MENÜ

Koyun!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Kendimi bildim bileli gruplar, grupçular, ama en çok da Bayülken masallarıyla büyüdüm. Kavgalı, hakaretli, küfürlü kongrelerle, istikrarsızlıkla, anlam veremediğim kaoslarla, şaşâlı transfer tefrikalarıyla yetiştim.
Milyonlarca Fenerbahçeli gibi, kulübün birbirlerine diş bileyen kongre ağalarının elinde oyuncak haline getirilmesinden sinire keser, ifrit olurdum. Bu gidişatı engelleyememenin, bu çarka çomak sokamamanın yarattığı çaresizliğe, en sunturlu küfürleri sallayarak rahatlatırdım ancak kendimi. Bu işgalcileri dişlerini gıcırdatarak seyrediyordu milyonlarca Fenerbahçeli; koyun gibi.
Köyden gelin almaya gider gibi, görgüsüz bir gösterişle yapılan transfer seferleri, sonra yine aynı adamların kuyruklarına teneke bağlanarak, neredeyse linç edilir gibi gönderilişleri içime otururdu. Gelmiş geçmiş bütün iktidarların Fenerbahçe’ye hakim olma ve kontrol altında tutma gayretkeşliği, grup ağalarının da onların dizinin dibine çöreklenip, buna çanak tutuşları... Kulübün içine çöreklenmiş rant çeteleri ve yancıları... Zaferlerden bile hezimetler türetmeyi, bir sene rüya takım olup, öbür sene acıların takımına dönüşebilmeyi... Yenilir, yutulur ucuzluklar değildi.
Sonra olağanüstü kongreler, istikrarsızlık, kaos va rant cumhuriyeti, daha doğrusu oligarşisi... Kulübün menfaatleri, geleceği, çar çur edilen kaynakları kimin umurundaydı ki! Kendi küçük ve güdük iktidarları uğruna omurgasız pozisyonlar almak varken. Pazarlıklarla diz çöktürdükleri, iplerini ellerinde tuttukları başkanlar varken. Onun yanına Truva atı misali iliştirdikleri kukla yöneticileri varken. Azmışlardı, azmanlaşmışlardı. Meydan okudukları da Fenerbahçe ve kendi dışlarında kalan milyonlarca Fenerbahçeli’ydi aslında.
Kulübe üyelik de onların tekelindeydi. Yıllık yüzde 10 olan üyelik kontenjanını da, verdikleri destek oranında aralarında bölüşüyorlardı. Böylelikle yandaşlarını bedava üye yapıyorlardı, çünkü bu giriş aidatlarını da seçtirdikleri başkanlara ödetiyorlardı. Bir başka yol da, ellerinde tuttukları amatör branşlar üzerinden, sporcu gibi gösterdikleri adamlarına bedava üyelik sağlamaktı. Amatör dalların tek önemi ve anlamı da buydu onlar için... Yani katıksız renk aşkınız ve kimliğiniz üye olmanıza yetmiyor, yetemiyordu. Önce bu ağalara biat etmek zorundaydınız.
Yıllarca aptal yerine koydukları taraftara, hiç sıkılmadan ‘koyun’ diyebilenler de çıkıyor. Çünkü oyuncaklarının ellerinden alınmasını, taraftarın kulübe sahip olmasını bir türlü hazmedemiyorlar. Kendilerini hâlâ çoban zannedenlere taraftarın değneği iniyor anında. Hani halk arasında bir deyim vardır ya, “Sizin güttüğünüz koyun kadar...” diye, işte o hesap!

YORUM YAZ