Arama

Popüler aramalar

Yılmaz Özdil yazıyor

Usta kalem Yılmaz Özdil'in kendine has tarzıyla bu haftanın spor gündemine bakışı...

Yılmaz Özdil yazıyor

O Galatasaray bu Galatasaray'ı yenebilir mi?

Haberin Devamı

Hakan Şükür, “UEFA Kupası’nı kazanan Galatasaray, bugünkü Galatasaray’ı yener” dedi... Hiçbir konuda hemfikir olamayan ahali, bu konuda da “ikiye bölündü...”

E yazmak lazım o zaman.

Arda müthiş...
Ama, bi Hagi olamaz.
20 fırın ekmek yemesi lazım.
Leo Franco, Taffarel etmez.
Bülent Korkmaz’a iki tane idman yaptır, bugün bile Gökhan Zan’ı yedek bırakır. Hakan Ünsal’ın yerini dolduracak adam, değil Galatasaray’da, Türkiye’de yok hâlâ... Ve aslına bakarsanız, “Popescu mu, Servet mi?” diye sorsak, ikinci bir soruya gerek kalmaz herhalde!

Ama dersen ki, Keita, Baros, Kewell ve Arda, bugünkü Galatasaray’da değil, o günkü Galatasaray’da olsaydı? Koy başlarına Rijkaard’ı... UEFA Kupası değil, Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu da gelebilirdi.

Demem o ki...
Yanlış bir perspektif bu.
Futbolcular farklı.
Hocalar farklı.
Zaman yolculuğu imkansız.

Peki, o günkü Galatasaray’la bugünkü Galatasaray’ı kıyaslamanın yolu yok mu? Bence var... Galatasaray’ı “o gün, bugün” diye kıyaslamanın tek yolu, Fenerbahçe’yle kıyaslamak.

Çünkü, o günkü Galatasaray, Fenerbahçe’yi Kadıköy’de “en son yenen” Galatasaray!

Sene 1999...
Yer, Kadıköy.
Netice?
1-2...

Sonra?
2000-2001: 2-1
2001-2002: 1-0
2002-2003: 6-0
2003-2004: 2-1
2004-2005: 1-0
2005-2006: 4-0
2006-2007: 2-1
2007-2008: 2-0
2008-2009: 4-1

O günkü Galatasaray yendi... Bir daha yenemedi Galatasaray... Beraberlik bile yok.

9 senedir yok.

Kadere bakın ki... 10’uncu haftada karşı karşıya gelecekler. Fenerbahçe gene yenerse, 10’uncu senede, 10’uncu haftada, 10’da 10 yapmış olacak... Galatasaray yenerse, 10’uncu senede, 10’uncu haftada, 10 sene önceki Galatasaray’ı egale etmiş olacak.

Dolayısıyla, illa kıyaslayacaksak, sorulması gereken soru sanırım şu: “Bugünkü Galatasaray, o günkü Galatasaray’ın gösterdiği başarıyı gösterebilecek mi?”

Gösterirse...
Soru sayısı ikiye çıkacak.
Bir, n’olacak bu Fener’in hali?
İki, ikinci UEFA Kupası neden olmasın?

İnsan gurur duyuyor yani...
Olimpiyatımız yok.
Olimpiyat stadımız var.

3 kilometreyi anca 3 saatte gidersin trafikte... Formula pistimiz var.

Bayrampaşa’ya uzay üssü gibi Badmington Salonu yaptılar... Sor ahaliye, bırak oynamayı, badmington’ın ne olduğunu bilen yok.

Sultanahmet meydanındaki tarihi “hipodrom”da, kutsal yer diye ramazan şenliği yaparlar... “Orada kumar oynanıyor” dedikleri en ünlü hipodromumuz Veliefendi, aslında şeyhülislam!

İstanbul matrak bir şehir.

Bakın, şimdi de, Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nı almışlar, elimizde tesis yok... Parke sporlarının gözbebeği Abdi İpekçi Spor Salonu’nu “geçici” olarak “havuz” haline getirmeye çalışıyorlar, iyi mi!

Parkelerin üstüne, 2’şer metre yüksekliğinde, biri 25’e 20, öbürü 25’e 15, portatif havuz kondurmaya uğraşıyorlar... Bu havuzlara 2 bin ton su doldurulacak, parkeler ne olacak? Üstelik bu işi kendi başımıza da beceremiyoruz, havuzları kondurması için İtalyan şirketi kiralandı... İtalyanlar, daha kafadan rapor verdi, “bu havuzları buraya koyduğumuzda, salonda su buharı olur, skorboardlar bozulur haberiniz olsun” dedi... “Bozulur” denilen skorboardlar, 900 milyar lira! Bitmedi... Bu salon, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapacağı için, 1 trilyon liralık tadilat yapılmıştı. Çöpe gidecek... Çünkü, havuzları salonun ortasına kondurabilmek için, öndeki 5 sıranın komple sökülmesi gerekiyor. Bitmedi... Havuzları salonun ortasına kondurabilmek için, altlarına 25’er metrelik taşıyıcı beton bloklar konulması gerekiyor. Parkelerin haşat olmasını boşverdik, bu beton blokları zemine yerleştirebilmek için, salona TIR girmesi gerekiyor. TIR’ların girebileceği kapı yok; kapıların yıkılarak genişletilmesi gerekiyor. Bitmedi... Şampiyona 4 gün sürecek ama, kurulması sökülmesi en az 25 gün... E o tarihlerde Fenerbahçe’nin ve Efes’in Avrupa maçları var... Bu maçlar nerede oynanacak? Muhtemelen, “kusura bakmayın, yanlış hesap yapmışız, idare edin, biriniz İzmir’e, biriniz Ankara’ya gidin” denecek.

İşte böyle.

Olimpiyatımız yok, olimpiyat stadımız var, ayranımız yok içmeye...

Dünyanın en güzel stadı..
İngiliz The Times gazetesi, Beşiktaş İnönü Stadı’nı “dünyanın en güzel 4’üncü stadı” ilan etmişti... İsveç basını da, “dünyanın en güzel manzaralı stadı” ilan etti.

Belki merak eden olur...

İnönü Stadı’nı, İsviçre kökenli İtalyan mimar Paolo Vietti Violi, mimar Fazıl Aysu ve mimar Şinasi Şahingiray tasarladı.

Ankara 19 Mayıs Stadı’nın tasarımı da, Violi’ye ait... Yani, İnönü Stadı ile 19 Mayıs Stadı, kardeş sayılabilir... Violi, Anıtkabir’in proje yarışmasına da katıldı ama, kazanamadı... San Siro Stadı değil ama, San Siro Hipodromu onun imzasını taşıyor... Milano tren istasyonu da.

Fazıl Aysu?
İnönü Stadı, onun.
Ali Sami Yen Stadı da.

Yani, İnönü’yle 19 Mayıs’ın kardeş olması gibi, İnönü Stadı’yla Ali Sami Yen Stadı da mimari açıdan kardeş aslında...

Peki, Şinasi Şahingiray?
Hem İnönü Stadı’nda imzası var, hem de Galatasaray’ın ilk ambleminde... Çünkü, Ayetullah Emin tarafından çizilen ilk “GS” amblemini, Ayetullah Emin’le birlikte çıkardıkları haftalık dergide ilk yayınlayan kişi, Şinasi Şahingiray.

Yani...
İnönü Stadı’nın mimari güzelliğiyle, Galatasaray’ın ambleminin tasarım güzelliği de kardeş.