MENÜ

Bu filmi bir yerden hatırlıyoruz

Sema Tuğçe Dikici, geçtiğimiz günlerde Sırp taraftar Marko Ivkovic'in hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayları değerlendirdi.

Bu filmi bir yerden hatırlıyoruz

Avrupa’nın en enteresan tribünleridir Balkan tribünleri. Oyunun modernleşmesinin savaş ve siyasal mücadele ile yanyana olduğu bu coğrafyalarda futbol, kimi zaman bir umut ve başkaldırış, kimi zamansa ırksal ve yeteneksel bir güç gösterisi olarak algılanmıştır.Sırbistan futbolu da bunun en iyi örneklerinden biri.Tarafatarlık tercihlerinin tarihsel referanslar, siyasi ya da bölgesel ayrımlardan beslediği ülkenin şiddeti yüksek futbol olayı Veciti Derbi, El Derbi Etorno ya da bilinen ismiyle Belgrad Derbisi’nin iki kahramanı var. Ordunun sembolü Partizan’a karşı Direnişçi Komünist Partisi’nin yeşil sahadaki temsilcisi Kızılyıldız.


Sadece birbirleri ile olan maçları değil, bölgesel ve siyasi rekabette oldukları tüm takımlarla olan maçları olaylı bu takımların. Her iki takımın da tribünleri 90 dakika boyunca ellerinden düşürmedikleri meşaleleri, bayrak yakmaları, maç öncesi ve sonrasındaki kavgaları ile ünlü. Partizan’da mezar kazıcılar anlamına gelen “Grobari”, Kızılyıldız tarafında ise, ismi Osmanlı Dönemi’nde Sırp askerleri için kullanılan deli, gözü kara anlamından türeyen “Delije” grupları en marjinal olan oluşumlar. Her iki tribün grubunun da vukuat kayıtları oldukça kalabalık aslında.

Geçtiğimiz haftasonu Galatasaray taraftarı ile Euroleague mücadelesi öncesinde yaşananlar olaylar ile bunlara bir yenisi eklendi. Müsabaka öncesi Sırp fanatikler önce ev sahibi ekibin taraftarları ile ardından da kendi içlerinde kavga ettiler. Olaylar sırasında 25 yaşındaki bir genç hayatını kaybetti maalesef. Ve bilindik bir senaryo; Sırp fanatiğin ölümü tüm Sırp basınına Galatasaray ve Türk polisi sorumlu tutularak yansıtıldı. Olayların tribün forumlarında, taraftar sitelerindeki yayılımı hızlıca artıncaönce Sırbistan’da “İlk Türk kanı kim dökecek?” denildi. Ardından da Kızılyıldız’ın kardeş tribünleri Olympiakos tarafından “En iyi Türk ölü Türk” pankartıyla Sırp taraftarlara destek geldi. Aynı tribünler çok değil daha 3 yıl önce Karaislakis Stadı’ndaki dostluk maçında Galatasaray’ı coşkuyla karşılaşmıştı oysa.Şimdi ise 18 Aralık’taki Galatasaray-Olympiakos maçını “dişe diş kana kan” inancıyla bekliyorlar.

Neticede bir gencin yaşamını yitirmesinin nereden bakarsanız olur tarafı yok. Acının rengi yok özetle. Yaşanılanların düşmanlığa, kan davası misali hınca dönüştürülmesi ise yapılabilecek en kötü davranış. Hatırlayanlar vardır.5 Nisan 2000’de UEFA Kupası yarı final maçı öncesinde Leeds United’lı taraftarların öldürülmesinde yaşanmış, olaylar tek taraflı yansıtılarak düşmanlık ve öfke körüklenmişti.O yıllarda da İngiliz basını Service Crew grubundan aşırı alkollü iki fanatiğin Taksim’de Türk bayrağı ile yaptığı saygısızlıklardan pek bahsetmemişti. Hatta Leeds United’lıların Galatasaray ve Türk nefretleri rakipleri Millwall tarafından bile kullanılmış, Leeds’in konuk olduğu her maç tribünlere Galatasaray ve Türk bayrakları asılmıştı.

Haftasonu gerçekleşen üzücü olaylar bir kez daha hatırlattı ki şiddet, futbolda en çok konuşulan ve en az çözüm bulunan konulardan birisi hala. Suçu işleyenler, suça karışanlar ve düşmanlıyı körükleyenlar kadar kulüplerin,alınan güvenlik önlemlerinin ve cezai yaptırımların eksiklikleri masaya yatırılmadığı sürece de bu yaşanılanlar ne ilk ne de son olacak gibi görünmekte.

Sema Tuğçe Dikici

Haberin Devamı
YORUM YAZ