MENÜ

'Körler Meseli'

Abone Ol Google News

Derin düş kırıklığı, keskin bir umutsuzluk var Beşiktaşlılar’da. Çoğu, önlerini görememenin şaşkınlığı içinde. Nostalji kabarmış. Haksızlığa uğradıkları duygusunun da payı var bu ‘Baba Hakkı’ ve ‘Şeref Bey’ göndermelerinde ya, ille de bu düş kırıklığı ve umutsuzluk bana sorarsanız nostaljiyi yaratan. Futbol bir umut oyunuyken, neden umutsuz bu kadar insan?
Sanırım yanıtı hepimiz biliyoruz. Beşiktaş’ı her düzeyde yönetenlerin -idari ve teknik- gözle görünür yetersizliği bu umutsuzluğun kaynağı. Kaç sezondur işler iyi gitmiyor ve peynir gemisi hep lafla yürütülmeye çalışılıyor.
Hatırlayın, Mayıs’a kadar taraftardan süre isterken ne demişti menacer Sinan Engin, geçen yılın Kasım ayında! Aynen şöyle; “Bize zaman verilsin. Hoşgörülü olsunlar. Bıraksınlar, transferlerimizi yapalım. Başarısız olursak isterlerse büstümü yapıp sonra da yaksınlar...”
Kimsenin ne büstünün ne de kendisinin yanmasına gerek yok. Ama bir yangın olduğu da aşikâr. Ve bu yangının sorumlularının kim olduğu da!
Bunca yanlış transfer yapan teknik kadro hâlâ Belçika’dan, Çek Cumhuriyeti’ne oradan Rusya’ya kadar futbolcu arayışı içinde. “Sezon bitmeden transferi bitireceğiz” diyorlar. Peki ama bunca yanlışa rağmen bu ısrar niye? Çok açık, bu kadro ya futbolcu seçmeyi bilmiyor ya da seçtiği futbolcuları oynatmayı. Hatta biraz daha ileri gideyim, futbolcuları sağlam tutmayı bile beceremiyor.
Kendini eleştirmeyen, gelişemez.
Varolan borçların ne kadar olduğu, başkana olan şahsi borcun miktarının bilinmediği, basit bir hukuk davasının bile akıl almaz zararlarla kapatıldığı bir kulüp için iyi yönetiliyor denebilir mi?
Bütün sezon iyi oyun adına -dikkat edin kazanma demiyorum sadece iyi oyun- bir kaç maç dışında kısa da olsa bir periyot yakalayamamış bir takımın teknik kadrosu için başarılı denebilir mi?
Bütün bu başarısızlıklar sadece ‘dış kaynaklı’ ya da ‘istenmeyen sakatlıklardan’ kaynaklanıyor olabilir mi? Beşiktaş’ın kaybettiği şampiyonluk değil, sorunumuz bu değil. Beşiktaş hızla vakurunu, o çok övünülen duruşunu, ağırbaşlılığını, itibarını yitiriyor. Beşiktaşlı olsun olmasın, herkesi acıtan şey bu. “Falanca takımı tutmasaydım Beşiktaşlı olurdum” dedirten o dili, o duyguyu kaybediyor Beşiktaş.
Flaman ressam Pieter Bruegel’in bir tablosu vardır üzerine çok yazılan çizilen. İncil’deki ‘Bir körü bir başka kör güderse ikisi de bir çukura düşer!’ cümlesinden yola çıkarak yapılan bu tablonun adı ‘Körler Meseli’dir. Bu yazıyı yazarken birden aklıma bu tablo geldi nedense...

Haberin Devamı

Haberin Devamı
YORUM YAZ