MENÜ

Derbi artığı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Mesele yenmek veya yenilmek değil. Ortaya konan futbol. Daha doğrusu konulamayan! Derbi rehaveti Cim Bom'u vurmuş. Zaten en büyük derbimiz de 2 ezeli rakibin birbirlerini yenmelerinin sezonu kurtaracak çare olarak görüp, başka bir şey düşünmeyecek yüzeysel düşünceye saplanmamız. Maç öncesi seyircinin müthiş koreografisi ve tezahüratı Şampiyonlar Ligi'ne yakışmayacak şekilde peş peşe gelen goller ile kesildi. Tribün coşkusu sahayada yansır zannettik ama yanılmışız. Türk futbolunun en büyük derdi; tempo. Ne boş koşu ne hızlandırılmış pas trafiği ne de alanı doğru parselleyip öne ve arkaya çabuk kapanıp açılabiliyoruz. Biraz üstüne gelince de takım onların dolaştırdığı topu kovalamaktan kendi oyununu oynayamaz hale geldi. Zaten Prandelli bir alem. Sahadakiler de yayıla yayıla oynayınca, seyredenlere baygınlık geliyor adeta. Tarık ve Telles fizik güç olarak bu tip rakipler karşısında eziliyorlar. Ve Galatasaray hep aynı sıkıntıyla 3. bölgeye organize gidemiyor. Önde top tutamamaları da ayrı bir dert. Öne oynadığından daha çok geriye oynuyor Cim Bom. Bu İtalyanlar, 3'lüye dönme aşığı olmuşlar. İyi de orjinal solak varken, Tarık'ı sol öne atmanın mantığı ne ola ki? Bir de Pandev'e sabretmenin Umut'a haksızlık olduğunu belirtelim. Olcan'ı kadroya almamak ise Prandelli adına ayrı bir soru işaretiydi.

YORUM YAZ