MENÜ

İyimserlik iyi akıl şarttır!..

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Gerek Belçika’daki maçın son yarım saatinde yaşananlar, gerek son Erciyes maçının baştan çıkarıcı skoru Bilic’i ‘önde oynama’ya ikna etmiş olmalı. Bu nedenle sahaya sürebileceği en hücumcu formasyonla çıktı Beşiktaş. ‘Atiba/Veli güvenliği’nden tasarruf edip ‘Ba/Pektemek tehdidi’yle maça başlamak, rakibi geride tutma planının ilk adımıydı. Peki, oldu mu? İlk yarı için gerçekleştiği pek söylenemez. Ne önde etkiliydiler, ne de geriyi gerçek anlamda güvenli kılabildiler. Üstelik Brugge girdiği üç pozisyondan birinde golü de bulabilirdi. Ancak Beşiktaş devrenin sonuna doğru bir parça da olsa rakibini geri itmeyi başardı.

Ve bir garip tecelli olarak tıpkı ilk maçtaki gibi ikinci yarının hemen başında hem de takımın ‘yumuşak karnı’ Motta’nın rakibi geriden çıkarken yakaladığı pozisyondaki şahane golüyle de öne geçti. Maçın bundan sonra bir tür göğüs göğüse mücadeleye dönüşmesi gerekiyordu ki, çeyrek final gelsin. Ancak Beşiktaş’ın önde götürdüğü maçı elinde tutmak gibi ‘kronik sıkıntı’sı bir kez daha baş gösterdi. Üstelik sahadaki diziliş de buna hayli müsaitti. Yine ilk maçın bir benzeri olarak yaklaşık dakikada (61) arkadaki boşluğu yakalayan De Sutter, ağırkanlı Beşiktaş müdafaasını ve onlara eşlik eden Tolga’yı gafil avladı. 80. dakikadaki gol ise hem maçın hem de iki üç gündür medyada estirilen ‘içi boş iyimserliğin’ sonu oldu. Ve bir kez daha moral motivasyona bağlı ‘maç etmek’ ile akıl ve bilgiyle ‘futbol oynamak’ arasındaki fark ortaya çıktı.

Bu arada sormak gerek, AB ülkeleri arasında bu kadar çok polis eşliğinde maç yapılan kaç ülke vardır acaba? Beri yandan o kadar polisin arasından Bilic’in yanına biri gelebiliyorsa, bu da herhalde bu topraklara ait tanıdık acayipliklerden biri olsa gerek!..

YORUM YAZ