Arama

Popüler aramalar

‘’Burak'ın ispat maçı‘’

Konya sınavının, Burak için geri dönüş ve ispat maçı olduğunu düşünüyorum. Devler Ligi’nde iyi bir gruba düşen Aslan’da şu anki temel sıkıntı ise öndeki oyuncuların konsantrasyon sorunu. Transferde de Burak’ın alternatifi olacak bir isim şart!

Tek başına kazandırabilir


Konyaspor benim ligde 5 şampiyon dışında Anadolu’da en ileri gidebileceğini düşündüğüm takım. Geçen yıl pas oyunuyla başlayıp kadro yeterli gelmeyince direkt oyuna dönüp başarılı olmuşlardı. Şimdi bir geçiş yaşıyorlar. Galatasaray yine öndeki oyuncularında konsantrasyon sorunları yaşarsa, kolay bir maç olmama ihtimali var. Fakat eğer şans bulursa, ben bu maçın Burak’ın geri dönüşüne sahne olacağını düşünüyorum. Tıpkı Sivas maçının
2. yarısında olduğu gibi bu da kendisini yüzlerce kez olduğu gibi bir ispat oyunu olacaktır. Burak’ın kaderi ve kariyeri hep bu tip hikayelerle dolu. Bu da o sahnelerden biri olur. Maçı tek başına alabilir.

Avrupa’da sorun çekmez

Hamza hocanın düşüncesi ve endişesi anladığım kadarıyla elindeki kadronun ligde idare etse de Avrupa için yetersiz kalacağı konusunda. Hocanın bu endişesi yersiz. Çünkü yine kendisinin de tespit ettiği gibi temel sorun öndeki oyuncuların takım savunmasına yeterince katkı vermiyor oluşları. Çözüm şu ki, ne Podolski, ne Sneijder, ne de Burak, Avrupa’da böyle bir tavır sergiliyor. Galatasaray içinde bulunduğu ortalama bir Şampiyonlar Ligi grubunda oyun yapısı açısından sorun çekmez. Öte yandan lig için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Orada ciddi bir konsantrasyon sorunu yaşıyorlar. Şampiyonlar Ligi standartlarında bu gruba baktığımda sürpriz zorluk olarak Astana maçına gidiş gelişteki yorgunluktan başka bir şey göremiyorum. Atletico ve Benfica’yı küçümsemiyorum kuşkusuz. Ancak City, Bayern, Barça ve Real’den uzak kalmak büyük nimet.

Klasik sağ bek bulunamadı

Galatasaray’ın bu yılki transferlerinin tamamı kullanışlı oyuncular. Şu ana kadar boş yok. Carole, Rodriguez, Podolski hemen uyum sağladı. Bundan sonra yapılacak transferler sadece kadro derinliği sağlar. Burada endişe edilebilecek tek konu, savunmanın sağında klasik bir defans oyuncusu bulunmaması. Sabri ligde hücum yönünde büyük katkı sağlasa da özellikle Benfica maçlarında buradaki açık sorun teşkil edebilir. Galatasaray’ın bunun yanı sıra bir striker/golcü oyuncuya da ihtiyacı var. Yedek de olsa bir alternatif. Çünkü Umut ve Podolski hücum oyuncuları ama asla golcü santrfor klasmanına girmezler. 50 maç, 90 dakika Burak’la oynanmaz.

29 Ağustos 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira yolu buldu‘’

Fernandao’yla başlamak lazım. Muazzam bir gücü, fiziği ve üstüne ihtirası var. Yılmıyor, hep kovalıyor... Bu Fenerbahçe için büyük bir güç ve aynı zamanda bir dert. Birkaç sebeple... Öncelikle o kadar güçlü, o kadar fizikli ki faul gösteremiyor. İlk yarıda normalde iki kırmızı kartlık tekme yediği bir pozisyonda dünya çapında bir hakem olan Bebek’e ancak faul göstertebildi. Normal şartlarda, misal Nani fiziğinde olsa daha ilk hamlede paramparça yere düşer seyirci ayağa kalkar, hakem daha depara kalkamadan kart(lar)ını çıkarıp koşarken renk kararını verirdi... Ama o düşmüyor bile. Öyle sağlam duruyor ki, ateş etseler sarı kart çıkar. Eğer şanslıysa rakibe... Fakat bu muazzam azim, Pereira’nın kutsanışı kadar laneti de. Çünkü Brezilyalı pivot becerisi ve bu performansıyla Van Persie’yi yan rollere yolluyor. O çapta bir adama bu görevleri vermek hiç kolay değil. Ferguson ya da Wenger için değil, Van Gaal için de değildi, Pereira için hiç değil. Dengeyi sağlamak hiç kolay olmayacak. Bu zorlukta Portekizli hocanın skora ihtiyacı var. Dünkü gibi skorlar bizlerden önce oyuncuları ikna etmeli.

