MENÜ

Övülesi bir tutum

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in basın toplantısının ardından gazeteden bir değerlendirme yazısı istediklerinde kendimce şöyle basitleştirici bir formül buldum. Konuşmayı bazı başlıklara ayırdım ve o başlıklarla ilgili “Katılıyorum/Katılmıyorum” türü bir metin tasarladım. Ancak öyle başlıklar da vardı ki, onlar için ancak, “Ne denildiğini tam olarak anlayamadım” ya da kısaca “Anlayamadım” demek zorunda kaldım. Buyrun Güneş’in söyledikleri ve benim yaklaşımım;

Takımın durumu

Katılıyorum: Güneş’in hedefi oynayanlar ve izleyenler açısından sahada her daim pozitif bir takım olması. Kazansa da kaybetse de bu ilkesinden şaşmıyor ve bu övülesi bir tutum. Kazandığı maçlardan sonra bile eksikleri söylemekten geri durmuyor ki bu gerçekçi tutum, takımın daima ‘yüksek irtifa’da kalmasını sağlıyor. Bu sahadaki ‘yüksek irtifa’ya tribünler de katılınca Beşiktaş ligin en izlenesi takımı oluyor. Geçen sezon ki takım ile bu sezon arasına çektiği kalın çizgi konusunda da son derece haklı buluyorum...

Oyuncuya bakış

Katılıyorum: Olcay ve Tolga örneğinden hareketle, kazanma motivasyonu taraftar üzerinde takımda sürekli ‘yıldız görme efekti’ne -daha doğrusu kazanamasa bile bir ‘yıldıza sahip olma’ arzusuna - neden olmakta. Bu da futbolcular arasında ayrımcılığa varan bir tutum yaratıyor. Oysa, her oyuncu kişisel özelliğiyle takıma en az bir ‘yıldız’ kadar katkı verir. Beşiktaş için canlı örnek Atiba’dır... ‘Yıldız saymadığını’ hor gören taraftar esasen ‘endüstriyel futbol’un güç zehrini içmiş kişidir. kAtılıyorum: Şenol Güneş her oyuncusundan ne zaman verim alacağını bilecek kadar bilgi ve tecrübe sahibi bir teknik adamdır. Ne var ki, bazı oyuncular teknik adamlara onların kendilerine yardım ettiği kadar yardım etmez. Bu biraz da ‘öğrenme kapasitesi’ ile ilgilidir. Sakat Caner, Veli ve Ba bir yana Cenk ve Oğuzhan gibi ‘çalışma konusu’nda uyardığı oyuncuların gelişmek için bu uyarılara dikkat kesilmelerinde hem kendileri hem takım için yüksek fayda var...

Oyuncu performansları

Katılıyorum: Hoca zımnen de olsa kurada Lyon yerine daha ağır bir takım olan Manchester United’ı istediğini belirtiyor. Eğer böyle bir kura olsa Beşiktaş’ın işi şimdiye göre daha kolay olurdu. Ancak Beşiktaş bu eşleşmeden de doğru plan ve doğru oyunla çıkabilecek kapasiteye sahip bir takım. kAtılıyorum: Aboubakar’ın seri ‘kırmızı kart’ları gereğinden fazla abartıldı. Güneş, oyuncusuna hem yaklaşıp hem de sahip çıkarak ligin son diliminde ondan istediğini almayı hedefliyor. Bence de alacaktır.

Aboubakar sorunu

Katılıyorum: Aboubakar’ın seri ‘kırmızı kart’ları gereğinden fazla abartıldı. Güneş, oyuncusuna hem yaklaşıp hem de sahip çıkarak ligin son diliminde ondan istediğini almayı hedefliyor. Bence de alacaktır.

Lyon konusunda uyarıları

Katılıyorum: Hoca zımnen de olsa kurada Lyon yerine daha ağır bir takım olan Manchester United’ı istediğini belirtiyor. Eğer böyle bir kura olsa Beşiktaş’ın işi şimdiye göre daha kolay olurdu. Ancak Beşiktaş bu eşleşmeden de doğru plan ve doğru oyunla çıkabilecek kapasiteye sahip bir takım.

Yabancı oyuncu sayısı

Katılıyorum: Yabancı sayısı konusuna özellikle batı toplumlarındaki yaşama kültüründen örnek vererek yaklaşması son derece yerinde. Güneş, geçici çözümler değil kalıcı ve geliştirici hedefler için uğarışılması gerektiğini belirtirken esasen futbolun ülkemizde şu an içinde bulunduğu ‘çözümsüz görünen yapısal sorunlar’a da dikkat çekiyor. Oyuncu ve teknik adamlara sorunların çözümüne katkı konusunda yetki isteyerek önemli bir ufuk açıyor.

Video hakem uygulaması

Anlayamadım: Uygulamayı hem olumlu bulup hem de, “Futbolun akıcılığını engellemesini doğru bulmuyorum” demesini anlayamadım. Teknoloji girince oyunun özü nasıl bozulmamış olacak? Örnek verdiği en üst seviye maçta bile üst seviye hakemler ‘hata yapmış ve teknoloji tarafından düzeltilmiş’ birileri haline geliyorsa oyunun özü nasıl korunacak? Bir, iki santimlik ofsaytlar oyuna ‘adalet’ mi getirecek? Kanımca, gerçek sorun olan takımlar arasındaki güç eşitsizliğine odaklanmak konuya daha doğru yaklaşmaktır. Bu arada bizdeki maçlara ‘yabancı hakem’ isteyen arkadaşlar da sanırım Fransa-İspanya maçında olanlardan sonra iddialarından da vazgeçerler!...

Hafta sonu eğlencesi olarak futbol

KATILMIYORUM: Futbol insanların düşünme biçimlerini belirleyecek kadar ciddi bir oyundur ve basit bir hafta sonu eğlencesine indirgenemez. Çünkü insanlar takım kimliğine sadece hafta sonu izledikleri maç süresince sahip çıkmazlar. Örneğin, 3 Temmuz süreci ve Fenerbahçe taraftarının durumu... Tam tersi taraftarın büyük bölümü bu oyunu yaşamın her anında içinde hisseder. Ayrıca futbol zikredildiği gibi sadece 'seyirlik' bir oyun değildir. Maça giden insanlar hafta içinde bir biçimde maç yapan, konuşan ya da oyun üzerine okuyan birileridir ve bu anlamda yaşamlarını anlamlandırırken futbolun kavramlarını da sık sık kullanırlar.

YORUM YAZ