Yılmaz Özdil yazıyor
Usta kalem Yılmaz Özdil'in kendine has tarzıyla bu haftanın spor gündemine bakışı...

Hoca Play-Off’ta!
Fatih Terim gitti.
Kim gelecek?
Haberin Devamı ›
***
Hani “Üzümünü ye, bağını sorma” derler ya, siz de öyle yapın... ‘Nereden biliyorsun’u filan boşverin, ‘emin olabilirsiniz’ diyeyim kısaca, buyrun.
***
Yerli mi?
Yabancı.
Yüzde 99.9...
***
Ne zaman gelecek?
Acele yok.
Ekim?
İmkânsız.
Kasım?
Erken.
Peki ne zaman?
Ocak’ta özel milli maçımız var, büyük aksilik olmazsa, Aralık sonu gibi iş bitirilecek, yani, yılbaşında yeni hocası olacak Türk Milli Takımı’nın...
***
Niye Aralık?
Çünkü, 2010 Dünya Kupası’nın son biletleri için, Avrupa Play-Off maçları var Kasım’da... Gruplarında ikinci olan ülkeler, 14 ve 18 Kasım’da Play-Off oynayacak... Bu takımlardan göze kestirilen, “Bize yakışır” denilen, hocalar var.
***
Kim o takımlar ve hocaları?
Rusya, Hiddink.
Yunanistan, Rehhagel.
Portekiz, Queiroz.
Fransa, Domenech.
İrlanda, Trapattoni.
Ukrayna, Mykhaylychenko.
Bosna, Blazevic.
Slovenya, Kek.
Haberin Devamı ›
***
Yani?
Trapattoni’nin bugün 71 yaşında olduğunu, 2014’te 75 yaşında olacağını, lig takımlarında olağanüstü başarılı ama, İtalya dahil, milli takımlarda başarılı olamadığını düşünürsek... Domenech’in renksiz bir isim ve Türk futboluyla ilgisinin sıfır olduğunu düşünürsek... Mykhaylychenko, Kek ve Blazevic’in büyük hocalar olmadığını göz önüne alırsak... Geriye kalıyor, 71 yaşında ama, Yunanistan’ı Avrupa Şampiyonu yapmış, Alman efsanesi, Rehhagel... 1998’de Hollanda’yla, 2002’de Kore’yle, 2006’da Avustralya’yla Dünya Kupası’na katılan, bu sefer de büyük ihtimalle Rusya’yla Dünya Kupası’na katılacak olan ve Türkiye’yi iyi tanıyan, Hollanda kurdu, Hiddink... Ve, Portekiz’in başındaki Carlos Queiroz... Bana göre, en enteresanı o... Portekiz genç milli takımından, Figo, Rui Costa, Couto, Pinto, Jorge Costa, Vitor Baia gibi altın jenerasyonu yetiştiren adam, Real Madrid’i çalıştırdı, Portekiz, Güney Afrika ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni çalıştırdı, son 4 sene Manchester United’da Alex Ferguson’un yardımcılığını yaptı; gene Portekiz’in başına geçti.
***
İyi de hangisi?
Dedim ya, niyet var, Play-Off’lardan sonra belli olacak.
***
Sadece bunlar mı aday?
Hayır.
E niye bunlar bekleniyor?
Öncelikli niyet...
İpucu?
Dünya kupalı tanıdık biri ama, yukarıda da anlattığımız üzere, öncelikli değil.
Haberin Devamı ›
***
Görüşülen var mı?
Yok.
Yazılıp çizilenler?
Hepsi palavra.
***
Hangisi olmaz?
Biri var ki, kesin olmaz.
Kim o?
Lucescu...
Niye?
Özellikle Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra bu memleket için söyledikleri unutulmuyor, unutulmayacak, Lucescu’nun milli takımımızın kapısından içeri girmesi mümkün değil.
***
Vaziyet budur...
Üzümünü ye, bağını sorma.
Yeniköy Kasabı...
Alex Ferguson’u kastederek, “Adam 100 tane kupa aldı, ola ola anca ‘Sir’ oldu, bizimki tek kupayla kendini ‘İmparator’ sanıyor” dedim...
