MENÜ

Dil sürçmesidir!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Öğrenim gördükleri (!) Amerika’dan o günlerde İstanbul’a gelen, hazır gelmişken de bu büyük mücadeleyi izlemek isteyen bir grup taraftarın attığı taş ve koltuklarla ilginçtir, kendileri gibi büyük bir rastlantı sonucu ülke dışından Belçika’dan Trabzon’a gelen gurbetçi ailenin minik Büşra’sının başının yarıldığı maçtı. Bu olaylara neden olan taraftarı korumaya alan kulübe ceza verilsin mi, verilmesin mi tartışmalarına katılan Başbakan, herkesin yüreğini dağlayan Büşra’nın başındaki kan, yüzündeki korku ve ağlamalarına karşın, “Neden ceza verilsin ki, onlar misafirdi!” deyince kopmuştu kızılca kıyamet. Onun temennisi, emir sayıldı, ceza verilmedi. Türkiye’de başlattığı bir ilkle ödüllendirileceği yerde neredeyse suçlu ilan edilen Kulüp Başkanı, bugün gereksiz gibi duran bir protestoyla görevinden istifa etti. Sonra yerel seçimler ve ülkenin gündemine bomba gibi düşen yakınma: “Trabzon’u kaybettik anneciğim.” Öykü bu! İki tarafın o olaydan sonra yıldızı barışmadı. Halbuki Başbakan da bu ülkenin bir vatandaşıdır ve her vatandaş gibi bir takım tutabilir. Bunu açıklaması da bir çağdaşlıktır. Yanlışlık görevde olduğu sürece taraf olmasındadır. Neyse daha sonra bu olayla ilgisi olmadan hak ettiğine inandığımız Trabzonspor Kulübü Eski Başkanı Faruk Özak’ın Bayındırlık Bakanlığı’na getirilmesi buzları eritir gibi oldu. Başbakan’ın, kendi dönemine sadece 500 metresi denk düşen muhteşem törenli yol açılışına Trabzonspor, Başkan, Yönetici ve kampı bırakarak gelen teknik adam düzeyinde temsil edildi. Orada, “Şampiyon olmamız engellenemez” diyen küçük bir gruba da, Kasımpaşalı edasıyla,”Oldunuz da engelledik mi?” şeklindeki yanıt ortamı yeniden gerdi ve sezon açılışındaki siyasilerin Faruk Özak hariç hemen hepsini hedef alan “yuh çekme” olayına gelindi. Ama nedense sadece Başbakan’ın Trabzon’daki adamları, yangına körükle gitmekte sakınca görmedi. Başbakan’a yaranma adına dozu öyle kaçırdılar ki; “Trabzon’a Bakanlık verdi daha ne yapsın?” diyerek partilileri çok saygın bulduğumuz Faruk Özak’ı küçümsediklerinin farkına bile varamadılar. Son olarak da, “Trabzon halkı onurlu ve haysiyetlidir. Başbakanına hakaret edecek kadar alçak ve şerefsiz değildir!” denilerek olay çığırından çıkarılmıştır. “Yuh çeken” grup çok küçük azınlıktır. Ama telgraftaki duyguların samimi olmadığında hem fikir olan herkes - bu satırların yazarı da dahil - “yuh çekmenin” üzerinde doğal olarak çok da durmamıştır. Bu mantığa göre stadyumdaki herkes o kategoridedir. Bir bilim adamı olarak, siyasetten önce ömrünü şerefli - şerefsiz ayırımı yapmadan insan yaşamına adamış bir kişi olarak adam gibi adamlığına bizim de kefil olabileceğimiz hocamızın dili sürçmüştür eminiz. O yüce makama kendisini getirenler arasında ima ettiği sıfata dahil olanlar da vardır çünkü, düzeltecektir. Aman hocam, o sandık var ya..!

YORUM YAZ