Fanatik yazarları Dortmund - Beşiktaş maçını yazdı
MEHMET DEMİRKOL: SIFIRA SIFIR
Dortmund, haftasonu sinirlerini fazlasıyla bozan Bayern maçının rövanşına çıkmış gibi başladı. Hırslı bir baskıyla... Sergen Yalçın ise, Ajax deplasmanı mantığıyla, 5 kesici, 4 fizik oyuncu artı Umut Meraş’la... Ancak fizikle Dortmund’la mücadele etmek kolay değil. Bu hemen anlaşıldı. Çünkü presleri çok gerçek ve çok dinamik...
MEHMET DEMİRKOL: SIFIRA SIFIR
Yalçın’ın geçen sene başarı sağladığı ön alan presinin 3-5 kademe iyisini yapabilen bir takıma karşı topu boşluklara hızlı ve mümkünse uzun, isabetli paslarla taşıyabilmek lazım. Yani topa hükmetmek. Ama Sergen Yalçın’ı suçlamak da zor. Çünkü bunu yapabilecek formda çok fazla oyuncusu yok.
MEHMET DEMİRKOL: SIFIRA SIFIR
Yine de merkezde pası daha iyi oynayabilen eldeki oyuncularla çıkmak, fizik bir mücadeleden daha doğru olabilir miydi diye sormalı. Misal Topal- Souza ikilisini savunmanın önüne koymak yerine Ghezzal’ın ortada olduğu dört ya da üç merkezle topu oradan çıkarabilir miydi? Tabii bu oyunun asıl ihtiyaç duyduğu adamlar Salih ve Oğuzhan ama onlar bu sahne için ideal formdan çok ama çok uzak.
MEHMET DEMİRKOL: SIFIRA SIFIR
Şampiyonlar Ligi macerasında Sergen Yalçın’ın ne temel planını ne de maçlara özel oyunlarını herhangi bir olumlu sonuç doğurdu. Maalesef üç rakip için de çözmesi kolay maçlar oldu. Asıl kötü olan bu. Umarım bu hocaya önümüzdeki dönem için yapılması gerekenler konusunda bir uyanış imkanı sağlar. Çünkü maalesef bu çok eski bir futbol. Hiç işlemiyor.
ALİ ECE: DAHA KÖTÜSÜ OLMAMALI
Maçın 38. dakikasında Dortmund’un 10, Beşiktaş’ın ise maalesef sıfır gol girişimi vardı. Sahaya çıkan Beşiktaş 11’i hangi kriter ve hedefe göre belirlendi, üstüne saatlerce düşünsek yine beyhude. Beşiktaş form grafiği, puan tablosu nasıl olursa olsun herhangi bir maça hedefsiz çıkamaz.
ALİ ECE: DAHA KÖTÜSÜ OLMAMALI
Şampiyonlar Ligi grubunu 0 puanla bitirmek ile 1 puanla bitirmek arasında moral motivasyon açısından 1 puandan daha büyük bir fark var. Lakin bunu ne teknik direktör Sergen Yalçın ne de Beşiktaş’ta görev alan herhangi birisi farkında bile değil gibi. Hem Rosier hem de Rıdvan’ın beklerde olmadığı, Josef’in yanında Mehmet Topal’ın, hücum hattında da Kenan Karaman’ın olduğu bir ilk 11 adeta ofansif açıdan hiçbir planım, hedefim yok ilk 11’i!
ALİ ECE: DAHA KÖTÜSÜ OLMAMALI
Kenan Karaman ilk 45’te futbolcudan çok bir sihirbaz gibiydi, kendisine gelen tüm topları herkesin gözünün önünde kaybetti! Etrafı yüzünden Josef’in bile kötü oynadığı ilk yarı olabilecek en kötü şekilde bitti: Fransız hakem VAR’ın uyarısına rağmen en fazla sarı çıkartabileceği pozisyonda Welinton’un hareketine hem kırmızı hem de penaltı verdi.
