MENÜ

El Classico EU

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Kadıköy’de yaşam biçimi haline gelen ‘El Classico’ serisine, Avrupa istikrarı da (!) eklenince, ne diyeceğiz? ‘El Classico EU’. Fenerbahçe, Edirne ötesi umutlarımızı yine yerle bir etti. Geçtiğimiz sezon patlamanın nedenlerini ben bile çözmüştüm, Fenerbahçeli dostlar çözememiş. Eskiye döndüler. Üzerine de milyonlarca Euro ziyan ederek.
Avrupa toprakları yaramıyor nedense! Olimpiyat Stadı’na gitmek isterken de, İkitelli civarında kaybolmuş ve zor yetişmişlerdi müsabakaya. Şimdi yolda kaybolmasalar da, sahada kayboluyor ve bizleri üzüyorlar. Oysa Kiev’den gelecek 3 puan sıralamada ülke standartlarımızı yükseltecek ve Ukrayna’yı geçecektik. Kaçtı fırsat.
UEFA finali Fenerbahçe-Galatasaray arasında oynansa, ‘El Classico’ mutlaka yine vizyona girecek ve kupa Kadıköy’de kalacaktı. ‘El Classico EU’ yaşanınca, olası büyük şans da kaçtı. Finale ulaşabilirse, Cim Bom’un ikinciyi de müzesine götürmesi, çok daha büyük bir olasılıktır artık. Allah derman versin.
Neyse fazla üzülmemek gerek. Futbolda çareler tükenmez. Şimdi sırada, Fenerbahçe’de memuriyete başlayıp, neredeyse emekliliği geldiği halde ‘Türkiye Kupası’ sevinci yaşayamayanlar var. O hedefe kilitlenirler ve emekli olanlara tazminat sevinciyle beraber, kupa ikramiyesi de yaşatırlar inşallah.
Bu arada Emre Belözoğlu’nun üzerine çok gidildiğini düşünüyorum. ‘Yine sakatmış...’ Fazla büyütmemek gerek. Sakatlık her futbolcunun kaderi. Sonra Denizlispor’a attığı gol yetmez mi? O 3 puan şampiyonluğu getirirse, Emre görevini fazlasıyla yapmış ve aldığını hak etmiş sayılır. Üstelik dünya evine girecek, kısa zaman sonra. Üzmemek, moralini bozmamak lazım.
İnsanlar şunu bilemiyor; fiziksel sakatlık geçer de, ruhsal deprem baki kalır. Genç sporcuların iç dinamiklerini bozmadan eleştiri yapacaksın. ‘Bir maç var, beş maç yok’ veya ‘neden milyonlarca dolar verildi?’ gibi manasız sorularla moral bozmayacaksın. Zihinsel gerilim adaleye yansır çünkü. Sonra ‘Galatasaraylı’ bilineni, ‘Fenerbahçeli’ yapmanın ederi az mı?
Öcal Uluç ağabeyim harika bir yazı yazmış. Düşündüm, ‘Demek ki boşuna Öcal Uluç olunmuyor.’ Skibbe konusundaki düşüncelerimiz, Öcal ağabeyimle pek örtüşmezdi. Olanları ve olabilecekleri, o denli güzel anlatmış ki Uluç... Elini öpmek lazım.

YORUM YAZ