Kişiler ve kurumlar ayrılır mı?
3 Temmuz'dan bu yana gelen süreçte UEFA ve ardından CAS'tan çıkan kararla sona iyice yaklaşıyoruz. Son tartışma konusu ise kişiler ve kurumların ayrılıp ayrılamayacağı...

Teknik konulara, tapelere, suçluya, suçsuza, kime olursa olsun haksızlık konularına fazla girmeye gerek yok. Bunlar hakkında Türkiye zaten en az ikiye bölünmüş durumda. Ortamı geren spor programlarından geçilmedi kanallar 2 senedir. Kimsenin kimseye tolerans gösterme gibi bir niyeti de olmadığına göre belki de herkesin mutabık kaldığı tek konu olan kişiler ve kurumların ayrı tutulması mevzuuna gelelim.
Bir kulübün başkanı, yöneticisi ya da her ikisi birden usulsüz işler yaparsa kulüp ceza almalı mı? Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Ancak bu konunun bile uzun uzun konuşulması tartışılması çok ilginç. Şike soruşturmasında bir yıl hapis yatan Aziz Yıldırım bile ne diyor, "Ben şike yaptıysam Fenerbahçe için yaptım. Kişiler ve kurumlar ayrılmasın." Doğrusu da bu değil mi zaten?
Sayın başbakan dün gazetecilere yaptığı açıklamada, 25 milyon taraftarı olan Fenerbahçe'nin, aynı şekilde bir o kadar taraftarı olan Beşiktaş'ın mağdur edilemeyeceğini belirtiyor. "Sadece şike yapan kişi ceza" alsın diyor. "UEFA kararı gözden geçirmeli" diye de ekliyor.
UEFA'nın böyle bir kararı gözden geçireceğini hiç sanmamakla birlikte, şunu sormak lazım. Bir kulüp kendi içinde şikeden sorumlu yönetici belirlese ve ona dese ki "Yakalanmassak sana şu kadar para ve statü ama yakalanırsak biz seni tanımıyoruz. Mahkemede seni savunmayız. 'Bizden habersiz yapmış' deriz." dese şike, son zamanların güncel kelimesiyle 'helal' olmaz mı?
Hakan Ateşler / Fanatik.com.tr