Türk spor tarihinin en önemli günü
Olimpiyat Oyunları'na 5. kez adayız. İlk kez bu kadar iddialı, ilk kez bu kadar inançlıyız.

Biliyoruz, fazlasıyla hak ettik. İki rakip; Tokyo ve Madrid’den eksiğimiz yok, fazlamız var. Son sözümüzü söyledik, bekliyoruz. Bu gece Buenos Aires’te ‘İstanbul’ sözcüğünü duymak istiyoruz. Bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi için artık saatleri sayıyoruz
Favoriydik ama...
Şartlar 'İstanbul' diyor ama yazarımız Hamit Turhan son düzlüğe farklı girdiğimizi söylüyor.
Haberin Devamı ›
Bugün yapılacak seçimde Tokyo, İstanbul ve Madrid’in bir adım önünde gözüküyor. Bunda 2024 ve 2028 planları da önem arz ediyor. 2020 sonrası aday çıkarmayı düşünen Avrupa ülkeleri tercihlerini Japon Başkenti’nden yana kullanabilir. Aynı senaryo Arap ülkeleri için de geçerli. 2020’den elenen Doha, olimpiyatı alan ilk İslam ülkesi olma onurunu İstanbul’a bırakmak istemiyor. Siyasetteki dalgalanmayla ekonomik göstergelerdeki sapmalar da aleyhimize işleyen diğer faktörler
Yıllardır yattığımız olimpiyat rüyası bugün gerçekleşecek mi, yoksa bundan sonra da rüya görmeye devam mı edeceğiz? Arjantin’in Başkenti Buenos Aires’te yapılacak IOC Kongresi’nde TSİ 23:00’de bu soruların cevabını bulacağız. Aday kentler oylama öncesi son sunumlarını yaparak kararsız delegeleri etkilemeye çalışacak. İstanbul bu kez yarışın favorilerinden biri olarak gösteriliyordu. Ta ki, Gezi olayları başlayana kadar. Gezi sürecinde hükümetin sert tutumu ve yapılan gösterilerde polisin göstericilere uyguladığı orantısız güç bir anda havayı değiştirdi. Ardından yanı başımızda patlak veren Suriye ve Mısır kriziyle Türkiye’nin bu konudaki şahin politikası da, tüm dünyayı Türkiye’nin dış politikasında bir eksen kayması olduğu görüşüne itti.
Gezi’yle başlayan süreç
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iç politikada giderek otoriterleşen bir dil kullanması, dış politikada ise sürekli İsrail’i ve Batı’yı hedef alan sert demeçleri rüzgarı bir anda tersine çevirdi. Güneydoğu’da uygulamaya konan ‘Barış süreci’nin bir türlü istenilen ivmeyi yakalayamaması da endişeleri artıran etkenlerden biri oldu. Son zamanlarda ekonomik göstergelerde artan negatif değerler ve uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı uyarılar da cabası. Oysa 2020 adaylığımızda en büyük kozumuz giderek büyüyen ekonomimiz ve devletin koyduğu iradeydi. Devletin iradesinde bir değişiklik yok. Ancak siyasette ve ekonomide yaşanan olumsuzlukların elimizi zayıflattığını söyleyebiliriz. Başbakan Erdoğan’ın Rize’de yaptığı bir konuşmada “Kadınlara ayrı, erkeklere ayrı olimpik yüzme havuzu yapılacağı” şeklindeki sözleri de İstanbul için oluşan puslu havayı biraz daha koyulaştırdı. Bunun olimpik ruh açısından kabul edilemez olduğunu, dış basında da manşetlere çıktığını unutmayalım! Lozan’da yapılan son sunumda Tokyo’nun sportif değerleriyle ön plana çıkması, İstanbul ve Madrid’in ise altyapı ve şehircilik konseptine daha çok atıfta bulunması da aleyhimizde etki yapan unsurlardan. Tabi bir de işin doping boyutu var. Doping skandallarının aleyhimize mi lehimize mi işleyeceği tartışma konusu. Türk delegasyonu, yakalanan 31 sporcunun, Türkiye’de ‘dopinge sıfır tölerans’ın bir göstergesi sayılacağı ve lehimize bir hava yaratacağı görüşünde. Umarım haklı çıkarlar.
