MENÜ

Şehrin maçı

Abone Ol Google News

Beklediğimden daha renkli ve güne hazır görüntüler karşıladı beni. Sokaklardaki ‘Trabzonspor üniformalı’ sayısı, sivilleri sollamıştı. Starta daha 6 saat vardı ama adrenalin yüksekti. Dükkanların neredeyse tamamı rengini belli etmiş, birçoğu da ‘z raporunu almış’ meydana akmaya başlamıştı.

Haberin Devamı

Bir gelin arabası, takım otobüslerinden çok ilgi çekti, geçen 10 taraftardan en az 6’sı takıldı damada: “Bugün düğün mü olur!” Belli ki, çift Play- Off mağduruydu!

Sonra yürüyüş başladı. Yolun da verdiği dezavantajla ara ara kopmalar yaşandı. O kopmalar sloganları da birbirine karıştırdı. Ama hep bir ortak nokta vardı; gecedeki rakip ve federasyon. Annesinin omuzunda uyuyan, belli ki mitinge katılmış bir bebek, sonra tam basın tribünü girişinde 70’lerinde bir nine, tam takım giyinmiş, elinde atkısı, podyumdan fırlamış bayan taraftarlar ve esnaf... Yani tam anlamıyla bir şehir. Statta da aynı coşku vardı. Ancak maç saati yaklaştıkça ve ilk düdük çalındığında coşku yerini taşkınlığa bıraktı. İlk
golü tüm stadın paratoneri olan Emre’nin atması, Sarı-Lacivertli oyuncuların motivasyonunu, tribünlerin ise stresini ve hırçınlığını artırdı. O hırçınlığa saha içindeki bazı Trabzonsporlu futbolcular da katılınca, karma karışık bir gece başladı. Fenerbahçe sinirlerine daha hakim, kontrollü ve oyuna verilen aralarda şuurunu kaybetmeyen taraftı. Trabzonspor ise neredeyse hiçbir şey yapmadı. Zaten, böyle kazanması bir yana, puan alması bile mucize olurdu. İlk yarı sonunda koridorda yaşanan karşılıklı olaylar, mücadele sonrasındaki ‘artık yeter be kardeşim’ dedirtecek vukuatlar... Maç kazanılır kaybedilir ama bu imaj ne olacak! Her iki tarafın da mazereti mutlaka vardır, olacaktır. Ama yeter! Sıfırlayalım kafaları, kaldırmayalım bu rezaletlere imza atanların ellerini havaya! Yeter!

Haberin Devamı
YORUM YAZ