Caner fonksiyonu

Onun için zor olmayan seçim ise savunma göbeğinde. Topal destekli Ba-Kjaer ikilisi idealdir. Hızlı deplasman oyunlarıyla ünlü driplingci Atromitos hücumunu alan savunmasıyla durdurmayı bildiler. Caner’in olaya girişi sonrası hem onların hem de hocanın işinin kolayladığını da söylemek lazım. Bu yapıda Gökhan Gönül’ün savaşı da sadece değer katar. Unutulmasın, o aslında bir orta saha. Pereira için bu maç öncesi soru 4-3-3 mi 4-2-2-2 mi oynayacağıydı... 4-3-3 dizildi 4-2-2-2 mantığıyla oynadı. Burada hala sıkıntılar var. Diego daha çabuk oynayıp, Souza’nın oyununu manalı kıldı. Bunu geliştirmek lazım. Ve mutlak yapılması gereken ise şu: Van Persie gole gittiği anlarda pasörlerin anlaması ve onu rahatlatması lazım. İlk yarıda Şener’e attığı pasta yerden top bekliyordu misal onu alırsa ona biçilen Fernandao’lu role ikna olur. Eğer ikna edilemezse, sırun sadece Van Persie olmaz. Onu memnun etmeye çalışırken Fernandao’yu bozabilirsiniz. Bir de üstüne Sow’un yerine gelecek bir oyuncu var. Pereira dün bir yol buldu. Bunun üstüne gitmeli.

28 Ağustos 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Van Persie'yi alan Zlatan'ı da alır‘’

“Forbes’e göre 2 sene önce dünyada en çok para kazanan oyuncuyu alabiliyorsanız, İbrahimoviç’i de alabilirsiniz. Kimse hayır demez, mutlu olur, kombine alır, forma alır, korku salar. Bu yıldızları almak büyük iştir ama asıl önemlisi onları takım yapmaktır”

Robin Van Persie, Fenerbahçe’ye değil de Real Madrid’e transfer olsa şaşırmazdım. Kimse şaşırmazdı. Henrik Larsson 33 yaşından sonra Barça ve Manchester United’da randımanlı oynadı. Kimse şaşırmadı... Van Persie’ye hiç şaşırılmazdı. 2 sene önce Forbes’a göre dünyada en fazla para kazanan futbolcuyu alabiliyorsanız, İbrahimoviç’i de alabilirsiniz. Kimse şaşırmaz, kimse de ‘hayır’ demez. Mutlu olur, kombine alır, forma alır, korku salar... Bu isimlere ‘Hayır’ diyene de deli gözüyle bakılır. Buraya kadar sorun yok. Ancak Van Persie, Nani, İbrahimoviç, Robben diye gitmeye başlarsanız, Messi, Ronaldo’dan dem vurursanız risk de doğar. Finansal Fair Play değil bahsettiğim. Taraftar/müşterinin beklentilerini artırmak memnuniyet çıtasını yükseltmektir. Bakın Galatasaray 3 kupa ve Podolski’ye rağmen hâlâ İbrahimoviç dedikodusunun sıkıntısını yaşıyor. Ve asıl önemlisi, bu oyuncuların üst üste alınması takım kurmaktan ziyade koleksiyon yapma, derleme, dermeye girebilir. Roller karışabilir. Yıldızlara yer bulmak zorlaşabilir. Dermeye başladığınız zaman, derme çatmayla komşu olursunuz.

