MENÜ

Yılmaz Özdil yazıyor

Usta kalem Yılmaz Özdil'in kendine has tarzıyla bu haftanın spor gündemine bakışı...

Yılmaz Özdil yazıyor

Alex, Türk vatandaşıdır
Bi gün Fenerbahçe derbisindeyim, Ali Sami Yen’de, basın tribününde... İstiklal Marşı okunacak. Bütün stat ayağa kalktı. Önümde oturan iki gazeteci, hariç!

Biri, Atatürkçü ayaklarına yatarken, avantayı görür görmez ‘yalaka’ tayfasına katılanlardan... Öbürü, işçi hakları, eşitlik filan diye atıp tutarken, eşine ABD’de doğum yaptıranlardan.

Dürttüm enselerinden...
“Birader, türkü okunmuyor, Milli Marşımız okunuyor, biraz saygı gösterin lütfen.”

Biri yılışık yılışık sırıttı.
Öbürü...
“Irkçı mıyız biz, niye devamlı marş okuyoruz? Futbolla marşın ne alâkası var?” dedi.

Dilimizin döndüğünce anlattık tabii kendisine, isteyen söyler, istemeyen söylemez, ama, milletin değeridir bu, en azından saygı gösterirsin... Baktık laftan anlamıyor. Elimizdeki portakal suyu bardağını kafasına geçirince, anladı arkadaş... Defolup gitti tribünden.

Ve, bu hafta sonu, Alex’in kızı maç öncesindeki seromonide İstiklal Marşımızı okudu...

Baktım o arkadaşın yöneticisi olduğu gazeteye... İki sayfa ayırmışlar, Fenerbahçe maçının ıncığı cıncığı her türlü detay var, Alex’in kızının İstiklal Marşı okuduğu bilgisi yok!

Bu ne nefrettir be kardeşim? Doğup büyüdüğü, vatandaşı olduğu, üstüne ekmeğini kazandığı toprağa, bu kadar mı saygısız olur insan?

Buna mukabil...
“Buraya geldik, kızım burada doğdu, bu kültürün içinde yaşıyoruz, çocuklarıma burasının kültürünü aşılıyorum, kızım Türkiye’nin Milli Marşını söylediği için mutluyum” diyor Alex.

Nüfus kağıdına bakıyorsun:
Milli Marşımızı söylemeyi ‘ırkçılık’ kabul eden kişi, güya Türk vatandaşı... Kızı Milli Marşımızı söylediği için mutlu olduğunu söyleyen kişi, güya yabancı!

Üç kuruş para bulanlar, hamile eşini uçağa bindirip, ABD’ye koşuyor, ki, çocuğu Amerikan vatandaşı olsun ‘Yabancı’ denilen Alex ise, Türkiye’de doğum yaptırıyor eşine.

İstisnaları tenzih ederim; bizim topçular, alt tarafı iki günlük yılbaşı tatilini bile fırsat bilip, Avrupa’ya Dubai’ye uçuyor acilen... Alex, İstanbul’da kutluyor.

İlk yarı bittiğinde, aradaki boşluktan faydalananlar, soluğu Miami’de, Puket Adası’nda alıyor... Alex, biraz daha yakından tanımak için Kapadokya’ya gidiyor.

Dolayısıyla, hakikaten merak ediyorum...
Kimdir Türk vatandaşı?
Nüfus kağıdında TC yazan mı?

5 senedir Türkiye’de yaşayan Alex, “5 sene Türkiye’de yaşayanlar Türk vatandaşı olur” maddesinden faydalanarak, vatandaşımız olacaktı bu sene... Ancak, vatandaşlık kavramı spor kulüpleri tarafından suistimal edildiği için, söz konusu madde değiştirildi, “Vatandaş olduktan 5 sene sonra Türk statüsüyle oynayabilir” haline getirildi.

Yani? Bugün vatandaşlık başvurusu yapsa, anca, 5 sene sonra ‘Türk’ kabul edilecek Alex.

Kanuna uymak hepimizin görevi...
Ama, bana sorarsanız, “Ne mutlu Türküm diyene”dir bu işin kanunu.

Ve Alex, pek çok TC vatandaşından, çok daha fazla hak etmiş bir Türk vatandaşıdır.

Katar bize ne katar?

2022 Dünya Kupası’nın ev sahipliği Katar’a verildi... En başta, Türkiye şok oldu!

Kimisi “Çöle kupa verdiler” diye yazıyor, kimisi “Türkiye’nin 70’te biri kadar ülkeye kupa verilir mi?” diye soruyor, kimisi de “Araplar bu işten ne anlar” demeye getirerek, aşağılıyor.

Çünkü...
Dünyadan haberimiz yok!

“Dünyadan haberimiz olmadığının kanıtı nedir?” derseniz...

Türkiye, bugüne kadar, A milli takım seviyesinde, 478 maç yaptı. 251’i resmi, 227’si özel.

Avrupa’yı saymıyorum, çünkü, resmi maçlarımızı Avrupa ülkeleriyle oynamamız normal.

Peki ya özel maçlar?

Etiyopya’yla oynadık, İsrail’le oynadık, İran’la oynadık, Brezilya, Güney Kore, Tunus, Pakistan, Suudi Arabistan, Cezayir, Libya, Malezya, Mısır’la oynadık, Faroe Adaları’yla oynadık, Honduras, Çin, Paraguay, Yeni Zelanda, Şili, Ekvador, Gana, Angola, Uruguay, Fildişi Sahili, Güney Afrika, Kanada’yla oynadık, ABD’yle oynadık.

