MENÜ

Büyük tehlike!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Galatasaray’ın 4-2-3-1’i Ordu ve Eskişehir maçında büyük sorun yaşayan ekibi rahatlattı. Özellikle son deplasmanda rakip ceza sahasına uzun şişirme toplar dışında yaklaşmakta zorluk çeken lider için bu kez durum farklıydı. İlk yarıda çizgiye inip içeri çevirdikleri 3 top, çok net pozisyonlara dönüştü. Bu çizgiye inme farklılığı tabii ki Hamit ve Emre’yle zenginleşmiş orta sahanın iki yönlü dengeli durumundan.

Ve tabii aynı zamanda savunma kanatlarının oyuna etkisinden. Riera ve Eboue maçın başından itibaren orta sahanın bir parçası olma konusunda hiçbir zaafiyet göstermedi. Böylece ekip aslında 2-8-0 gibi oynayabildi. Yekta ve Selçuk savunmanın önündeki ikili gibi dursa da oyunun iki yönünde de meseleyi çözme konusunda istekliydiler. Oyun merkezi istendiği gibi çok öne itildi.

Bu oyunda eksik kalan Sneijder’in ‘yıldız’ performansı oldu. Böyle bir oyunda Hollandalı’dan beklenen, Orduspor maçına benzer bir kilit açma operasyonuydu normal olarak. Wesley bunu yapamadı.

İkinci yarıda önce Sneijder ve Emre, 65’te de Hamit kulübeye gitti. Artık Amrabat, Umut ve nihayet Drogba sahadaydı. Terim’in kulübedeki temsilcileri ilk planı terk etti. Yani Galatasaray orta sahada oyuna hükmedip hücum alanını genişletmekten ziyade direkt oyuna döndü. 3 orta saha çıktı, 2’si forvet 3 santrfor oyuna girdi. Bu kez 2-4-4’e döndüler. Ama oyun stratejisi baştan aşağı değişti. Direkt gol bölgesini hedefleyen erken uzun ortalarla bir akın sürekliliği yaratmayı amaçladılar. Bunu temelde sağlasalar da ilk yarıdaki net pozisyonları bulamadılar. Oyun doğaçlamaya döndü ve istenen çıkmadı. Kaçan penaltı sonrası ise maçı tamamen bıraktılar. İşte asıl tehlike budur.

Hakemlik üzerine


Özgür kolunu Drogba’nın sırtına koyuyor. Kitap penaltı der mi? Der... Peki vermese ne dersin? Hiçbir şey... Bizim hakemler hep tercihlerini ceza yönünde kullanıyor. Ben bu penaltıya itiraz etmem. Ama Drogba da penaltı beklemiyor. Hatta kimse beklemiyor. Bu durum ilginç... Kırmızı kart ise net. Bir sinirle Gökhan koluna vuruyor. Buna da itiraz yok. Ama rakibini çeken savunmacılara hakemler erken müdahale etmeli. Bunu Gökhan da yapıyor. Bu vuruş öncesi uyarma işi bitmeli. Bu savunmacılarda tembellik yaratıyor. Sonucu da bu işte.

Eboue’ye yakışmıyor


Eboue neden sürekli yerde? Neden her küçük müdahalede ölecekmiş gibi oluyor? Bir savunmacı lig ne kadar sert olursa olsun bu kadar çok yere düşer, perişan olur mu? Başta Eboue’nin golde faule maruz kalıp kalmadığını görmedim ve bu şekilde de yazdım. Ama sonra TV’den pozisyonu gördüm ve inanamadım. Ayakta kalmak için hiçbir çaba sarf etmediğini biliyordum. Ama bu kadarını tahmin edememiştim. Eboue’nin bu tavrı hiç ama hiç yakışmıyor bu takıma!

Bu lig birinci çıkarır şampiyon değil...
Galatasaray’ın ilk yarıdaki bu oyunun sonucunda dahi kazanamayışının anlattığı bir şey var. 50 küsur yıllık lig tarihi her sene bir şampiyon çıkardı. Bu sene Avrupa’daki başarılı performanslara rağmen lig bir şampiyon değil sadece bir birinci çıkaracak. Çünkü diğerleri çok kolay çare üretiyor.

Maçın anlattığı


Ligde daha önce onlarca kez yaşadığımız üzere Galatasaray sisteminden bağımsız bir transfer politikasının krizini yaşıyor. Şansları sağlam bir rakiplerinin olmayışı. Yaptıkları bir ara transfer hamlesi değil, bir sezon başı transferiydi. Dün maçı kazanmak için belirgin şanslar kazandılar ama maçın bütünü başka bir şey anlatıyor. Bu hemen çözülmesi gereken bir kriz. Ve bunu yapan Terim değil, yönetim...

Zemin tedirginliği
43’te Emre’nin harika ara pasına Riera’nın kale önüne şiddet ve ivedilikle kestiği topun Burak’ın ayaklarının arasından kaçısı Hamitvari bir talihsizlik. Ya da korkunç zeminin bozduğu ayarın tutmayışı. Bu pozisyonda zemin sorun olmayabilir. Ama zeminin dengesizliğinden kaynaklanan belirsizlik herkesin kolayca otomatik olarak yapabileceklerine bile etki ediyor. Garip bir tedirginlik yaratıyor bu yeni zemin. Zira işte kaçan penaltı... Gerçek şu: Altında Ferrari de olsa Lada da aslında gerçekten ihtiyacın olan asfalttır. Bu zemin çok can yakacak...

Hamit ve direk


Hamit’in direkten dönen 6. topu, notlarım beni yanıltmıyorsa. Bu az rastlanır bir durum ve bu kez bir maçta iki kez... Az farkla kaçırdıkları da var. Biraz şansın yardımıyla maaşını en çok hak eden adam olarak yazılabilirdi Galatasaray bakiyesine. Ancak ne olursa olsun direkten dönen topu sonrasında kopan alkış kıyamet şu demek: Tamam kardeşim! Enteresan bir talihsizlik var başında. Talihsizliğin talihsizliğimizdir. Kabul ettik. Hamit sezonun kahramanı olabilirdi. Mağduru oldu. Ve herkes bunu kabul etti.

Umut 0-0’da lazım


Umut’un ön alan presi oyun dengedeyken değerli. Rakip daha istediğini almadan, savunmaya yerleşmeden ev sahibinin avantajını pekiştiriyor baskısı. Rakip savunmaya yerleşmiş ve top sendeyken Umut dezavantaj dahi olabilir. Umut özeldir ama sadece rakip hücum niyetindeyse...

YORUM YAZ