Bu yüzden yıldız almak, hele de bu yıldızları almak büyük iştir ama asıl önemlisi onları takım yapmaktır. Fenerbahçe, Fernando, Sow ve Diego’ya yer bulmaya çalışırken dahi bunun zorluklarını yaşıyor. Topal’la Souza’yı yerleştirirken sıkıntı çekiyor. Bu konuda Aziz Yıldırım’ın dediği gibi beklemek lazım. Hemen hemen tüm oyuncuları ve sistemi tamamen değişmiş bir takımın oturması zaman alır. Yeter ki metot doğru olsun.

Bunun dışında

Geçen yıldan bu yana 3 Temmuz’un ağırlığıyla yaşayan kadroları yenilemenin bir zorunluluk olduğunu ben de söylüyorum. Ancak bu işi geçen sene başlatmak Fenerbahçe’yi şu anda Şampiyonlar Ligi’nde yapabilirdi. Yıldırım’ın bu zorlu yükü İsmail Kartal’ın sırtına bindirmesinin haksızlık olduğunu düşünüyorum. Takımın eksikleri vardı ve Kartal da bunları söylemişti. Ancak başkan onu dinlemedi, bu yorgun kadroya güvenerek hata yaptı.

*Sow’u tutmak kararını doğru buluyorum. O kalibrede bir golcü bulmak kolay değil.

*Maç başı ve primleri kaldırmak çok doğru. Bu konuda Kulüpler Birliği’nde bağlayıcı bir karar almak işi kolaylaştırır..

*Ülkede futbolcu değil sporcu yetiştirmek imkansız. Yıldırım bu konuda haklı. Öncelikli sorun söylediği gibi yetiştirici ve sistem eksikliğinde. Bu işi, okulları ve beden eğitimcileri entegre etmeden çözmek olanaksız.

*Cüneyt Çakır’ın Avrupa’daki gibi maç yönetmesi için tüm aktörlerin Avrupa’daki denkleri gibi davranması gerekir. Bu olmadan, ondan bunu bekleyemeyiz.

*Başkan’ın, soyunma odasına girmekle, patron olarak hesap sormayı birbirine hala karıştırıyor olmasına şaşırıyorum. Halbuki bunun faydasını hiç görmedi. Hatta Zico olayında olduğu gibi sıkıntısını çekti. Soyunma odası sporcu ve görevlilerin nabzının yüksek olduğu, adrenalin dolu olan kırılgan yerlerdir. Hesap orada sorulmaz. Faydası da olmaz. Ama Başkan hesap sorar, futbolun detaylarını da sorar. Bu konuda bir itirazım yok.

26 Ağustos 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Köşe gönderinde 4 dakika‘’

Mustafa Reşit Akçay’ın Trabzonspor’da dahi böyle bir 4-1-4-1’le, aslında 4-6-0’la sahaya çıktığını biliyoruz. Defansif öncelikli bir stratejiyle takım boyunu oldukça kısa tutarak. Sonrasında pasla çıkan ama direkt oynamayı seven ülkenin en iyi deplasman hocalarından. Hamzaoğlu’nun önündeki seçim şuydu: Ya Yasin’le dar alanda işler yapan ve çözüm üreten bir oyun... Ya da dünkü gibi çok forvetle ceza sahasına oyunu yıkmak.

Podolski-Burak ve Umut’la ikinci seçeneği uyguladı. 4 hareketli hücumcuyla, Selçuk’u ve Sabri’yi de ileri yollayıp arkada savunmanın önünde sadece Rodriguez’i bıraktı. İyi işleyen, Sabri’nin -beklentiler açısından- olağanüstü orta kalitesiyle bulunan pozisyonlar ve goldü. Kötü olan ise bu ön alan kalabalığına rağmen kaptırılan toplara anında baskı yapılmaması ve geri dönüşlerdeki zaaf. Ankara ekibini neredeyse hiç tek ayak üzerinde yakalayamadılar.

