MENÜ

Fikstür avantajı yok

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Fikstür avantajı kavramanına inanmıyorum. Hele de Fenerbahçe’nin ikinci yarıda derbileri evinde oynuyor olmasının şampiyonluk yolunda belirleyici bir fark yaratacağına hiç... Ancak illa fikstürden
bahsedeceksek başka gerçeklere de bakmamız gerekir:

-Sarı-Lacivertliler’in 10 deplasmanı var. Ve bu rakiplerinden fazla.
-Evindeyse şampiyon olmamış sadece 4 rakibi olacak. Yani en azından kağıt üzerinde evinde mutlak kazanacağı planlanan maç sayısı az.
-Daha da ötesinde bu maçlardan sadece biri, belirleyici haftalarda oynanacak. 29. haftadaki Balıkesir maçına kadar sadece 21. haftada Akhisar’ı konuk edecekler. Diğer maçları Trabzonspor, Galatasaray, Beşiktaş ve Bursa’yla... Yani bir derbi, bir deplasman gitgeliyle geçecek 12 haftadan bahsediyoruz.

Dolayısıyla var olan fikstüre bir dezavantaj denemese de bariz bir avantajdan bahsetmek asla mümkün değil. Unutmamalı geçen sene Fenerbahçe şampiyonlardan Galatasaray ve Bursa’yı yenmiş, diğer iki maç berabere bitmişti. İlk yarıda oynadığı -her ne kadar zor maçlar olsa da- 7 deplasmandan 3 galibiyet çıkarabilmiş Fenerbahçe’nin bunun ötesine geçmesi gerekecek. İşin kilit noktası bu. Fenerbahçe için belirleyici olacak 29. hafta geldiğinde yarışta ya da geçen yılki gibi şampiyonluğu almış olması için vites artırması şart.

Tecrübe mi, yaş mı?

Bu gitgelde Fenerbahçe’nin en önemli silahı tecrübesi olabilir. Volkan 13, Egemen 14, Caner, Mehmet Topal ve Gökhan 8, Meireles ve Alves 11, Kuyt 12 ve Emre tam 18 yıldır büyük takım formasıyla mücadele etmeye alışık. Bu tecrübede bir takımın sadece Türkiye’de değil, dünyada eşi benzeri azdır. Ve yarım sezonluk zorlu bir mücadeleye çıkıyorsanız bu iyi bir silahtır. Kuşkusuz orta vadede hızlı bir yenilenmeye ihtiyaç olduğu kesin. Ancak bu büyük bir avantaj. Burada eksik kalan nokta gol ayakları anlamında tecrübe ve duygusal açıdan takımın oldukça gerisinde olması. Bu bir transferle çözülecekse adı geçen oyuncuların hemen tamamı çözüm olabilir. Özellikle Meier ve Dzeko’nun ekstra bir katkı vereceği kesin. Gomis içinse aynı iyimserlikte değilim. Çünkü Fenrbahçe’nin bir garanti golcüye ihtiyacı var, bir forvete değil. Sadece Emre, Caner ve Gökhan’ın pasları dahi Meier ya da Dzeko’yu bu ligde başka bir noktaya getirir.

Alper ve santrfor

İsmail Kartal’ın ligin son iki haftasında oturttuğu oyun, takımı öncekinden 2 kişi daha kalabalık yaptı. Emenike ruhen ve fiziksel açıdan Dünya Kupası yıkımın altında ezilmiş, yok olmuştu. Sow da çizgi oyununu Yanal dönemindeki seviyede yapmak bir yana rolününün dışına çıkıyordu. Çok içeri girerek Caner’e koridor yaratmanın dışında onu yalnızlığa itti. O da savunma kalabalıklarının arasında kayboldu. Alper devreye girip, Sow santrfra geçince iş değişti. Caner yardımcı buldu. Emre ve Raul’un yapamadığı delicilik işlerini üstlendi. Sow da net bir rol sahibi oldu. Gana’ya attığı son saniye golünden çok daha rahat pozisyonlar yakaladı ama gol atamadı. Ancak buna üzülmek saçma. Çünkü bunun öncesinde Fenerbahçe hücumcuları neredeyse demarke şut bulamadan maçları tamamlıyordu. İşi Kartal çözdü, geç de olsa... Tam raya oturmuşken aranın gelmesi büyük dezavantaj oldu.

Emre ve Egemen

Emre 16 lig maçında 13 kez sahaya çıktı. Bu Emre’nin kariyerinde az görülen bir yüzde. Bu boş bir performans da değil. Topal’ın dünya klasındaki varlığını tamamlayan bir akıldan bahsediyoruz. Eğer bu yüzde, ikinci yarıda da devam ederse sezonun en önemli oyuncusu olacağı kesin. Alper’in 11’e girmesiyle, Emre’nin kat etmesi gereken mesafe azaldı. Ayrıca topla ilişkisinde daha efektif açılım var. Onun varlığı ve performansı takım için çok önemli. Bunlardan biri de yerine konulmaz olan Egemen. Fenerbahçe’nin takım boyunu ayarlayan o. Takımı arkadan destekleyip yerinde müdahalelerle gereksiz ve yorucu geriye koşuların sayısını azaltıyor. O ve Emre olmazsa Fenerbahçe büyük sorun yaşar.

YORUM YAZ