MENÜ

Kaderin oyunu!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Her şey garip bir muamma içinde ilerliyor. Bir kördüğüm, tuhaf bir karmaşa... Durulmamış sular, durulacak gibi de görünmüyor. Başta Başkan Yıldırım Demirören olmak üzere Beşiktaş yönetimi, en küçük bir muhalif ses, aleyhte görünen küçük bir haber, bir parça farklı istek ortaya çıktığında hemen “Birlik beraberlik’ ipine sarılmaya çalışıyorlar. Oysa birliğe beraberliğe en çok ihtiyacı olan Beşiktaş camiası değil, bizatihi yönetimin kendisi gibi görünüyor. Optik Mehmet’in cenazesi ve ardından gelişen olaylar taraftar arasında beraberliğin dostluğun sımsıkı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bir fenomen Beşiktaş’ı esir almış gibi görünüyor; Abdi Celalettin Kolot. Kısaca, Celal Kolot. Beşiktaş’la ilgili her taşın altından bu ismin çıkması artık kimseyi şaşırtmıyor. Otomotiv işiyle uğraştığını duymuştum da, Beşiktaş Futbol Şube Sorumlusu Celal Kolot’un psikiyatri/psikoloji eğitimi aldığını bilmiyordum. Google’ı taradım, bu yönde bir bilgiye ulaşamadım. Eğitiminin hakkını veriyor! Kolot, psikaytri/psikoloji eğitimi almadıysa bile, bu konuda kendini yetiştirmiş biri olduğunu attığı her adımda ayan beyan gösteriyor. Gerek diğer yöneticiler, gerekse futbolcularla yürüttüğü ‘psikolojik savaş’ı basına kadar yaydığını bakılırsa, eğitiminin de hakkını veriyor hani. Tigana için yaptığı Freudyen psikanalizde şöyle diyordu; “Rengi nedeniyle ülkesinde dışlanmış. Çocukluğu zor geçmiş. Bu nedenle biraz ezik büyümüş. Burada gazetecilere kötü davranmasının nedeni bu.” Bu analizi aklımızda tutalım. İcra Kurulu toplantısında küfürlü konuştuğu için Genel Sekreter Kenan Öner tarafından uyarılan, uyardığı için Öner’i de kalaylayan Kolot’un, operasyonları içerisinde kendisine selam vermediğini iddia ettiği Gökhan Zan’a küfrederek haddini bildirmesi de var, yönetim kurulunun kadın üyesi Gülnaz Arsel’e ‘lan’ diye çıkışması da... Tabii, en azından bu sonuncusu için yönetim kurulunun ‘erkek’ üyelerinden birinin gıkının çıkmaması da ayrı bir konu. Ha bir de unutmadan; verdiği demeci yayınlayan üç gazeteciye idman sahasına girmeyi de yasaklaması da... Tabii bu yasak tutmadı, çünkü gazetecilere en çok onun ihtiyacı var! Kırılmadık kalp bırakmıyor Şimdi biz de kendi meşrebimizce Kolot’un neden bu tür davranışlar içinde olduğunu tıpkı onun yaptığı gibi psikolojik referanslara başvurarak açıklamaya çalışalım. Freud, ahlakın nasıl başladığı şöyle anlatır; “İnsan sadece birinden hoşlanmadığı için onu öldüremeyeceğini öğrenmek zorundadır.” Arno Gruen de, insanın başkalarını cezalandırabildiği, aşağılayabildiği, hatta yok edebildiği sürece kendisiyle yüzleşmek zorunda kalmadığını söyler. Ve şöyle devam eder; “Düşmanlar çaresizliğimizin yerini alır. Kendimizi güçlü katı, hatta şiddet eğilimli göstererek kendi zayıflığımızı ve çaresizliğimizi diğerlerinden olduğu gibi kendimizden de saklarız.” Belki Kolot da iyi biri, tanımıyorum. Ama Tigana ve diğerlerine karşı tutumunu göz önüne alırsak ve yukarıda yaptığı analizi Gruen’in tespitleriyle harmanlayıp kendisine uyarlarsak, geçmişinde ciddi travmalar yaşadığı sonucuna ulaşabiliriz. Verdiği 2 milyon dolar ile kulübünün onlarca yıldır oluşturmaya çalıştığı ahlaki değerleri teslim alan, Beşiktaşlıyı dile düşüren, eline geçirdiği güçle kırmadık kalp bırakmayan biri yönetiyor Beşiktaş’ı... Futboldan ne kadar anladığını bilmiyorum, bununla da ilgilenmiyorum bile. Ama bildiğim bir şey var, biz iyiliğin, kalenderliğin, efendiliğin, kadirşinaslığın, alçakgönüllülüğün, vicdanın, erdemin, faziletin, yani insana ait güzel ne varsa onu temsil ettiğini düşündüğümüz bir takıma gönül verdik. Kolot’la aynı takımı tutuyor olamayız. Çünkü biz, bizden olan olmayan, bize benzeyen benzemeyen hiç kimseye böyle davranmayız. Böyle davrananlarla aynı takımı tutuyor olmamız, olsa olsa bize “kaderimizin bir oyunudur.”

YORUM YAZ