Ligde sorun olacak

Galatasaray için geçen yıldan bu yana hep söylenen ‘top ayağındayken harika ama rakipteyken hayır’ tespitinin içeriği bu. Hücum hattının savunma konsantrasyonu ligde düşük kalıyor. Öte yandan geçen hafta Real karşısında böyle değildi. Yani aslında eğer ortalama kuvvette bir grup çıkacaksa Galatasaray’ın konsantrasyonu ve oyunu orada yeter. Ama ligde sorun olacak gibi. Buna bir de Muslera’nın Lazio günlerindeki sakarlıkları eklenince iş daha da zorlaştı. O üç yıldızın üzerine bir dördüncüsü yerine Nando’nun resmini koysanız herhalde çok az kişi isyan ederdi. Ancak 2 haftadır yediği her golde Taffarelsiz günlerin izleri var.

Yenilgiden de kötü

Osmanlı’nın savunma konsantrasyonu gittikçe sağlamlaşırken hocaların değişiklikleri gidişatı etkiledi. Burak’ı çıkarmak anlaşılmaz. Bunun futbol karşılığı yok. Melo’nun oyuna girişiyse fazla uysal olan takımı ateşlemek için olmalı. Ama yetmedi. Konuk ekibin son 4 dakikayı korner bayrağı dibinde oyunu soğutarak geçirebilmesi yenilgiden de kötü. Ancak Reşit Akçay’ın değişiklikleri de tartışmalı. Sahanın en iyilerinden Musa ve Serdar’ın çıkışı, hele de yürüyemeyen Rusescu’nun oyuna girişi bütün riskeleri alıp sadece şut çekebilen Galatasaray’a karşı bomboş alanları kullanamamak demekti. Öyle de oldu.

25 Ağustos 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Roller belirsiz‘’

1-Servet Çetin, Bruno Alve s’ten çok daha iyi bir oyuncu. Bugün bile.
2-Kjaer’in hamlığına inanamıyorum.
3-Gökhan’ın Şener’den formayı alması kolay olmayacak.
4-Diego’nun, Nani ve çift santrforla oynananacaksa özellikle deplasmanlarda kullanımı zor.
5-Volkan’ın mükemmel bir penaltı ve fazlasını kurtarışının ardından ‘Yukarıda Allah var’ hareketi sarı kartla cezalandırılsa Q7’vari bir durum yaratması muhtemelken, düşüncesizliğini anlamak zor.
6-Ve asıl önemlisi, stat yapmayın, zemin yapın. Betonda futbol oynanmaz. Sonra:

Mehmet To pal ve Souza kalibresindeki iki adamı savunmanın önüne dikmişken, bir takım savunma arkasına nasıl bu kadar çok top kaçırır?

Kısaca özetlemek gerekirse göre v dağılımı doğru yapılmadığı için. Fenerbahçe hızla, direkt oyunlara kip kaleye gitmek istiyor. Ancak savunmadan top çıkarma işi bilerek ya da bilmeyerek sürekli Nani ve Diego’da. Brezilyalı topu ayağından çıkarmakta zorlanıyor. Nani de alıştığının çok gerisinde topla buluşuyor. Ve normal top kaptırma yüzdesi dahi büyük sorun oluyor. Halbuki bu kadar geride top almalarına gerek olmamalı. Aldıkları zaman atacak oyuncu bulamıyorlar.

Görev paylaşımı belirsiz

Fazlası var. Bu direkt oyun özetle Topal’la Souza’nın, Nani’yle Diego’nun, Fernandao’yla Van Persie’nin görev paylaşımında belirsizlik yaratıyor. Böyle olunca Rize topa sahip olabiliyor. Fenerbahçe hep geri koşup, hücumcuları başta olmak üzere sık sık taktik fauller yapıyor. İlk ya rıda kornerler dahil 19 duran top Rize’den, kornersiz 8 duran top
Fenerbahçe’den geliyor. Bu kadro faul almalı, faul vermemeli aslında. Bulduğunda ise bu kadar uzun bir takımın korner-faul değerlendirmesi şart. Serviste garip bir şekilde etkisiz, kekeme kalıyorlar.

