Bakan Kılıç: Türk sporcusunun geleceğe dair umut ışığı olacağız
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, "Biz çalışan, üreten, mutlu, sağlıklı, aktif gençlerden oluşan bir toplum inşa etmeyi arzuluyoruz" dedi.

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Türkiye Futbol Vakfı'nın yayınladığı "Stadyum" dergisine geniş bir röportaj verdi. "Biz çalışan, üreten, mutlu, sağlıklı, aktif gençlerden oluşan bir toplum inşa etmeyi arzuluyoruz" ifadelerini kullanan Bakan Kılıç, "Olimpiyatlar için nasıl bir yol haritası çizeceğimizi ise Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız’ın takdirini aldıktan sonra belirleyebiliriz. Çünkü olimpiyatlar salt spororganizasyonları değil." diye konuştu.
Bakan Akif Çağatay Kılıç'ın verdiği röportajın tamamı şu şekilde:
Sayın Bakanım öncelikle bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Bakanlığınız döneminde Türkiye tam anlamıyla tesis atağına geçti, kimsenin hayal edemeyeceği stadlar, salonlar birer birer Türk sporunun, sporcusunun hizmetine sunuldu… Yeni projelerde hâlihazırda devam ediyor. Bu tesis atağının, yeni yatırımların Türk sporuna önümüzdeki yıllardaki etkileri hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?
- İktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana her alanda olduğu gibi spor alanında da, altyapı ve tesisleşmeye büyük önem verdik. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın da bu konuda oldukça duyarlı olmaları ve tesisleşmeyi önemsemeleri, bizim pek çok konuda yolumuzu açmıştır. Projelerimizi hayata geçirirken, kendilerinden aldığımız destek ve teşvik bizim için oldukça değerlidir. AK Parti Hükümeti olarak sporu, sağlıklı bir toplum olmanın ve sosyalleşmenin önemli bir aracı olarak görüyoruz. Toplumumuzda spor yapma kültürünü yerleştirmeyi, spor hizmetlerinin kalitesi ve çeşitliliğinin artırılarak sporu geniş kitlelere yaygınlaştırmayı, sporun her dalında daha fazla iş ve gelir imkânları oluşturmayı hedefliyoruz. Milletimizin spor ile ilişkisini izleyici olma konumundan çıkarıp, aktif katılımcı bir konuma dönüştürmeyi öncelikli görüyoruz. Büyük yatırımlar sonucunda yaptığımız tesislerin atıl kalmaması ve verimli bir şekilde kullanılması için çalışıyoruz. İllerimizde yer alan spor tesislerinin eğitim kurumlarıyla entegrasyonuna yönelik çalışmalarımız sürüyor. Bu konuyla alakalı Milli Eğitim Bakanlığımızla imzaladığımız bir protokol de söz konusudur.
Ayrıca yine bizim için oldukça önem arz eden mahalle tipi spor tesisleri projemiz var. Bu tesislerin de, ülke genelinde yapımı hızla sürüyor. Bizim yaptığımız, 1250 tesis civarına oluşmuş mahalle tipi saha var. Bunların 780’i tamamlandı, 450 tanesi devam ediyor. Bu tür tesislerle gençlerimiz ve çocuklarımıza rahat spor yapmalarını ve sosyalleşmelerini sağlayacak alanlar yaratmayı amaçlıyoruz.
Bildiğiniz gibi, Türkiye genelinde 29 adet stadyum inşa ediyoruz. Bunlardan beşini bitirip hizmete açtık (Afyon-Antalya-Bursa-Konya ve Mersin). İnşallah en kısa sürede 5 yeni stadımızın yapımını da tamamlayıp hizmete açacağız. (Trabzon-Eskişehir-Gaziantep-Sivas-Samsun). Bununla birlikte 12 stadyumun inşası da devam ediyor. Diğerlerinin ise proje ve arazi çalışmaları hızla devam ediyor.
Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum. Biz, 24 saat yaşayan stadlar yapıyoruz. Tıpkı yurt dışında olduğu gibi. Bu örneklendirmeleri tercih etmem ama Chelsea’nın stadı, bu tanıma uyar mesela ve ne mutlu artık bu örneklere çok da ihtiyacımız yok. Çünkü ülkemizde de bu tanıma uyacak stadlarımız mevcut. Bunlardan biri Beşiktaş'ın stadıdır. Yine Fenerbahçe'nin stadı da buna benzer niteliktedir.
