Mancini kim futbol kim...

Bayram tatili vesilesiyle yurtdışına çıkıyorum, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda pasaport kontrolünden geçiyorum, pasaportlara bakan polis memuru İtalya’ya gittiğimizi görünce, durup dururken “Mancini” dedi... Belli ki, İtalya denince aklına sadece Mancini geliyor. Gülümsedik. Cevap vermedik. Polis memuru kendi kendine konuşmaya devam etti, “Mancini futbolu bilmiyor” dedi! Sanırsın, pasaport kontrolünde değil, televizyonda spor programındayız iyi mi... Muhabbet uzamasın diye “sen otorite misin birader, Mancini kim, sen kim” demedik, damgalattık pasaportu, yürüdük.

İki gün sonra... Galatasaray-Karabük maçı oynandı. İnternetten takip ediyorum, Mancini’ye şunu niye oynatmadın, bunu niye oynattın filan gibi sorular sordular basın toplantısında... Adamcağız gülümsedi, “ben burayı çok seviyorum, tıpkı İtalya gibi, herkes herşeyi biliyor” cevabını verdi.

Demem o ki...
Ahalimizin futbolu ne kadar bildiği tartışılır ama, Mancini’nin ahalimizi “çok iyi bildiği” kesin!

Attenzione!

Türkiye, İtalyan teknik adam Mancini’yi konuşuyor.
İtalya ise, Türk teknik adamı konuşuyor.
*
Alp Alpagut.
*
Evet...
İtalya yelken milli takımının teknik direktörü bir Türk.
*
Aktif sporculuğu, Avrupa şampiyonluğu dahil, başarılarla dolu olan, milli formamızı 300’den fazla defa giyen Alp Alpagut, daha sonra antrenörlüğe geçti, 2008 Pekin Olimpiyatı’nda hem Finlandiya’nın hem Malezya’nın yelken milli takımlarının antrenörlüğünü yaptı, 2012 Londra Olimpiyatı’nda Belçika yelken milli takımının antrenörlüğünü yaptı, şimdi de İtalya yelken milli takımı antrenörü.
*
Peki, nasıl oldu bu iş?
İtalya, yelken branşında, seneler sonra ilk defa Londra Olimpiyatı’nda madalya alamadı, bunun üzerine yelken federasyonu komple değiştirildi, “kurtarıcı” olarak da Alp Alpagut’a teklifte bulunuldu. 2016 Rio Olimpiyatı’nda yelken madalyası alırlarsa, bu madalyayı Alp Alpagut’a borçlu olacaklar.
*
Spor kavramımız futboldan ibaretken...
Herkes, Galatasaray’ın İtalyan hocasını konuşurken...
Alp Alpagut’un Galatasaray’da yetişmiş olması, iki defa hazin aslında.

Resultante importante

Bizim basın Abdullah Avcı’yı yerden yere vururken, milli rezalet derken...
Grupta 4’üncü sıradaydık.

Bizim basın Fatih Terim’i göklere çıkardı, milli mucize manşetleri attı...
Grubu 4’üncü bitirdik!
Dört dörtlük olduk yani.
Vay efendim, en baştan Fatih Terim olsaymış, böyle olmazmış filan.

Halbuki hatırlayın...
UEFA Kupası’nın kazanıldığı sene, Bologna maçından sonra, İtalyan gazeteciler “biz daha iyi oynadık ama, siz kazandınız, futbolun adaleti yok” gibilerinden sitem etmişti.
Fatih Terim ne cevap vermişti?
İtalyanca-Tarzanca konuşmuş, “finito cokare, resultante importante” demişti.
Türkçe meali, oyun bitti, sonuç önemli, “haticeye değil, neticeye bakalım”dı.

Böyle bu işler...
Resultante importante.
Gerisi hikaye.

Paraton

Avrasya Maratonu’nun adı değiştirildi, parayı veren düdüğü çaldı, Vodafone İstanbul Maratonu oldu.

Bu törende konuşan İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, daha seçkin atletlerin katılması için, İstanbul maratonunun dünyada daha çok tanınması için, ödüllerin arttırıldığını söyledi.
İyi de...
Daha üç gün önce, olimpiyata adaydık.
Tokyo’nun olimpiyat tanıtım filminde Tokyo Maratonu’ndan görüntüler vardı.
Madrid’in olimpiyat tanıtım filminde Madrid Maratonu’ndan görüntüler vardı.
İstanbul’un olimpiyat tanıtım filminde Avrasya Maratonu yoktu!

Üstelik...
Olimpiyat sloganımız güya “iki kıta” üzerine kuruluydu.
Dünyada kıtalararası tek maraton Avrasya Maratonu’ydu.

“En önemli” ve “bedava” tanıtım fırsatını harcayacaksın, heba edeceksin...
Sonra, daha çok para verelim, tanıtalım diyeceksin öyle mi?
*
Oldu olacak “İstanbul Para’tonu” olarak değiştirseydiniz maratonun adını!

Yılmaz Özdil