Bi kimle oynamamışız?

Katar’la!

Adamlar, öyle ya da böyle, Dünya Kupası’na evsahipliği yapma onurunu kazandı...
Biz ise, bugüne kadar, futbola dair küçük bi temas kurup, özel maç bile yapmamışız onlarla.

Afrika’dan Amerika’ya Asya’dan Avrupa’ya, alâkalı alâkasız, neredeyse her ülkeyle özel maçımız var...
Bi Allah’ın kulu çıkıp da, Katar’da futbol oynanıyor mu diye merak etmemiş.

Şimdi, güya espri yapıp, “Katar futbola ne katar?” diyorlar...

En azından, fikir dağarcığımıza, dünyadan bi haber olduğumuz gerçeğini katar!

Vaziyyet-ül madara!

Katar’ın ciddi ciddi hakkını teslim ettik... Gırgırımızı da geçelim.

İnternet efsanesidir; Arapça futbol terimlerini anlatır. Okuyup, öğrenmenin zamanıdır!

Akıbet-ül hüzzam: Mağlubiyet.
Vaziyyet-ül madara: Hezimet.
Mühendis-i kürre: Teknik direktör.
Hakimiyet-ül kürre: Top kontrolü.
Hiyanet-ül vatan-fir kayme: Şike.
Madara-tül yarabbi şükür: Şerefli mağlubiyet.
Şuttül minare: Hava topu.
Zamane-i yekün: Süre.
Bişerefiye-i tribün-ül sarih: Açık tribün.
Cihad-ül kuvvai milliye: Milli maç.
Vaziyyet-i hararet: Karambol.
Şeyh-ül divan-ı küre: Federasyon Başkanı.
Muhafazzar-ı kal’a: Kaleci.
Muhafazza-i satıh: Defans.
Cihar-ı kümbet: Geri dörtlü.
Veled-i rüzigar: Forvet.
Reis-ül tekkeyi kürre: Kulüp Başkanı.
Defterdar-i kürriye: Hakem.
Sancaktar-il hatt-ül satıh: Yan hakem.
Reis-ül imam-ı cemaatiyye: Amigo.
Gariban-ı umumiyye: Taraftar.
Taarruz-u aleyküm: Kontratak.
Taarruz-u fevkal beşer: Organize atak.
Cenazeyi mefta-i kürre: Ölü top.
Sükun-u mahşer: Gol sonrası sessizlik.
Darbe-i abes: Faul.
Ceza-yi şerriye: Penaltı.
Ferman-i kehribar: Sarı kart.
Ferman-i ahmer: Kırmızı kart.
Taarruz-u hasbinallah: Ofsayt.
Ulema-ül rezil-i rüsva: Spor yazarı. İblis-i vesvese: Basın.

Göztepe’ye mesaj var

“Göztepe’ye gıcık mısınız?” diye sormuştuk Federasyon’a...
Federasyon Başkanı Mahmut Özgener aradı.

“Göztepe’nin maçlarını, öbür ikinci lig takımları gibi, bazen hafta içinde oynatıyoruz. Çünkü, tarihimizde ilk kez, ikinci lige sponsor bulduk. Spor Toto sponsor oldu. Sezon başında toplantı yaptık. Spor Toto yetkilileri, hafta içinde maç yapılırsa, kulüplere dağıtılan bahis gelirlerinin artacağını anlattı. Göztepe Kulübü’nün yetkilileri de oradaydı. Kimse itiraz etmedi. Sponsor ve bahis sayesinde, Göztepe dahil, ikinci lig takımlarının geliri yüzde 100 arttı.”

“Üstelik, İzmir’de Göztepe’nin yanı sıra Buca, Altay ve Karşıyaka var. Üst ligde yer alan takımlara öncelik tanımak zorundayız. Örneğin Buca’nın Pazar günü maçı varsa, Süper Lig’de olduğu için, öncelik ona veriliyor.”

E iki stat var İzmir’de... Atatürk olmazsa, niye Alsancak’ta oynanmasın?

“Buna biz değil, Emniyet Müdürlüğü itiraz ediyor. Güvenlik tedbirlerinin zafiyete uğramaması için, aynı gün, iki ayrı statta maç yapılmasını istemiyor. Bu yüzden, maçları, mümkün olduğu kadar başka günlere koyuyoruz. Pazar maçları cumartesiye alınınca, ikinci ligde bulunan Göztepe’nin maçları mecburen hafta içine kayıyor.”

Onu da anladık diyelim... Peki, niye gündüz oynatılıyor?

“Gece maçlarına da, rakip takımlar itiraz ediyor. Gece maçı olursa, misafir takımın, İzmir’de bir değil, iki gece kalması gerekiyor. Seyahat giderlerini Federasyon karşılıyor. Konaklama giderlerinin de senelik 25 bin liraya kadar faturasını, yine Federasyon ödüyor. Ancak, bir değil, iki gece konaklama yapılırsa, kulüplerin cebinden para çıkıyor. Bu yüzden, İzmir’de veya bir başka şehirde, iki gece kalıp, ekstra masraf yapmak istemiyorlar. İtiraz ediyorlar.”

Özetle, yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal...
Çatır çatır galip gelip, önce Bank Asya’ya, sonra Süper Lig’e çıkmadan, huzur yok anlayacağınız.

Haberin Devamı
YORUM YAZ