Türkiye şu anda dünya genelinde spor alt yapısına en fazla yatırım yapan ülkedir. Federasyonlarımıza yaptığımız maddi yardımlar bir tarafa, alt yapı desteğimizle dünya genelinde hızla aşama kaydeden bir konuma ulaştık. Tesisleşme faaliyeti süreklilik arz eden bir eylemdir. Bina ya da stad inşa edip kurdele kesmekle sınırlı değildir. O tesisleri inşa etmekten çok daha önemlisi, onların kullanılmasını sağlamak. Bunun için de, gençlerimizi teşvik edecek çalışmalar yapıyoruz. İçi boş binalar, stadlar görmek elbette hepimiz için hayal kırıklığı olur. Biz çalışan, üreten, mutlu, sağlıklı, aktif gençlerden oluşan bir toplum inşa etmeyi arzuluyoruz. Bu sebeple, Bakanlığımızın yalnız tesis inşa etmek ve açılış yapmakla işi bitmiyor. Ülkemizin geleceğini sağlıklı ve başarılı gençlere emanet etmek istiyoruz. Bu gençler sayesinde dünya üzerinde ay yıldızlı bayrağımızın dalgalanmadığı bir karış toprak kalmayacak.
Biz Rio’dan daha iyisini yaparız
- Peki Sayın Bakanım, yalnızca bizim tarafımızdan değil, Avrupa ve dünyanın önde gelen ülkelerinin bakış açısından da bu tesisler göz kamaştırıyor. Ancak yine de son adaylığımızda kıl payı olimpiyatları kaçırdık. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Bu büyük organizasyonu ülkemize getirebilecek miyiz?
- Baştan şunu söyleyeyim; 2024 için adaylığımız söz konusu değil. Ancak 2028 için aday olabiliriz. Bu bir siyasi iradedir. Olimpiyat adaylığı bir anda verilen bir karar değil, bu konuyla ilgili yakın zamanda bir tecrübe yaşadık. Bu tecrübeyi iyi değerlendirmek zorundayız. Nasıl bir yol haritası çizeceğimizi Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız’ın takdirini aldıktan sonra belirleyebiliriz. Çünkü olimpiyatlar salt spor organizasyonları değil. Bir ülkenin uluslar arası arenada saygınlığını etkileyecek, bütün prestijini ortaya koyduğu bir organizasyon. Bizim bu konuda bir çekincemiz yok. Uluslar arası pek çok organizasyona ev sahipliği yapmış ve bu süreçten her seferinde alnının akıyla çıkmış bir ülkeyiz. Bu, artarak devam edecek. Örneğin 2017 İşitme Engelliler Olimpiyatı’nı Samsun’da düzenleyeceğiz, Yine 2017 Kış Gençlik Festivali Erzurum’da yapılacak. Önümüzdeki yıl Avrupa Basketbol Şampiyonası Finalleri İstanbul’da oynanacak. Avrupa basketbolunun en önemli organizasyonu olan THY Avrupa Ligi 2017 Dörtlü Finali de İstanbul'da organize edilecek. Yani, bizim uluslararası anlamda bir eksiğimiz yok. Artık organizasyonları seçerek alıyoruz.
Konuya henüz soğumamış bir örnek vereyim. Rio’da bu yaz düzenlenen Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın organizasyonu çok başarılı değildi mesela. İddialı bir şekilde söylüyorum ki; biz daha iyisini yaparız.
Paralimpik branşlarda kısa zamanda büyük mesafe kat ettik
- Efendim olimpiyatlar deyince aklımıza özellikle engelli sporcularımızın göğsümüzü kabarttığı başarılar geliyor… Ve hiç kuşku yok ki sizin döneminizde bu alanda adeta bir devrim yapıldı… Sporcularımızı ekranlarda gören engelli vatandaşlar için de müthiş bir motivasyon yaratıldı, onlarda evlerinden çıkıp spor yapmaya, hayatın akışına katılmaya başladı. Bu konuda önümüzdeki yıllarda yeni projeler var mı?
- Rio Paralimpik Oyunları’nı 3 altın, 1 gümüş ve 5 bronz olmak üzere toplam 9 madalya ile tamamladık. Ben de Rio’da sporcularımızı yalnız bırakmadım. Orada onları izlemekten gurur duydum. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki mesafenin azaldığını görmek beni sevindirdi. Paralimpik branşlarda kısa zamanda büyük mesafe kat ettik. Gerek sporcu, gerekse alt yapı konusunda her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Yeni tesisler zaten engelli sporcularımıza da hizmet edecek şekilde yapılıyor.