Biraz oynarken gol yedi

Tabii ki zeminin, nem ve sıcağın, perşembe yorgunluğunun etkisi büyük. Ancak ne olursa olsun 1-0 sonrası topa sahip olabilmeli Fenerbahçe. İkinci yarıda Fernandao-Alper değişikliğine kadar maçın 1-0 olabilmesi Karaman’ın geçen haftadan yarattığı Kweuke krizi ve Volkan ile Van Persie’nin ustalığı aşan becerilerinden. Sonrasında Karaman’ın Sylvestre hamlesi ve Alper-Kjaer sakarlığıyla gelen gol ise ilk yarının borcu biraz. Fenerbahçe hiç oynamazken galip, biraz oynarken berabareydi dün. Doğrusu ilk yarıdaki başrol oyuncularıyla ikinci yarıdaki futbolu oynamak.

24 Ağustos 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Deplasman kaybetmez‘’

Futbolun en saçma kuralı-uygulaması, korner atılırken hakemin oyunu durdurup içeride itişen oyuncuları uyarması mı? Yoksa serbest vuruş atılırken atan istemese de baraj ölçmek için yaptığı ‘düdüğü bekle’ uyarısı mı? Hem de avantajı kullanmak istemeyen adama kırmızı kart gösterme pahasına... Quaresma, 60’da böyle saçma bir sebepten atıldı. Yanlış anlaşılmasın bir hakem hatasından bahsetmiyorum. Kuralın saçmalığı konumuz... Yoksa Q7 beklemesi gerektiğini biliyor. Hem de hakemin daha ilk yarıda sarı kart gördüğü pozisyonda onu atabileceğini de biliyor. Yani Q7’nin düşüncesizliği de kural kadar saçma.

Halbuki Beşiktaş ilk yarıda M’Bia-Okay ikilisinin tıkadığı yaratıcı merkez kanalı açmaya başlamıştı. Trabzonspor bu ikiliyle son derece iyi bir deplasman takımı... Kolay kolay Türkiye liginde deplasman kaybetmeyecek bir oyun merkezine sahipler. Yusuf’la golü bulmalarına rağmen Beşiktaş’ın hücumcu orta saha çeşitliliği bunu açmak için varyasyonlar sergilemeye başlamıştı. 49’da Töre ve Cenk’le bu savunmayı açığa düşürüşleri önemli bir örnekti.

Kırmızı, oyunu değiştirdi

Gol öncesi top durmadan faul kullanımı konusunda Şota haklıydı ama Q7’nin olağanüstü golü psikolojik üstünlüğü de ev sahibine vermişti. Şenol Güneş kenarda Mario Gomez’e iki santrforlu bir oyunu anlatırken Q7 dışarıda kalınca iş tamamen bozuldu. Ki Güneş’in bu değişikliği Trabzon’un odaklandığı yerin değişmesi demekti. M’bia ve Okay gibi yüksek kalite bir yeri zorlamak yerine, Yumlu ve Aykut’un üzerine gidecekti. Ki Trabzon’u böyle zorlamak çok daha kolay...

Ama kırmızıyla psikolojik olarak da dağıldılar. Şota bu avantajla oyunu hiç riske etmeden savunma oyununu yeniden inşa etti ve beraberliği kabul eden garanti bir deplasman oyunuyla 3 puanı aldı. Trabzonspor’un ligde ne yapacağını bilmek kolay değil. Ancak bu konsantrasyonla deplasman kaybetmeleri zor.

23 Ağustos 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Etkinlik artmalı‘’

Bu kadar uzun bir takımın bu kadar korneri çok daha iyi kullanması gerekir. 5 kişiyle kale alanı çevresine yerleşiyorlar ancak bir tek kafa dahi vurulamıyor. Bu ilginç. Alan paylaşımı ile ilgili bir sorun mu, Diego’nun vuruşları ile mi alakalı bilemiyorum ama sorun var. Aslında benzer bir sorun Caner ve Şener’in az da olsa çizgiye inip kale önüne çıkardığı toplarda da yaşandı. İki santrforla oynayan bir takim için ilginç bir durum. Kale önünde boşa kaçan oyuncu bulunmuyor.

Herkesin aradığı hücum güçleri

Pereira, Diego’yu oyunda tutmak için iki savunma kanadı Şener ve Caner’i çok daha az oyuna sokuyor. Bu aynı zamanda iki santrforla birlikte oynayabilmek için de... Bu büyük bir risk. Hem Caner ya da Şener, herkesin arayıp da bulamadığı hücum güçleri. Pereira’ya bunu anlatmak gerekir. Sıradan savunma bekleri değil elindekiler. Dün yine de yeterince pozisyon bulundu. Ama başta da söylediğim gibi iki santrforlu oyuna rağmen, kale önü alan paylaşımı ve kalitesinde sorun vardı.

