MENÜ

Kazanma hırsı!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Orijinal adı “Any Given Sunday” (Kazanma hırsı) olan Oliver Stone’un yönettiği filmde, spordaki ‘dönme dolaplar’ anlatılıyordu. Kulüp başkanının hırslı kızı (Cameron Diaz) filmin sonunda takımın hocasına (Al Pacino) yeniliyor ve en iyi adamını (Jamie Foxx) ona kaptırıyor, bizim de yüreğimizin yağları eriyordu.
O bir filmdi ama hepimiz biliyorduk ki, spor, bizdeki kabul gören adıyla söylersek futbol, bir filmin anlatmakta çok zorlanacağı karanlık ilişkilerin, hırsların oyunuydu.
Alın size örnek! Lütfen takımların adına takılmayın. İnanın hiç önemi yok.
Haber şu; “Volkswagen Junior Masters Turnuvası’nda finalde Beşiktaş’ı deviren Fenerbahçe Minik Takımı’nda dört oyuncunun yaşının küçültüldüğü ortaya çıktı.”
Nüfus cüzdanlarında 1995 doğumlu yazan 4 oyuncunun yapılan testlerde 14 yaşından büyük oldukları, bu nedenle de İstanbul Minikler Ligi’nde oynayamadıkları belirlenmişti.
Küçücük çocuklarımızı ‘kazanma hırsı’mız uğuruna nasıl böyle kullanabiliyoruz, aklınız alıyor mu?
Sakın bana “Bu her yerde yapılıyor” demeyin, utanırım.
Kendilerinden daha küçük çocukları yendiklerini bilen, o el kadar galip çocuklardan nasıl daha düzgün bir hayat kurmalarını bekleyebiliriz ki?
Buna izin veren hocalarının, eğer biliyorlarsa ki bilmeleri imkansız ailelerinin, o çocuklara yaptıkları/yaptırdıkları şey, hepimizin hayatına mal olan küçücük şeylerdir.
Emeğin sırtından geçinenler, bankaları soymayı göze alanlar, insanları dolandırmakta yüz kızartısı belirtisi göstermeyenler de bir zamanlar bu çocuklar gibi büyütülmüşlerdi.
O çocukların ne günahı var?
Her şey kazanmak üzerine kurulmuşsa, onlara ne yapıp edip kazanmak gerektiği öğretilmişse, her sınavı onun için bir yarışsa ve önemli olanın hayat değil kazanmak olduğu öğretilmişse, o çocukların ne günahı var?
Kazandıkları o kupaya bakarken görecekleri şey sadece sadece iktidarın pırıltısı olacaksa... O kupaya baktıklarında kendilerinden daha küçük başka çocukların hayallerini, gayretlerini de çaldıklarını düşünmelerini nasıl bekleriz onlardan.
Ama büyüyünce onların da yenilgileri olacak ve korkarım hiç hatırlamayacaklar bir zamanlar başkalarını nasıl yendiklerini.
Yenen ve yenilen o küçük çocuklar için söylesin Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil amcaları...
“İnanmayın çocuklar böylesi masallara/Karanlıkta öcüler gökte uçan halılar/Büyüler büyücüler, deve olmuş pireler/Püf deyince içine altın saçan lambalar/Cadılar süpürgeler, kırk gün süren düğünler/Bir sopa darbesiyle saray yapan periler/Bir dudağı gökteymiş/Bir dudağı yerdeymiş/Tuttu mu çocukları/Ham diye yutar yermiş/İnanmayın çocuklar, gerçeğin kendisi var/Lambaları açınca karanlığın nesi var?/Varsa yoksa çocuklar/Gerçeğin kendisi var/Sevgiyi kardeşliği kıskanıyor cadılar/Bir elin sesi yoksa iki elin sesi var/İki kere iki beş etmiyor çocuklar...”

YORUM YAZ