Aksaray’da sadece engelli sporcularımız için bir tesis yaptık. Yapacağımız olimpik enstitü olimpik sporcularla beraber paralimpik sporcularımıza da hizmet verecek. Hepsi birlikte çalışacak. Takım ruhu açısından bu önemli. Ayrıca şunu çok net söyleyebilirim paralimpikteki kaynaşma olimpik kafiledekinden çok daha iyiydi... Motivasyonları üst seviyede. Uluslararası Paralimpik Komitesi’nin (IPC) bazı branşlarda yaptığı kalifikasyon çalışmaları var, biz de aktif bir şekilde bu çalışmaların içindeyiz.
- Sayın Bakanım amatör spor kulüplerimizin sorunlarını yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Ancak birçok amatör spor kulübümüz gerek vergi borçları, gerek başarısız yönetimler nedeniyle neredeyse kapanmak üzere. Bu kulüplerimizin borçları hakkında bir çalışmanız olduğunu biliyoruz. Bu konuda geldiğimiz son durum hakkında neler söyleyebilirsiniz? Kulüplerimize buradan müjdeli bir haber verebilir miyiz?
- Amatör spor kulüplerimizin durumu benim bizzat takip ettiğim bir konu… Vergiyle ilgili çalışmayı, Maliye Bakanlığı son aşamaya kadar getirdi. Bu konuda çok hızlı ilerliyoruz ve bu yasama yılında yasayı çıkaracağız.
Bu yasa değişikliği, sadece amatör kulüplerimizi değil, büyük kulüplerimizi de ilgilendirmekte. Sporun daha popüler dalları yanında bazen ihmal edilen branşlarda büyük kulüplerimizin faaliyet göstermesini teşvik eden, bu alanlarda yapılacak yatırımları kolaylaştıran bir düzenleme olacak.Kulüplerle alakalı başka çalışmalarımız daha var. Bizim açımızdan spor kulüpleri, Türk sporunun ana omurgasını teşkil ediyor. Bu yüzden de onların sırtlarındaki yükü paylaşmak için elimizden geleni yapacağız.
Mesela kısa bir süre önce Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü İşletme Yönetmeliği’nde bir değişiklik yaparak, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüklerine ait olan spor tesislerinin kullanımında alınan işletme ücretine dair düzenlemeler yaptık. Böylece profesyonel futbol ile basketbol, voleybol ve hentbol branşlarında, spor tesislerimizi kulüplerimize ücretsiz olarak tahsis ettik. En üst ligler hariç olmak üzere; bu saydığım dallarda faaliyet gösteren kulüpler, antrenman ve diğer sportif faaliyetlerinde bakanlığımızın bu imkânını kullanabilecekler.
- Türk sporunda bir reform olan Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak imzaladığınız protokol büyük heyecan yarattı. Gelişmeler beklediğiniz gibi oldu mu? Bu protokol bizi nerelere götürecek, beklentileriniz nedir?
- Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız protokol çerçevesinde,yetenek taraması yapacağız. Bu çalışmanın neticesinde; pek çok cevherin açığa çıkacağını ve Türk sporunun yeni yıldızlar kazanacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz Nisan ayında bu protokolü imzaladık, İlkokul 4’ten sonra tüm öğrencilerimizi taramaya tabi tutacağız. Bu taramalarda profesyonel sporcularımız da yer alacak. Tarama sonucunda; öğrencilerimizi, çeşitli spor dallarına gösterdikleri yatkınlık ve yeteneklerine göre gruplandıracağız. Daha erken çağlarda başlayan spor dalları var, bunlar içinde ayrı çalışma yapılıyor. Erken yaşlarda onların gelişimi ile alakalı kabiliyet tespiti ve onları önünün açılması için. Belli dönem geldiğinde okul mu, spor mu ayrımını bitirmeliyiz. Tercih edenin her ikisini de yapabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Spora yönelince bir eğitim eksikliği olacağı düşüncesi ile aileler sportif anlamda geri duruyorlar. Genelde ortaokuldan sonra yaşanan bir süreç bu…
Uluslararası müsabakalarda milli sporcuların aldığı sonuçlara bakarsanız yıldızlar, ümitler seviyesinde iyi gidiyoruz ama sonraki adımda dökülüyoruz. Çünkü sporcu belirli aşamadan sonra haklı olarak gelecek kaygısına düşüyor. İş, eğitim, aile… Bunlara dair endişeler onu spordan koparıyor. Türkiye’de sporcunun istihdam problemini çözmek gerekiyor. Bunun yurtdışında bariz örnekleri var. Mesela Avrupa’nın pek çok ülkesinde; kendi ulusal sporcularını devletin farklı kurumlarında istihdam ediyorlar. Emniyet Teşkilatında, Silahlı Kuvvetlerde, bürokrasinin pek çok kademesinde… Biz de ise bu sistem daha tam manasıyla oturmuş değil. Bu konuda bir sistem oturtabilirsek; Türk sporcusunun geleceğe dair umut ışığı olacağız. Bu da eminim ki bayrağımız için müsabakalara çıkan sporcularımız için büyük bir motivasyon olacaktır.
