Beşiktaş'ın şifresi
“Yıldırım Demirören'in sayısız hatasını gösterebiliriz. Ama Beşiktaş'ın iyi olması için çalıştığına da kimsenin itirazı olamaz. Bu işi başkası daha iyi yapabilir mi? Elbette yapabilir. Fakat Başkan Demirören'in Beşiktaşlılığı konusundaki samimiyeti, Genel Kurul'da sanırım daha ağır bastı.”

“Kim ne derse desin, hatta külliyen yalan olsa dahi, Murat Aksu kazansaydı AKP’nin başkanı olarak anılacaktı. Çünkü toplumun bütününde iktidarın; federasyondan belediyelere, üniversitelerden hastanelere kadar her yeri ele geçirme hırsının hissedilmesi, kongreye de damgasını vurdu.”
MEHMET DEMİRCAN: İsterseniz naklen yayın ihalesinden başlayalım sohbete... Aziz Yıldırım, “Bu rakam 400 milyon Euro’yu geçecek” dediğinde, bir çok kişi ‘Başkan çıldırmış olmalı’ yorumu yapıyordu. Ancak Aziz Yıldırım’ın dediği oldu ve pasta hakikaten kat be kat büyüdü. Pasta büyüdü, ama kulüplerin bu paranın kullanımı konusunda ne kadar hazırlık yaptığı muamma. Sizce, izlenmesi gereken yol ne olmalı? Bu para, hakikaten Türk Futbolu’nu birkaç basamak yukarı çıkaracak mı? Size göre kulüpler parayı en iyi şekilde nasıl değerlendirmeli?
YILMAZ ÖZDİL: Şimdi arkadaşlar, ben yayın ihalesini, başka bir deyişle kulüplerle yayın ihalesi arasındaki ilişkiyi, Türkiye ile IMF ilişkisine benzetiyorum. Bizim IMF’den aldığımız para artmasına rağmen, Türkiye’nin ekonomisi düzeleceğine tam tersi oluyor ve borçları büyüyor. Kulüplerimize baktığımızda da, yayın ihalesi bedelleri her yıl biraz daha artmasına rağmen, borçların biraz daha yükseldiğini görüyoruz.
Gelirler de büyür borçlar da... Çünkü bu bizim hastalığımız!
ZAFER BÜYÜKAVCI: Neden ters orantı?
YILMAZ ÖZDİL: Bu, maalesef bizim hastalığımız! Gelen parayı iyi yönetmektense, ‘Daha fazla geldiğine göre daha fazla çar-çur edebiliriz’ gibisinden bir yaklaşım var. Çünkü para, bizim paramız değil. Mesela, bir hükümetin IMF’den aldığı para, sonuçta vatandaşa giriyor! Çünkü, hükümet 3 gün sonra gidiyor. Bugün aynı şekilde kulüplerde de yayın ihalesiyle elde edilen geliri bir başkan ya da yönetim kurulu şakır şakır harcıyor, kulübü borca giriyor, ondan sonra da ‘pardon’ deyip gidiyor ve neticede borç kulübe giriyor. Aslında Türkiye-IMF ilişkisi ne ise yayın gelirleriyle kulüpler arasındaki ilişki de maalesef bu... Birbirine çok benziyor. Gelir büyüdüğünde borçlar da büyüyor. Bu para düzgün yönetilirse, Türk Futbolu da düzgün gelişir. Fakat ben bundan sonra da bir mucize olacağını sanmıyorum.. Ve hatta iddia ediyorum, bundan sonraki iki yıl kulüplerin borcu şimdikinden daha fazla olacak...
CHP mi kazandırdı? AKP mi kaybettirdi!
ZAFER BÜYÜKAVCI: Yayın ihalesiyle Türkiye-IMF ilişkisi arasında bir bağ kurmuşken, geçelim Beşiktaş kongresine... Bir dostumla kongreyi konuşurken dedi ki: “Herkes Demirören’e CHP (muhalefet) kazandırdı, Murat Aksu’ya ise AKP (iktidar) kaybettirdi, yorumu yapıyor. Fakat bana göre bu seçimin iktidarı, yani AKP’si, Yıldırım Demirören’di. Çünkü tribünler ‘yeter’ diye bağırıyor, herkes şikayet ediyor, ama şikayet edenler ve bağırıp çağıranlar gidip yine ona oy veriyor...” Bu fikri ve elbette kongreyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
YILMAZ ÖZDİL: Bu bahsettiğin ironi, gerçekten çok çarpıcı. Ama burada şöyle de bir şey var: Tabii ki hadiseye iktidar-muhalefet gibi bakılabilir, ama sanırım ilk duyguda hata yapıyorlar, bu kadarını hak etmediler gibi geliyor bana. Çünkü Yıldırım Demirören’e baktığımızda, sayısız hatasını gösterebiliriz elbette. Ama Beşiktaşlı olduğuna ya da Beşiktaş’ın iyi olması için çalıştığına herhalde kimsenin itirazı olamaz. Peki bu işi başkası daha iyi yapabilir mi? Elbetteki yapabilir. Ama neticede Yıldırım Demirören’in Beşiktaşlılığı konusundaki samimiyet, Genel Kurul’da sanırım daha ağır bastı.
