Bu yazının menüsünde çok şey var ama tek şey eksik, o da futbol; onun güzelliğini, keyfini, maalesef geçtiğimiz yaşayamadık.
Bu haftanın hakemler açısından dikkat çeken olumsuzluğu; vakitsiz çalınan düdükler ve bu düdüklerin sebep olduğu tartışmalardı. Öyle ki kaleciyle karşı karşıya giden oyuncular bu zamansız düdükler olmasa belki de takımlarına galibiyeti getirecek golleri kazandıracaklardı.
Ederson, Skiniar, Brown, Semedo, Asensio, Nene... Fenerbahçe’nin bu maçta onlara çok ihtiyacı olacak.
Yalçın ve ekibinin galibiyetten başka çıkış yolu kalmadı.
Galatasaray için diriliş maçı gibiydi Konyaspor karşılaşması. Şampiyonluk yarışındaki rakipleri yine puanlar kaybetmiş ve daha ligin ilk 6 haftasında -ki sezonun beşte birine tekabül eder- en yakın rakibiyle 6 puan farkı bulacağı bir maçtı.
Galatasaray dışarıda ne yaşarsa yaşasın içeriye döndüğünde kendinden emin, rakiplerini domine ederek rahat kazanıyor.
Frankfurt’ta hezimete uğrayan Galatasaray, oynayacağı iyi futbolla taraftarına bir anlamda özür dilemek istiyordu.
Fenerbahçe’de kim ne derse desin “İhtilal” oldu. 11 başkanla çalışmış bir gazeteci olarak ben, Koç’un kendi sonunu hazırladığına inanıyorum.
Galatasaray en yakın rakibiyle puan farkını altıya çıkarma fırsatını kaçırmadı. Ligde en ne yaptığını bilen, oynattığı oyunda bir emek olduğunu hisettiren Recep Uçar'ın Konyaspor'unu çok kötü başladığı ve çok da iyi oynamadığı bir maçın sonunda 3-1 mağlup etti.
Sakatlık sonrası bu sezon Süper Lig’de ilk maçına çıkan Oğuzhan Çakır, vasatın altında bir performansla maçı tamamladı.