Ayrıca biz bahsettiğim protokol ile Milli Eğitim Bakanlığı’na ait tesislerin okul dışı zamanlarda gençlik ve spor faaliyetlerinde kullanılmasını da sağlıyoruz. Bunun yanı sıra, bakanlığımızın insan kaynağı ve tesislerinin de Milli Eğitim faaliyetlerinde kullanılabilmesi için uğraşıyoruz. Yine bu protokol MEB’e ait eğitim kurumlarında; gençlik-spor kulüplerinin kurulması ve bu kulüplerin desteklenmesine de önayak olacak. Kısacası protokoldan yana, Türk sporu ve Türk gençliği adına çok ümitliyim.
- Sayın Bakanım, biraz da futbolumuzu değerlendirmek istiyoruz. Tesisler mükemmel, stadlar mükemmel, eskisi gibi tribün terörü yok diyebiliriz, ancak maalesef bu olumlu koşullar tribünlerin dolmasını yine de sağlayamıyor. Sizce neden dolduramıyoruz stadlarımızı?
- Biz, spora teşvik etme adına insanımıza birçok imkân sunuyoruz. Pek çok tesis yapıyoruz. Stadyumlar, spor salonları inşa ediyoruz. Bunları niçin yapıyoruz? Ailelerin ve çocukların hep birlikte spor karşılaşmalarını seyrederek vakit geçirmeleri, takımlarını desteklemeleri için… Biz bu çalışmaları, milletimiz omuz omuza, sportmence, kardeşçe dursun ve sporun içinde yer alsın diye yapıyoruz; birbirine karşı olumsuz hareketlerde bulunanlar için değil… Şunu her zaman söylüyorum; taraftar sporun ana unsuru… Fakat stadyumlarda, salonlarda şiddeti, fanatizmi körükleyen; insanların seyir zevkini de, taraftarlık isteğini de baltalayan; kendi vandalizmini etrafına da dayatan gürültüsü kendilerinden büyük bir azınlık var. Holiganlar… Bizim mücadelemiz taraftarla asla değil, bu holiganlarla. Kimsenin takımının renklerine gönül vermesiyle, onu desteklemesiyle, taraftarlığını marşlarla, bestelerle, tezahüratlarla göstermesiyle elbette bir problemimiz yok. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tribünlere hayat taşıyan, Türk sporunu canlı tutan taraftarlarımızdır. Sahaya saldıran; sporcuya, hakeme, basın mensubuna saldıran; rakibine saldıran; emniyet personeliyle sürtüşen kişiler bizim mücadelemizin muhatabıdır.
Stadyumlarda seyirci azlığını elektronik bilet uygulamasına dayandıran bir takım çevreler de var. Burada şunu da belirtmemiz gerekiyor, e-bilet uygulamasında geçen dönemde bir alışma süreci geçirdik ama bu seneki rakamlara baktığınız zaman geçen seneye oranla çok yüksek bir seyirci katılımı olduğunu görüyoruz. Ayrıca, şiddet olaylarındaki azalmayı, seyirci sayısının görece azalmasına bağlayanlar var. Ben şahsen bu görüşe katılmıyorum. Geçtiğimiz yıl; seyircinin ciddi ilgi gösterdiği, kalabalık karşılaşmalar da yaşandı. Fakat hiçbirinde kayda değer bir şiddet hadisesi yaşanmadı. Bunun sebebi hem bakanlığımızın, hem de emniyet kuvvetlerimizin aldığı caydırıcı tedbirlerdir. Şiddet olaylarındaki bu azalış sebebiyle, artık insanlar aileleriyle maç seyretmeye gönül rahatlığıyla gidebiliyorlar. Bu güzel tablodan rahatsız olup huzuru bozmak isteyen kişi teröristten farklı değildir. Milletin can ve mal güvenliğini sabote etme amacı taşıyan kişinin ağzında slogan mı, yoksa tezahürat mı olduğu mühim değildir. Hem hükûmet, hem de spor camiası olarak; tribünleri karanlığa teslim etmemek noktasında azmimizi devam ettireceğiz.