Aksu, Özgener kadar şanslıolamadı. Çünkü rakip vardı!
ZAFER BÜYÜKAVCI: Peki ya Murat Aksu hakkında ne düşünüyorsunuz?
YILMAZ ÖZDİL: Kim ne derse desin, Murat Aksu reddetse bile, hatta külliyen bir yalan olsa dahi, Murat Aksu kazansaydı AKP’nin başkanı olarak anılacaktı. Maalesef böyle bir gerçek vardı. Çünkü toplumun bütününde (sadece CHP-AKP meselesi değil bu, çünkü CHP’li olmayan ama AKP’li de olmayan milyonlarca insan var) iktidar partisinin; Türkiye Futbol Federasyonu’ndan belediyelere, üniversitelerden hastanelere kadar her yeri ele geçirme gibi bir hırsının hissedilmesi, bana göre bu kongreye de damgasını vurdu.
MEHMET DEMİRCAN: Sonuçta Murat Aksu da ciddi bir oy aldı...
YILMAZ ÖZDİL: İllaki oy alacaktır. Neticede iki tane aday var. Dolayısıyla biri, diğerinden az da olsa, elbette oy alacaktır. Murat Aksu’nun pozisyonu, Mahmut Özgener’inki kadar şanslı olmadı, olamadı. Çünkü, rakibi vardı!
*****
JO ‘balerin’ gibi geziyor!
MEHMET DEMİRCAN: Devre arası transferlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Transferin şampiyonu Galatasaray mı yoksa diğerleri mi?
YILMAZ ÖZDİL: En iyi transferi Trabzonspor yaptı. Çünkü forvetinde, Gökhan Ünal’dan kaynaklanan bir problemi vardı. En azından ‘belki daha iyi olabilir’ diyerek bir tercihte bulundu. Trabzonspor’un sorunlu alanıydı forvet ve bu hatta bir değişiklik yaptı. Galatasaray’ın transferlerine bakarsanız... Nonda’nın gidişi, Song’un gönderilmesi kadar kötü bir karardı. Rijkaard’ın eski öğrencilerini ya da Barcelona’dayken söz verip alamadığı futbolcuları alabilmek için bir çaba harcandığını düşünüyorum. Üstelik; Galatasaraylı arkadaşlarım kızıyor, ama Fenerbahçe’nin Latin Amerika transferlerinden kaynaklanan bir Latin Amerika merakı başladı Galatasaray’da. Elano’nun yanlış transfer olduğunu söylediğimde çok hakarete uğramıştım, ama her şey kabak gibi ortada. Jo’nun da ‘balerin’ gibi sahada gezdiğini gördüğümüzde, Nonda’nın durup dururken gönderilmesinin yanlış olduğu bence ortaya çıkacaktır.
Bu adamlar kesinlikle6 milyon Euro etmez...
ZAFER BÜYÜKAVCI: Sizce kim gönderilmeliydi? Son günlerde Leo Franco çok tartışılıyor ve kulübede Aykut ve Ufuk gibi iki genç isim var.
YILMAZ ÖZDİL: ’İlla bir yabancı transferine ihtiyaç var mıydı’ diye sormak daha doğru olur. Galatasaray’ın en büyük problemi defansındaydı. Buraya gerekli monteyi yaptı. Bunun dışındaki transferleri ben; Rijkaard’ın sezon başında yapamadığını devre arasında yapmış gibi görüyorum ve bu yanlış bir durum... Söylenen paralar doğruysa, bir 6 milyon Euro söz konusuysa, demek ki ‘pahalı’ diyerek alınmayan 12 milyon Euro’luk Sercan daha ucuz! Çünkü bunlar 6 milyon Euro ediyorsa, Sercan Yıldırım en az iki katını edecektir.
Arda Turan’ın yokluğunu bu isimler kesmez...
ZAFER BÜYÜKAVCI: Son günlerde bu transferler için yapılan bir yorum da şu: Galatasaray Yönetimi, sezon sonunda Arda Turan’ı satacak ve bu nedenle taraftara ‘yıldızlar topluluğu’ görünümündeki bir takım sunmak istiyorlar tepkilerin azalması için... Sizce bu iddialar doğruysa, Arda’nın gönderilmesi halinde yapılan bu transferler taraftarı keser mi?