***
“Haklısın” diyen de oldu.
İtiraz eden de.
***
İtiraz edenler, en çok, “Biri lig takımı hocası, öbürü milli takım hocası, böyle kıyaslama olmaz” şeklinde itiraz etti... Bu itirazları göze alarak, kıyaslamamı değiştiriyorum.
***
“Bizim grupta 10’da 10 yapan İspanya teknik direktörüne ‘Yeniköy Kasabı’ deniyor, bizim grupta 10 maçta anca 4 galibiyet alabilen teknik direktöre ‘İmparator’ deniyor.”
Haberin Devamı ›
***
Bilmiyorum, bu sefer tam anlatabildim mi?
19 Mayıs’tan utanın...
Okullarda anket yapın.
Çocuklar en çok beden eğitimi öğretmenini sever.
***
Öbür branş öğretmenlerim kırılmasın... Çünkü, adı üstünde çocuk... Deşarj olabildiği, top oynayabildiği, eğlenebildiği, geçme-kalma derdi yaşamadığı, tek ders, beden eğitimidir.
***
Sadece spor değildir onların verdiği... Herkes şöyle bir hatırlasın ortaokul, lise yıllarını; Atatürkçülük, milli şuur, ulus ruhu verirler... Birinci olmayı, en önde gitmeyi değil; dostça rekabeti, yardımlaşmayı, başarıya ancak takım anlayışıyla gidebileceğimizi öğretirler.
***
Haftada 7 saat beden eğitimi dersi olmalı... Bana sorarsanız, her gün son ders, beden eğitimi olmalı... Ki, çocuklarımız, günün beyin yorgunluğunu fiziksel olarak atabilsinler. Okullarından manen bitkin olarak değil, neşeyle, güle oynaya ayrılabilsinler.
***
Gelişmiş ülkelerde böyle... Spora başlama yaşı, lise filan değil, 4... Evet, henüz 4 yaşındayken başlatıyorlar çocuklarını spora... Ve, salon sporları başta olmak üzere, en az bir branşta ilerlemelerini sağlıyorlar. 6 yaşında çocuk judo yapıyor Almanya’da... Denizi olmayan Avusturya’da yüzme bilmeyen çocuk yok... Atletizmin temel eğitimini almamış İsveçli çocuk bulamazsınız... Yaşam biçimleridir spor... Ve, okulda başlar.
Haberin Devamı ›
***
E bakıyoruz...
Türkiye’de beden eğitimi dersini ‘seçmeli’ hale getirdiler!
***
Lise 2, 3 ve 4’te alt tarafı 1 saat beden eğitimi dersi var, onu da seçmeli yaptılar...
***
Zaten, eşofman yıkamaya üşenen bir veli topluluğu var... Çocuk terlerse, hasta olur diye düşünen cahil ana-babalar var... Kim seçer bu şartlarda beden eğitimi dersini?
***
O 1 saatin de, adı 1 saat... 40 dakika aslında... Giyin, soyun, kuşa dönüyor, kalıyor 20 dakika... 20 dakika için, kaç tane aile seçer beden eğitimi dersini?
***
Üstelik.
Şehirlerinde dereceye giren okulların, Türkiye finallerine gitmeleri için devlet tarafından ödenen üç kuruşluk harcırahı da kestiler... Okulun yol parası varsa, gidiyor, yoksa, gidemiyor... Özel okullar gidebiliyor, gariban devlet okulları gidemiyor... Böyle rezalet olur mu? Türkiye finallerinin ‘özel okullar turnuvası’ haline geldiğini kimse görmüyor mu? Allah’ı Kitap’ı dilinden düşürmeyen arkadaşların vicdanı bu duruma nasıl izin veriyor?
***
Gençlerine ‘Spor Bayramı’ hediye etmiş, büyük vizyoner Mustafa Kemal’in ülkesine yakışıyor mu bu durum?
***
Özetlersek...
***
Yarış atı gibi sınavlara koşturtuyoruz çocukları... O nedenle, bilimde, ekonomide, sanayide, teknolojide, sosyal hayatta, nal topluyoruz!