IOC’deki grift ilişkiler!
Bir de meselenin geleceğe dönük senaryolarla ilgili perde arkasında yaşanan bölümü var. Buenos Aires’te IOC’nin yeni başkanı da seçilecek. 6 aday başkanlık için yarışacak. Seçimin favorisi olarak Alman Thomas Bach gösteriliyor. Hatta, eski IOC Başkanı İspanyol Samaranch’ın da desteklediği Bach’ın seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Samaranch-Bach işbirliğinin, Madrid’in oylarında neden olacağı artışı kestirmek için kahin olmaya gerek yok. Bir başka yakın temas ise Bach ile Milli Olimpiyat Komiteleri Birliği (ANOC) Başkanı Kuveytli Şeyh Ahmed Al-Sabah arasında gerçekleşiyor. Kuveytli yatırımcılar, Bach’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu şirketin ana hissedarları. Yani Bach ve Al-Sabah etle tırnak gibiler! Doha’nın 2020’de finale kalamadığını, 2024 ve/veya 2028’e daha güçlü hazırlanacağını, olimpiyat ve paralimpik oyunlarını düzenleyen ilk İslam ülkesi olma onurunu İstanbul’a kaptırmak istemeyeceğini düşünecek olursak Buenos Aires’teki hassas dengeleri biraz daha iyi kavramış oluruz. Yani sözün özü şu: Avrupa’nın bir bölümü ile Güney Amerika’nın hemen hemen tamamının Bach-Samaranch yakınlığı nedeniyle Madrid’den yana irade göstereceği, Arap ülkelerinin de Al Sabah’ın yönlendirmesinde Madrid ve Tokyo tercihlerinde bulunacağı beklentileri oldukça yaygın. Tokyo’nun şansını artıran bir diğer etken ise, 2024’e aday olmayı düşünen Avrupa ülkelerinin, aynı kıtaya arka arkaya ikinci kez oyunların verilmeyeceği gerçeğinden hareketle İstanbul ve Madrid’e sıcak bakmamaları.
Girişmen’e sunum yaptırılmalı
Bütün bu karamsar tablodan sonra şu soru akla gelebilir: Peki, bizim hiç mi şansımız yok? Elbette var. Ama çok fazla olan şansımızı biz kendi ellerimizle zayıflattık, zayıflatmaya da devam ediyoruz. Bundan bir kaç ay önce favoriydik. Tokyo ile atbaşı gidiyorduk. Çok başarılı bir ekip çalışmasına, hazırlanan kusursuz adaylık dosyasına, oy kullanacak ülkelerin büyük bölümünün sempatisine rağmen, değişen dengeler nedeniyle favoriyken plase olduk. Şimdi ince hesaplar yapmak zorundayız. Madrid ilk turda elenirse, İspanya ve Güney Amerika’nın oylarını alabileceğimiz hesaplanıyor. Mümkündür. Türk heyetinin Buenos Aires’e gitmeden önce lobi faaliyeti için son seferini Güney Amerika’ya yaptığını düşünürsek kazanmamız açısından İspanyollar ve onların kontrolündeki Latin ülkeleri kilit rolü üstlenecekler gibi gözüküyor. Belki de söylenmemiş son söz vardır ve o da çok etkili olacaktır. Örneğin; sunumdaki sürprizlerden biri Lozan’da ayakta alkışlanan Paralimpik Şampiyonu Gizem Girişmen olabilir. Girişmen’in tekerlekli sandalyesi ile kürsüye çıkıp yapacağı duygusal bir konuşma kararsız delegelerin ruhuna hitap edebilir ve son anda fikir değiştirebilirler. Son olarak şunu söylemeliyim: IOC’nin, çok uluslu dev şirketlerin ve uluslararası finans-kapital kuruluşların kontrolünde içe kapanık, masonik bir organizasyon olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım. Yukarıda sıraladığım ve aleyhimize işleyen politik ve ekonomik parametreleri de bu realite ışığında değerlendirelim!
Hamit Turhan