Alman disiplini!
Yazarımız Hakan Can, son günlerde düşüşe geçen Fenerbahçe'yi masaya yatırdı.

Teknik direktör Daum ile Sportif Direktör Aykut Kocaman bir çok konuda fikir ayrılığına düşüyor. Özellikle Alman teknik adamın, disiplin konusunda verdiği taviz takımdaki adaleti de ortadan kaldırıyor.
Avrupa Kupası'nda oynanacak önemli bir maç günü bu yazıyı yayınlamak ne denli doğru bilmiyorum, ama Fenerbahçe'nin problemi kazanılan ya da kaybedilen maçlardan ziyade organizasyondaki arıza. Aynı suda iki defa yıkanılmaz, yıkanılmıyor. Beşiktaş macerası şampiyonlukla başlayıp hüsranla biten, Fenerbahçe serüveninde iki şampiyonluğun ardından camiayı da yıkıp giden Daum’un “üst üste üç Türkiye şampiyonluğu gibi büyük” hedefler için getirilmesi akılcı gözükse de, olmuyor. Fenerbahçe freni patlamış kamyon gibi uçuruma doğru gidiyor. Aragones’te yeni bir ülke, yeni bir kültür, yeni futbolcular gerekçesiyle hoşgörü belki anlaşılırdı ama Türkiye’yi avucunun içi gibi bilen, futbolcuları ve rakipleri tanıyan Daum’a seyirci kalmak hata olacak. Daum ile belki şampiyon da olunur ama geleceğe oturmuş bir takımdan ziyade enkaz kalacak.
Carlos yürüyor, Güiza sakatlanıyor!
Çoğu Şampiyolar Ligi çeyrek finali oynamış takımda; Selçuk yok, Özer yok, Uğur Boral yok, Deniz yok, Deivid yok, Semih yok, Bekir yok,. Takıma girdiklerinde PAF takımından çıkmış acemi oyuncular gibi gözüküyorlarsa sorun antrenman sahasında ve yüzde 100 teknik adam ile oyuncular arasında. Sürekli oynayan Kazım’ın davranışlarında düzelme yok. Alex sanki Daum’un üstünde. “Gittim, gidiyorum” diyen Carlos yürüse de sahada, bir kez adil davranıp 11’e aldığında müthiş oynayan Vederson kulübede.
“Altyapısı eksik” diye başlangıçta kullanılmayan Topuz ne zaman oynayacağını bilmiyor, aklı kulübede. Güiza antrenmanda kendisine yedek takımın yeleği verilince “Sakatım” diyor gidiyor. Kasımpaşa maçından iki gün önce antrenmana çıkıyor, Güiza’yı karşısına alamayan Daum, hafta başından beri hazırladığı Semih’i bir kez daha kesmeye cesaret edemeyince takım iki forvetle çıkıyor. Emre’siz ve Bilica’sız takımda orta sahadaki tüm oyuncuların yeri değişiyor. Yetmiyor, hoca maçtan sonra “İki forvetle çıkmayı oyuncularım istedi” diyor. Ne yani oyuncular ya üç forvetle çıkmayı isteseler? Ya da “Alex oynamasın hocam hiç koşmuyor” deseler?
Daum’la dans etmek kediyle...
Bu açıklama samimiyse de sıkıntı büyük, samiyetsizse de! Senelik 3 milyon Euro’luk bir maaşla ülkenin en iyi kadrolarından birini çalıştırmak ve yarıştırmakla mükellef teknik direktör oyuncuları istediği için çift forvete dönmüş! Daum ve Daum gibi ithal edilmiş hocalardan beklediğimiz sistem ve omurga kurmasıdır, Alaturkalıklarıyla gündeme gelmesi değil!
Öğrendiğim kadarıyla Aziz Yıldırım sportif direktörlüğe Aykut Kocaman’ı getirdikten sonra Alman teknik adamla sistem konusunda konuşmuyormuş. “Görevimin ne olduğunu süreç içinde anlayacağım” diyen Kocaman hakkında medyada da bir kampanya başladı, başlıyor. Daum da bu boşluğu istismar ediyor. Daum ile dans etmek kediyle çuvala girmek gibi ama Aykut Kocaman yüz ifadesine yansıyan sıkıntıyı aşmak için başkanın kamuoyu ve yönetim nezdinde ‘verir gibi yaptığı’, seneye vereceği yetkiyi kullanmak zorunda. “Kocaman benim işime karıştı” dedirtmemek için Daum’un disiplinsizliklerine, tutarsızlıklarına daha fazla göz yumulamaz. Geminin batışını çaresizce ve kibarca izlerken günün ve geleceğin kaybedilmesi doğaldır ki Kocaman’a da fatura edilir.