Bekleri hücuma katmak...

Stardart 4-3-3’le oynasalar, Caner ve Şener’i daha fazla oyuna sokup 5’li bir hücum gücü oluştursalar, Nani ve Robin van Persie’den yararlanmak daha mümkün olabilir. Dünün anlattığı özetle şu: Pereira’nın 4-2-4’ü beklemekte bir sorun yok. Bir süre daha beklenir. Ancak daha garantisi ya tek santfora dönüp ya da Diego’yu kenara alıp, savunma beklerini hücuma katmak. O zaman hücum etkinliği artacaktır.

21 Ağustos 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Belki de yeter‘’

Zorlu bir ön alan presiyle hemen bütün kanalları kapatan Real Madrid’e karşı Galatasaray normal olarak zorlandı. Ancak çözüm üretmeyi başardılar. Selçuk, Rodrigues, Emre ve Sneijder’in ısrarla ayağa oynamaları ve pas seçeneği sayısını 6’ya çıkaran oyunlarıyla çıkabildiler. 14’te Umut’un kafası, 16’da Podolski’nin dalıp ceza sahasının dışından çektiği şut ile Real’i tedirgin de ettiler. 18’de Modriç’in şahane kornerine Nacho’nun ters köşeye
vurduğu kafayla gelen gol, Bursa maçından bu yana gelen bir hastalığın semptomuydu.

Melo olmayınca Galatasaray’ın stoperleri kim olursa olsun oradaki saçayağı eksik kalıyor. Bursa ve Sivas bu boşlukta buldukları kafa toplarını değerlendiremediler. Ancak bu, Real. Bu boşluk daha sonra yerden havadan açıklar vermeye devam etti. Ancak özellikle Ronaldo, standardının çok altındaydı. Muslera bu açığı daha sonra bir alışkanlığını terk edip yan toplarda çıkarak kapatmaya çalıştı.

Baskıyı aşacak yetenek var 34’te Emre’nin aklı ve becerisiyle başlayıp, solda Carole’un harika koşu ve ortasıyla gelen pozisyonda Umut ofsaytta kalsa da, akın Real tribünlerine dahi nida attıracak bir otomasyondaydı. Bernabeu’da bu tip bir akını çok takım yapamaz. Bu, ardı ardına gelen pozisyonların ve Sniejder’in harika golünün anlattığı ise açık.

Top Galatasaray’ın ayağındayken her türlü baskıyı aşıp üretecek yetenek ve kurgu var. Ancak top rakipteyken durum vahim. Eksikler ve eksiler büyük sorun. Burada artı hanesine yazacak 3 durum var. Koray’ın yerinde müdahaleleri onu bu sınıfta dahi bir seçenek yapıyor. Öte yandan Carole’de fazlası var. Forma onun olursa şaşırmam. Ve Podolski, Sneijder ve diğerleri Türkiye’de yapmadıkları geriye koşuları dün yaptı. Bu, Şampiyonlar Ligi için iyi bir işaret. Yani belki de hep söylenenin tersine, “Bu takım Şampiyonlar Ligi için yeterli ama lig soru işareti.” Yani belki de mevzu biraz da konsantrasyonla ilgili.

Golden sonra Galatasaray, Sabri’nin füzesiyle şenlenen bir 5 dakikalık baskı da kurdu. Ancak James’in devreye girmesiyle Real fabrika ayarlarına dönüp yeniden maçın başındaki baskıyı kurdu. Ancak Galatasaray yine aynı pas trafiğiyle bunu da kırdı. Carole’un ve Rodriguez’in iyi oyunlarının yanısıra bir başka sevindirici nokta ise 70’te 4 oyuncu değiştirdkten sonra da oyunun geometri ve akışkanlığının bozulmayışıydı. İşi bozan Marcelo’nun ‘Benitez zincileri’ni kırıp sihirbazlığa girişmesi oldu. 82’de şahane bir gol attı.

19 Ağustos 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI