MENÜ

Çocuk ve koltuk

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

“Yirmi altı yaşında genç bir adamdım. Amerika’da Osgood’un asistanlığını yapıyorum. Aynı odada John ve Gary adında iki asistan daha var. Bir gün ofise gittiğimde; halının üstünde emekleyen bir oğlan çocuğu gördüm. Gary oğlunu getirmişti. Odada oldukça alçak meşin bir koltuk vardı. Çocuk ona çıkmaya çalışıyordu. Bir bacağını atıyor, tutunuyor ama bir türlü çıkamıyordu. Baba bir yandan çalışırken bir yandan göz ucuyla oğlunu takip ediyordu. John ise hiç ilgilenmiyordu.

Çocuk yine deneyip çıkamayınca yerimden kalktım. Çocuğun koltuk altlarından tuttum, “Hoppa!” dedim ve onu koltuğun üstüne bıraktım. Çocuk önce şaşırdı, sonra koltuğun üstünde kalakaldı. Bana göre o çocuk benim yeğenimdi. Ben de amcası. Amca, yeğenine yardım ediyordu. Vazifesini yapmış bir amcanın mutluluğu içinde gülümseyerek Gary’ye baktım. “Neden yaptın?” diye sordu. “Çıkmaya çalışıyordu” dedim. Gary, “Ben de biliyordum çıkmaya çalıştığını. Sen niye yaptın?” diye üsteledi. Şaşırdım, içimden, “Bu Amerikalılar’a da iyilik yaramıyor” diye düşündüm.
Sonra sordu; “Sen ne yaptığının farkında mısın?”

İstanbul psikolojiyi bitirmişim. İki yıl asistanlık yapmışım, aydın bir insandım.“Bak” dedi; “Çocuk koltuğa çıkacağına inanıyordu. Belki yarım saat, belki bir saat uğraşacaktı ama önünde sonunda çıkacaktı. Çıkınca dönüp bana bakacaktı; ona, “Çıktın” diyecektim. Sonra inecekti. Bütün gün onunla uğraşacaktı ve belki de beş dakikada çıkar hale gelecekti. Bu onun bugünkü zaferi olacaktı.

Sen onun zaferini çaldın!”

Bu müthiş bir dersti. İki hafta sonra Gary’ye, “Neden sadece ‘Çıktın!’ diyecektin? Neden ‘Aferin sana oğlum. Alkış’ değil?” diye sordum.

Verdiği cevap şuydu; “Ben zaferine sadece tanık olurum. Onun benden aferin almak için başarı peşinde koşması doğru değil. Kendisi için başarır ama benim bildiğimi, gözlediğimi, tanık olduğumu bilir!”

Hikaye kime ait bilmiyorum, ama etkileyici olduğu kesin.
O çocuğun yerine Başakşehir’i koyun. Belki bu yıl, belki seneye, belki bir kaç yıl sonra.
O koltuğa mutlaka çıkacaklar; zaferlerini çalacak birileri olmazsa!

İsmet Tongo

Her veda, bir buluşma aslında. Bak sen de bizi bıraktın, gittin. Ama biliyoruz ki onlarlasın şimdi. Coşkun Özarı ve Temel Özalak ile Galatasaray’ı kurtarıyorsunuz belki... Belki de Mehmet Tan ile alayına gider yapıyorsunuz. Ayhan Yılmaz makaraya geliyordur muhakkak. Tanımıyor olabilirsin, ama o entellektüel çocuk da bizden; adı Önder Dertli... Sıkılgan adamsın, o yüzden kısa keseceğim. Ellerinden öper, hakkımı helal ederim. Sen de helal et. Zahmet olmazsa bizimkilere de selam et!

YORUM YAZ