Alex’e ceza versen, Kazım dururdu!
Bakmayın Daum’un Galatasaray galibiyetinden sonra, “Aykut Kocaman’a da özellikle teşekkür etmek istiyorum. Bana çok yardımcı oldu” demesine. Sezon başında Kocaman, kampa geç kalan Alex ile ilgili, “Gecikti. Kaptanın bunu yapmaması lazım. Gereken yapılmalı” dediğinde, mazeret belirtmeden günlerce geç gelen ‘Alex’ ceza almak bir yana Daum tarafından takıma alkışlarla karşılatıldı. Kaptanın disiplinsizliğine ceza verilmeyen yerde disiplin de kalmaz. O gün Daum Alex’e ceza verdirmeyi göze alsaydı ne Kazım bunları yapar, ne de Güiza canı sıkıldığında sakatım der canı istediğinde oynardı. Bilica maç öncesi ettiği kavgadan dolayı 3 maç ceza aldığında Daum tarafından anlamlı bir cezaya çarptırılsa, Kazım 2 maçla atlatabileceği bir kırmızı kartı 4 maça taşımazdı. Kazım önce yardımcıya küfredip kırmızıyı gördü. Sonra 4. hakeme küfredip, çıkarken tünelin brandasını tekmeleyerek yırtıp, içeride çekim yapan emniyet personelinin kamerasına vurmuş! Bulaşıcı hastalık gibi değil mi? Aynı Kazım, yaptığı bütün yanlışların yanına kâr kalmasından olsa gerek, Beyoğlu'ndaki eğlence gecesiyle ilgili söylediği yalanla yönetimi de zor durumda bırakıyor.
Emre Belözoğlu neden fırça atıyor?
O zaman antrenmanlarda son derece ciddi bir şekilde çalışan Semih, Topuz ve Özer de her kadro açıklanışında hayal kırıklığı yaşamaz ve küsmezdi. Alex’in dokunulmazlığını gören Emre, ekstra sorumluluk alıp Daum’un sağlayamadığı disiplin için arkadaşlarını saha içinde fırçalamazdı ki; Emre de cezasız kalan bir diğer futbolcu...
Sorumlu Daum’dur. Topuz, Özer, Dos Santos, Cristian ve Emre gibi 5 önemli transfer ile herhangi bir teknik direktör de bu takımı şampiyon yapabilir. Ama bu kadar kötü futbol oynatmak, futbolcuların duygularını yok etmek, işine hiç konsantre olmayan bir teknik adamın başarısızlığıdır.
Daum bu takımın ruhuna ‘disiplini’ işlemeden, ‘adalet’ duygusunu yerleştirmeden çözüm zor gözüküyor. Aziz Yıldırım’ın tarifi ve yurtdışındaki uygulamalara bakınca ‘sportif direktör’ün teknik direktörün üstünde olduğu bir gerçek. Kocaman teknik konularda işe karışmasa da, idari konuların tamamında yetkisini kullanarak disiplini sağlamalıdır. Türkiye’deki pek çok Fenerbahçeli’den daha iyi Fenerbahçeli olan Kocaman’ın aslında teknik direktör olması sorunmuş gibi gözüküyor. Ancak, sportif direktörün teknik direktör ehliyetine de sahip olması avantajdır!
Kocaman’ın “O ne der, bu nasıl algılanır” endişesiyle disiplinsizliklere seyirci kalmaması, yetkinin verilmesini beklemek yerine alması gerek. Yoksa, hocanın maç konuşması yaptığı sırada futbolcuların bir kaçı tuvalette, bir ikisi de banyoda olur ki; bu tablodan, iyi mücadele, yardımlaşma, başarı çıkmaz!
Milyonlarca taraftarın tasarruflarıyla dev bir bütçeye kavuşan Fenerbahçe kulübünde futbol takımı yalnızca Daum’un keyfiyetine bırakılamaz...
Hakan Can