MENÜ

Ne yapmamalı?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bazen, ne yapılması gerektiğini bulmak için, ne yapılmaması gerektiğini bilmek daha da önem kazanır. Ne mi yapılmaz?
Örneğin, Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’ın yaptığı yapılmaz. Kaybedilen maçtan sonra “Kulübemde Batuhan’dan başka sonucu değiştirecek oyuncum yok” denmez. Denirse, kulübedeki diğer oyuncuları kullanmak güçleşir. Ayrıca sorulursa, “O zaman gönderdiğin oyuncuların yerine neden uygun adam bul(a)madın? Bul(a)mayacaksan neden gönderdin?” diye, bu kez yanıt bulmakta zorlanılır. Ben bu noktada ayrıca şöyle bir spekülasyon yapıyorum ve hep birlikte düşünelim de istiyorum. Beşiktaş’ın elindeki Ricardinho, Tello, Delgado ile Fenerbahçe’deki Alex, Deivid, Kezman gibi oyuncular hocaları aynı kalmak koşuluyla yer değiştirse, form durumları, takımlarına olan katkıları ne durumda olurdu? Ben öyle sanıyorum ki, Alex’in başına gelecek olan da Ricardinho’nun başına gelenin aynısı olmasa da, bir benzeri olurdu.
6 hafta kala olur mu?
Yine örneğin aynı takımın menaceri Sinan Engin, ligin bitimine 6 hafta kala ve takımın hedefi, uzak da olsa lig ikinciliğine indirgenmişken, bir gazeteye, “4 oyuncu almayı planlıyoruz. Bir sol bek, bir orta saha, bir forvet ve bir de stoper” diye demeç vermez. Verirse ve ona sorulursa, “Bu zamana kadar aldığınız hangi futbolcuda isabetli karar verdiniz ki, şimdi vereceksiniz?” diye, o da yanıt bulmakta zorlanır. Ayrıca, bu 6 maçı oynayacak sol bek, stoper, orta saha ve forvet oyuncularını hocanın oynatmakta ne denli güçlük çekeceğini de unutmamak gerekir. Yapılmaması gerekeni sadece yönetenler mi yapar? Ya tribünde yapılmaması gerekenler?
Ya biri, ya ikisi de değil!Önceki sabah Galatasaraylı arkadaşlarımdan biri mail atmış. Beşiktaş tribününden bazı arkadaşlar, elbette ki eğlence olsun diye, Fenerbahçe maçına ‘Chelsea’ formaları giyip gelmişler. En temelde, rakip Fenerbahçe diye bir Beşiktaşlı’nın Roman Abramoviç’in takımının formasını giymesi başlı başına bir sorundur benim için. Diyelim ki Chelsea, Fenerbahçe’yi 9-0 yendi. Bu bir Beşiktaşlı ya da Galatasaraylı için elbette mizah ve eğlence malzemesidir. Ama o zaman şunu da gözardı etmemek gerekir; Lugano tribünlere dönüp 8 yaptığında, bu da bir mizah, eğlencedir. Yani ya biri, ya ikisi de değil. Bu noktada diyeceğim o ki, rakibinin yenilgisi senin yenilginin acısını, hüznünü gideriyorsa, zaten o hüzünde, acıda bir sorun var demektir. Buraya dikkat etmek gerek. Çünkü bu ayrım, aslında seni ‘rakibinden’ ayıran şeydir de... Sen kimsin, hangi takımı tutuyorsun, hayatta ve futbolda olan bitene, başka takımlardakilere olduğu gibi kendi takımındaki yanlışlıklara, olmaması gerekenlere nasıl itiraz ediyorsun? Ve en önemlisi; nasıl seviniyor, nasıl üzülüyorsun? Bir Beşiktaşlı’nın üzerine en çok kafa yorması gerekenlerin bunlar olduğunu düşünüyorum. Yoksa, bir sezon biter yeni sezonda hep birlikte yine tribündeki yerimizi alırız, o ayrı.

YORUM YAZ