- Sizce yabancı sınırlamasının kalkması Türk futboluna olumsuz mu yansıyor? Sınırlama sonrası futbolcularımız yurtdışında, Avrupa ve Asya’da forma giymeye de başladılar. Bu konudaki bakış açınız nedir?
- Futbolda rekabet ortamının artmasında kalitenin yükseldiğini görebiliyoruz. Türk oyuncularımız farklı ülkelerde ülkemizi daha fazla temsil etsinler isteriz. Diğer futbolcu kardeşlerimiz de gitsinler ve yurtdışında oynasınlar. Oralarda ülkemizi temsil etsinler. Ülkemize gelmek isteyen yabancıların sayısı ve kalitesi yükselsin. Ümit ediyorum ki altyapılardan daha verimli bir gelişme olsun. Yegâne amacımız Türk futbolunun bir şekilde ilerlemesi ve ben şu anda atılım hâlinde olduğumuzu düşünüyorum. Yapılan uygulamanın bir verimini aldık. Ortaya koyulan futbolun da kalitesinin artmaya başladığını ve rekabet ortamının arttığını görüyoruz.
- Milli maçları takip ettiğinizi biliyoruz. Takım neredeyse baştan yaratıldı. Takım hakkında neler düşünüyorsunuz, Dünya Şampiyonası’na gidebilecek miyiz?
- Ben, A Milli Futbol Takımımızın Dünya Şampiyonası’na gideceğine yürekten inanıyorum. Hatırlarsanız, Fransa’daki Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri öncesinde bir takım çevreler, milli takımımızı yerden yere vuruyorlardı. Ben o zaman da milli takımımıza inandığımı, güvendiğimi ve Fransa’ya gideceğimizi söylemiştim.
Ve çocuklarımız büyük bir özveriyle oynayarak bunu başarmışlardı. Şimdi Dünya Şampiyonası elemeleri oynanırken de aynı düşüncemi, aynı hissiyatımı koruyorum.
EURO 2016 sonrası A Milli Takım'da bir takım değişiklikler oldu ve bu normaldir diye düşünüyorum. Bu durmadan ilerleme gerektiren bir süreç... Yani bir bayrak yarışı gibi… Yeni, genç sporcular gelecek. Onlar da Milli Takım için görev üstlenecekler. Tabi ki tecrübenin de yadsınamaz bir önemi vardır. Zaten bu husustaki en tecrübeli isim şu an milli takımın başında. Fatih Hoca ve futbolcularımıza güveneceğiz. Bu noktada yolumuza en iyi şekilde devam edeceğiz. Milli Takım demek, millet demektir. Biz millete ve onun ulaşabileceği zaferlere inanıyoruz. Yine haklı çıkacağız inşallah.
- Avrupa’da takımlarımız gruplarından çıkacaklar gibi görünüyor, maçları takip edebiliyor musunuz?
- Elimden geldiği kadar maçları takip etmeye çalışıyorum. Avrupa kupalarında zaten kolay maç yok. Takımlarımız ellerinden geleni yapıp mücadeleden asla geri adım atmıyorlar. Hepsinin başarılı olacağını ve bir üst tura çıkacaklarını ümit ediyorum.
Dopinge tavizsiz duruşumuzu dünya sporu takdirle karşılıyor
- Göreve geldiğiniz günden bu yana dopingin kökünü kazımak için yoğun bir mücadele verdiğinize tanıklık ettik. Ve dopingle mücadelenin dünyadaki en üst kurumu olan WADA’nın 18 üyeli yönetim kuruluna seçildiniz. Tebrik ediyoruz. Düşünce ve duygularınız alalım...
- Dopingde, sıfır tolerans politikamız kapsamında gösterdiğimiz tavizsiz duruşu dünya sporu takdirle karşılıyor. Bu kapsamda WADA Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçilerek ülkemizi burada üst düzeyde temsil etmenin mutluluğu ve gururunu yaşıyorum. Sporumuzun temiz ve adil kalması adına yürüttüğümüz çalışmaları uluslararası anlamda da kararlılıkla sürdüreceğiz.”