MENÜ

Sağ olsunlar...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bu sütunlarda zaman zaman, Galatasaray taraftarını eleştirdim. İşimin gereği bu. Aslında yapım da bu. Aklımdan geçeni saklamaz, katılmadığım oluşumları mutlaka paylaşırım. Elbette benim fikirlerimi onaylayan veya reddedenler olacak. Bu tartışmalar sonucu doğru ortaya çıkacak.
Ankara’da, Ankaragücü-Fenerbahçe müsabakasını izlemiş ve MKE kurumu sporcuları adına çok üzülmüştüm. Kolay mı? Sahada alın terinizi, emeğinizi dökecek, ama saha dışı hesaplar nedeniyle yer ile yeksan edileceksiniz. Birilerinin hesap-kitap işleri ve dalaşmasından teknik adam ve futbolculara ne? Trilyonluk markalara karşı namusuyla mücadele eden sporculara, teknik adamlara reva görülen baskı hangi taraftarlık kitabında var?
Bu tür davranışların adı ‘taraftarlık’ değil, ‘rant kavgası’ olmalı. Tamam... Özal’ın ‘benim memurum işini bilir’ felsefesinin uzantısı olarak ‘benim taraftarım işini bilir’ modeline soyunmuş olabilirler. Olabilir de... 1910 tarihli bir kurum, şehitlerinin kemiklerinin sızlayacağı da bilmelidir. Tıpkı Aziz Atatürk döneminin namus şahikası memurlarının, 1980 sonrası ürünlerinin, ürünleri(!) nedeniyle kemiklerinin sızladığı gibi.
Beşiktaş tribünleri de sahaya indiği, hatta kulübün içine girdiği günden beri, camianın da iki yakası bir araya gelmedi. Ahmet ‘durmadı’, zaten duramazdı. Durmadı da, Süleyman Seba da durmadı. Sonra? O günden itibaren Beşiktaş camiasında yaşanan dengesizlik ve skandallar da durmadı!
Ankaraspor müsabakasında özellikle Delgado’ya yapılan ayıptır. Bir insanın başarılı olduğu günler gibi, başarısız olacağı günler de olabilir. Bizler hergün aynı performansı gösterebiliyor muyuz da, başkalarından bekliyoruz. Bu tür davranış modeli Beşiktaş’a çok zarar verdi. Daha da büyük zararlar nedeni olacak. Dost acı söyler, uyarıyorum.
Özellikle Özhan Canaydın döneminde bir kısım Galatasaray taraftarına, hiç katılmadığım günler oldu. Ama yine, aynı taraftara ‘sağ olsunlar’ demek zorunda olduğumu da biliyorum. Çünkü onlar sporcularını hiç hırpalamadı ve daima yanında oldu. Uçmuş, kaçmış zannedilen şampiyonluklar da, o muhteşem dayanışma sonucu geri geldi. Aksini iddia etmem mümkün mü?
Hesabı olan, faturayı sporcu ya da teknik kadro üzerinden kesmesin. Kendi bünyesinde halletsin. İyi olur.

YORUM YAZ