihanet etmesi gerek. Üstelik bu basın toplantısını gerekçelendirirken, "Bana Milli Takım için Dünya Kupası kura çekiminin mutluluğunu yaşatmadılar, ben de onlara Şampiyonlar Ligi mutluluğunu yaşatmayacağım" gibi nerden tutsan elinde kalacak kindar bir argümanla ortaya çıkması inanılmaz bir aymazlık. Dünya Kupası kura çekimi mutluluğu ne demekse artık! Bu da ayrı bir mesele! Bu zihin yapısının, son yıllarda büyükşehirlerin varoşlarında türeyen çeteci ergen çocukların zihin yapısından hiçbir farkı yok. İşte bu kafa Türk futbolunu yönetiyor! Ve herkes bunu seyrediyor.

GALATASARAY ŞU ANDA İÇERİDE VE DIŞARIDA DURDURULDU
Bütün bu parametrelerin ışığında Galatasaray'ın dün gece Monaco karşısında arzulanan bir sonucu elde etmesi pek mümkün değildi. Ülke içinde Sarı-Kırmızılı takıma yönelik her geçen gün bir operasyon, manipülasyon, yıpratma harekâtı oluşurken, iki hafta önce son Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Paris St. Germain'i kendi sahasında mağlup eden Monaco'ya karşı iyi bir sonuç almak saf bir iyimserlikten öteye gitmeyecekti. Üstelik Fransız ekibinin en önemli iki oyuncusunun sakatlıklarını atlatarak sahaya çıktığı bir maçta... Buna mukabil Galatasaray'ın, ikinci yarıda sahaya sürebileceği sadece iki ya da üç oyuncusunun olduğu bir karşılaşmada...

İLK YARIDA İŞİ BİTİRMELİYDİ
Bu durumda Galatasaray'ın ideal 11'iyle çıktığı maçta işi ilk yarıda bitirmesi gerekliliği elzemdi. Nitekim, Sarı-Kırmızılı takım bu beklentileri karşılayacak bir oyun şablonuyla sahaya yayıldı. İlk 8-10 dakika haricinde oyunun mutlak hakimiydi. Daha fazla topa sahip olan taraftı, daha çok hücum eden takımdı, çok sayıda pozisyona girdi, rakibine oranla daha çok şut çeken, gole daha yakın olan taraftı. Futbola dair tüm istatistikler Galatasaray lehineydi. Lakin, final paslarında ve kaleye çekilen şutlarda inanılmaz bir beceriksizlik sergiledi ve kendisine avantaj sağlayacak skoru elde edemedi Cim Bom. Bu bölümde kaleci Uğurcan'ın yanı sıra Sane, Sallai, Torreria, Abdülkerim, Davinson ve Barış Alper öne çıkan oyunculardı.

2. YARIDA BÜTÜN DEFOLAR ORTAYA ÇIKTI
İkinci yarı Galatasaray'ın kadro derinliğinin yetersizliği nedeniyle Monaco'nun oyunun kontrolünü ele geçirmesi beklenen bir şeydi. Ama hemen 46. dakikayla beraber beklenen bir durum değildi elbette! İkinci yarının başlamasıyla Sarı-Kırmızılı takım anlamsız bir şekilde rakibin baskısına boyun eğdi. Bir türlü oyun kuramadı, ileriye top çıkaramadı, rakip kalede pozisyon yaratamadı. Buna mukabil kalesinde çok sayıda pozisyon gördü. Rakibine üst üste duran top fırsatı verdi. Ve nitekim bu fırsatlardan birinde kalesinde çok basit bir gol gördü. Bu gol, sahanın en iyisi olan ve bir de penaltı kurtaran Uğurcan'ın sakatlamasıyla onun yerine oyuna giren kaleci Günay'ın talihsizliğiydi. Tecrübeli eldiven kalesine ilk gelen topu ağlarında gördü. Oysa, golde hiçbir suçu yoktu. Yapacak bir şeyi de...

ŞAMPİYONLAR LİGİ DEFTERİ MAALESEF KAPANDI GİBİ...
Kalan bölümde İcardi'nin oyuna girişini, Arjantinli Süper Star'ın yapılan eleştirilere inat cansiperane mücadelesini ve nafile çabalarını, Yunus'un pozisyon yaratmada İlkay'dan daha efektif işler yapmasını, Galatasaray'ın hiç olmazsa 1 puan için canla savaşmasını izledik. Ancak yetmedi. Bence bu sonuçla Galatasaray Şampiyonlar Ligi defterini kapattı gibi. Sahasında Atletico Madrid'ten, dışarıda ise Manchester City'den puan alması mucizeye bağlı. Eğer bu mucize gerçekleşir ise zaten yarı final ve finali görür. Dahili ve harici bedhahlara da gereken onurlu cevabını verir. Ben şahsen 40 gün sonraki Atletico Madrid maçından az da olsa ümitliyim. Umarım Galatasaray takımı da öyledir. Zira Galatasaray'ın olduğu yerde umutlar tükenmez!