YILMAZ ÖZDİL: Kesmez... Aslında bizde şöyle bir problem var arkadaşlar; Birkaç senedir devam eden bir süreç bu. Büyük diye tabir ettiğimiz kulüpler futbolcuları alıyor ve bunlardan verim alamadıkları için de sonra Anadolu kulüplerine satıyorlar. Anadolu kulüpleri daha kısıtlı bütçelerle daha akıllı tercihlerde bulundukları için, Anadolu kulüpleriyle büyük kulüpler arasındaki futbol makası daralıyor. Geçen sene Sivasspor ve Kayserispor’un yaptıklarını; bu sezon Bursaspor, Eskişehirspor ya da başkaları yapabiliyor. Sanırım hem sezon başı hem de sezon içi yapılan bu transferlerin temel sebebi, harcanan onca paraya rağmen Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarlarının mutsuz olması. Parayla rezil olmak herhalde böyle bir şey! Neticede onu-bunu alıyorsun, ama oynanan futboldan mutlu olmuyorsun.
*****
Aziz Yıldırım değil de ben mi başkan olacaktım!
MEHMET DEMİRCAN: Aziz Yıldırım, ilk yarıda oynanan Eskişehirspor maçı sonrasında Kulüpler Birliği Başkanlığı’nı bırakacağını ifade etmiş ve çok sert cümlelerle Türkiye Futbol Federasyonu’na, Merkez Hakem Kurulu’na yüklenmişti. Hatta amiyane bir tabirle, her iki kurula da savaş açmıştı. Fakat geçtiğimiz günlerde ikinci kez bu göreve seçildi. Sizce fikrini ne değiştirdi?
YILMAZ ÖZDİL: Bana sorarsanız Aziz Yıldırım’ın şikayet ettiği ve bu yüzden de istifa edeceğini söylediği şartlar vardı. Tek tek saymasakta var olduğunu biliyoruz ki, bu nedenle istifa noktasına gelmişti. Demek ki bu şartlar ortadan kalkmış. Ne zaman ve ne kadar kalktığını ben bilemem!
MEHMET DEMİRCAN: Bizim bildiğimiz, bu süreçte Türkiye Futbol Federasyonu ile bir araya gelmedi. Peki bunu nasıl sağladı? Size göre diğer kulüp başkanları aracı mı oldu?
YILMAZ ÖZDİL: Bu durum nasıl sağlandı bilemiyorum. Ama Aziz Yıldırım ne istediyse almış ki, bu fikrinden caydı. Bu da neticede Fenerbahçe’nin lehine bir durumdur. Bir de fotoğrafa biraz daha geniş bakarsak... O gün itibariyle Beşiktaş Başkanı’nın kim olacağı belli değildi. İşler iyi gidiyormuş gibi gözükse de; Galatasaray Başkanı, Mart ayında koltuğunu kaybederse, bu hiç kimse için sürpriz olmaz. Eeeee, Trabzonspor Başkanı’nın da bu işlere hevesi yok. Dolayısıyla kim olacaktı? Ben mi olacaktım yani!
*****
Ya Efes'e bedel ödet, ya da hemen istifa et
ZAFER BÜYÜKAVCI: Yılmaz ağabey, son konumuz futbol dışından... Basketbola geçiyoruz. Federasyon Başkanı, Efes Pilsen’li iki oyuncuda aynı kimyevi madde çıkmasının düşündürücü olduğunu söyledi. Bu cümlelerden çıkan ana fikir ise şu: Efes Pilsen doping yaptı demeye getiriyor Sayın Turgay Demirel... Karşılığında Efes Pilsen’den de sert yanıt geldi. Bu gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
YILMAZ ÖZDİL: Efes Pilsen ile ilgili iddiaları, bir başka kulübün başkanı ya da yöneticisi söyleseydi, belki başka türlü bakabilirdik. Ama Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı bunu söylüyorsa, o zaman önünde 2 tane seçenek var: Ya Efes Pilsen’e bunun bedelini ödeteceksin ya da istifa edeceksin kardeşim... Yani diyorsun ki, ortada bir problem var. Bu problemi kim çözecek ki?
Bu federasyon ne işe yarıyor ki!
ZAFER BÜYÜKAVCI: Üstelik o makam şikayetçi olma değil çözüm bulma makamı değil mi?
YILMAZ ÖZDİL: Galatasaray kulübünün basketbolcusunun, oynamaması gerektiği halde oynadığını Türkiye Basketbol Federasyonu değil de ligde yer alan bir başka kulüp tespit etmişti. O zaman sen Türkiye Basketbol Federasyonu olarak ne işe yarıyorsun ki? Ben Efes Pilsen’in yerinde olsam, Türkiye Basketbol Federasyonu’nu mahkemeye veririm. Çünkü bu bir suçlama ve sen rakip değilsin. Bunun gereğini yapması gereken makam da sensin. Yapmıyorsan; o halde bunun gereğini yapacaksın, bırakacaksın, istifa edeceksin! Öyle değil mi?