MENÜ

Biraz ayıp olmuyor mu?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Şu andaki görüntü iyi. Ümraniye’de Tigana rüzgarı esiyor. Eskisi gibi bir yönetim, yetkili ve yetki karmaşası yok. Ancak takımı alıp İnönü’ye çıkardığınızda işte burada sevgi ve saygıda sınırlama var. Herkes dilediği sporcuyu sevebilir. Bu mevcut kadroda da olabilir. Daha önce Beşiktaş formasını giyenlerde de. Ama işin dozunu kaçırmamak şartıyla. ‘Nasıl yani?’ diyeceksiniz. Hani şu birkaç haftadır kapalı tribünde söylenen var ya ‘Fransız’ için. Beşiktaş taraftarı, ‘Fransız’ın şarkısını söylerken onun kendisini değil formaya olan sevgisini sahadaki mücadelesini örnek aldıklarını söylüyor. Hayır arkadaşlar hayır. İşi biraz abarttınız. Fransız parayı babasından çok seviyor. İnanın bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Beşiktaş hiç umurunda değil. Onun bütün derdi para. Havaalanında yeri öpmesi, İnönü’ye çıkması, çimleri yemesi, tribüne gelmesi hepsi yalan. Oynuyor öyle bir oynuyor ki, Türk insanının da duygularıyla oynuyor. Sorun bakalım Mesut kardeşime, Bayram kardeşime onu Türkiye’ye getirmek için neler vaadettiler. Ben geçen sezon Beşiktaş Kulübü’nden giderken, Fransız’ın Murat Toker kardeşimle beraber sponsor firmalarından Carsberg’in locasında birbuçuk saat Pascal ile beraber oldum. O gün orada ondan utandım. Nasıl bu adama Beşiktaş forması teslim edilir diye. Ve bugün malesef buna çanak tutan yönetici kardeşlerimiz bile var. Ben şunu isterdim. Bilhassa kapalı tribündeki arkadaşlardan. Sahada Beşiktaş ruhuyla oynamasını istedikleri sporculara adını bile anmak istemediğim Fransız’ın değil, başta Hakkı Yeten olmak üzere, Şükrü Gülesinler, Yusuflar, Sanlılar, Vedatlar, Rızalar, Ulviler, Mehmet Ekşiler, İstanbulspor’dan gelen kaleci Meteler, Gökhan, Ali, Metin, Feyyaz, Fikret ve takoz Recepler’in sahaya koydukları Beşiktaş ruhunun çağrılmasını isterdim. Çok iyi oynayan ve bizleri de oynatan Fransız’ın lütfen bir daha Beşiktaş tribünlerinde isimlerini duymak istemiyorum. Yukarıda isimlerini saydığım ve unuttuğum Sabri, Samet, Ziya, Mehmet ve bütün kardeşlerimize biraz değil çok ayıp ediyoruz, hem de çok.

YORUM YAZ