ALİ ECE: DAHA KÖTÜSÜ OLMAMALI
Hakemin kararı yanlış olsa da bu sezon yaptıkları bunca saçma hatadan sonra Welinton veya Vida ile stoperde başlamak da sistematik bir hata. Misal Ersin, maçı 1-0’a getiren pozisyonda yememesi gereken cinsten bir gol yedi ama en azından bunu farkında; golden sonra utandı, sıkıldı, kendisine dert etti. 53’te Reus’un halı sahada oynar gibi yürüyerek attığı golde önündekilerin pasifliği, durumu kendilerine sorun etmemeleri Beşiktaş’ın en büyük sorunlarından birisi.
ALİ ECE: DAHA KÖTÜSÜ OLMAMALI
Zurnanın son deliğidir
Beşiktaş formasıyla arada sırada kötü oynayabilirsin ama sürekli kötü oynarken bir yandan da kötü mücadele edemezsin. Berbat gidişatı değiştirmek istiyorsa Sergen Yalçın’ın bu asla tahammül edilemez büyük sorunu bir an önce çözmesi gerekiyor. Devler Ligi’ndeki 0 puan artı lige kötü başlama başarısızlığı ile geçen sezonki çifte şampiyonluk başarısı, liyakat muhasebesinde birbirini nötrleyebilir.
ALİ ECE: DAHA KÖTÜSÜ OLMAMALI
Lakin sezonun kalanında Beşiktaş forması giyenler böyle devam ederse fatura çok daha ağır olur. Rakip korner kullanırken, Beşiktaş forması giyen herhangi bir oyuncunun zahmet edip zıplamaması bile zurnanın son deliğidir, daha kötüsü olmaz, olmamalı!
CEM DİZDAR: SADECE ÇIRPINIŞ
Sorunları tespit edilemediği için kaynağa inerek çözüm üretilemeyen Beşiktaş’ın ligdeki durumunu anlamayı kolaylaştıran bir ilk devre izledik! Beşiktaş, bir futbol maçında olan biteni anlamamıza yardım edecek tüm istatistiklerde sıfır çekmişti. Karşı kaleyi öyle ya da böyle görecek bir düzen tutturamadığı gibi kalesini koruyacak bir organizasyonu da yoktu.
CEM DİZDAR: SADECE ÇIRPINIŞ
Sadece çırpınış! Tüm takım savunmadayken yenilen üçüncü gol maçı anlatan Melih Gümüşbıçak’ın "halı saha" benzetmesinden daha dramatikti. Beşiktaş çalışmadığı bir derste sözlüye kaldırılmış öğrenci gibi çaresiz, mecalsiz ve şaşkındı. "Sıfır!"larla başladığı maçı "sıfıra yakın"larla tamamladı. Şimdi, tıpkı Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi bahsini sıfır puanla kapatması gibi birkaç soruyla kapatalım bu bahsi.
CEM DİZDAR: SADECE ÇIRPINIŞ
Ligimizin son şampiyonu neden çalışmamış görünüyordu? Yoksa acaba gerçekten yeterince çalışmıyor muydu? Borusia Dortmund da sakatlıklar ciddi sorundu ama oyun kurgusu açısından sorun var gibi miydi? Peki, bizde sıklıkla kullanılan "Bu seviye bambaşka bir seviye" diye başlayan onca anlatının içine serpiştirilen "Tecrübe kazandık" avuntusu yetiyor mu hepimize? Kazanılan onca "tecrübe" ne işe yaradı bunca yıldır?
CEM DİZDAR: SADECE ÇIRPINIŞ
Evet, Şampiyonlar Ligi başka bir seviye ancak bu bahaneyle saçılan onca para da bizim için bambaşka bir seviye değil mi? Ne dersiniz, bu gidişe ülkedeki her takım düzeyinde "dur" demek gerekmez mi? Yoksa daha da sürdürmek mi gerek bu hiçbir işe yaramaz politikaları? Bu ve benzeri onca maç bize tüm bu soruların yanıtlarına dair ipucu vermiyorsa işimiz gerçekten "zor"dan da öte demektir.